Mehter Takımı alışageldiğimiz marş söylüyor;

“Ey şanlı ordu ey şanlı asker,

Haydi Gazanfer, ummanı safter.

Bir elde kalkan, bir elde hançer,

Serhadde doğru ey şanlı asker,

Deryada olsa her şey muzaffer,

Dillerde tekbir, Allahü ekber.

Allahü ekber, Allahü ekber,

Ordumuz olsun daim muzaffer!

*

Bu mehter marşının bir mısrası her zaman dilime dolanır; “Bir elde kalkan, bir elde hançer!” amcaların şehrimiz için taş üstüne taş koydukları görülmemiştir. Onlarda mehter marşı söylemleri enteresandır. Hep Rabbena okudular bir gün olsun Rabbenağfirli’ye geçmediler. AN kakaladılar, hazine arazilerine çöktüler. Hâlbuki bizden önce yaşamış akça kocamışlarımız; “Vakıf arazisinde uçan kuşun kanatları yanar!” demişler. İnşallah kolunuz kanadınız sizin de yanar…

Ne anlatsan bu amcalar anlamaz ki, biz deriz Çanakkale boğazı, onlar der yandı falan yerimin ağzı.” der.

Rivayet olur ki, Nasrettin Hoca yolda giderken düşmüştür. Ah ulan gençlik! Demiş bakmış çevrede kimse olmadığını görünce, gençliğinde de bir şey değildin. Demiş…

Allah rızası için bu amcaların çaktıkları bir çivi gösterebilir misiniz? Göstermezsiniz çünkü gösterilecek hizmetleri yok ki gösterilecek. Sahi siz çok paralı ağababaları kendinizden başkasının yararına yaptığınız bir hayrınız var mı? Hayrınıza hiç beşik salladınız mı?

Eee hal böyle iken bu amcalar niye böyle yerden alıp göğe püskürüyorlar?

Hamdolsun 90’lı yılarda vizyoner hedefler çizip bugünü bizlere yaşatan MHP misyonudur. Ziya Paşa; “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz.” Demiştir.

MHP hamdolsun hem hizmet etmiş hem de hizmet üretmiştir.

Böylesi bir mirasa sahip olan MHP misyonunun temsilcileri rahat olun.  Alnınız ak, sırtınız pek göğsünüzü ger gere meydanlarda yüz akıyla konuşun! Çünkü bizim utanacak saklayacak konumuz yok. Alnımız aktır derken alın açıklığı deyimi belli yaşanmışlıktan gelir,

“Eski zamanlarda genellikle suç işleyenlere verilen cezalar fiziki cezalar olurmuş. Böylece suçu işleyen ömür boyu suçun lekesini üzerinde taşırmış. Bu cezalardan en yaygın olanlardan biri suçluların alınlarına kızgın demirle damga vurmakmış. Böylece suçlunun alnındaki leke onu ele verirmiş. Alnında böyle sabit bir damga olanlar bunu saklamak için külahını ya da takkesini kaşlarının üstüne kadar indirir, suçluluğunu gizlemek istermiş. Bazen de yere bakıyormuş gibi yaparak yüzünü ve alnını aşağı eğermiş. Bu nedenle hayatında hiç suç işlememiş, geçmişinde utanacak bir şey bulunmayan insanlar “Benim alnım açık” diye iftihar ederlermiş.””

Bilmem anlatabildim mi?

Arıkörenli Bekçi Hasan Amcanın dediği gibi bir daha anlatayım mı?

**

Yazımızın diğer konusu “Tarihte Çarşamba çayı notları” idi değil mi? Şimdi zamanı mı? Diyeceksiniz ancak, ben düne bakıp yarına ışık olsun istiyorum!

İbrahim Hakkı Konyalının Konya Tarihi Kitabının 91 ve 92 sayfalarında Çarşamba Çayından bahsedilmektedir.

Hicri 793 Miladi 1390 yılı sonbaharında Konya Osmanlı sınırlarına girmişti. Konya’nın zapt edildiği ve hakanın adaleti derhal yayılmıştır. Akşehir, Niğde, Aksaray’da kapılarını Osmanlı Ordularına açtılar. (Aşık Paşazade ve Lütfi Paşa Tarihleri)

Yıldırım Beyazıt Han Karaman oğullarından Alâeddin Bey ile Savaşı üzerine Konya alınmış oldu.

Taşeli’ne kaçan Alâeddin Bey aynı zamanda Beyazıt Hanın eniştesidir. İstiklalin büsbütün elden gideceğini anlayınca barış heyeti göndererek pişmanlığını bildirip, af diledi. Bir daha bozgunculuk yapmayacağını yemin etti.

Yıldırım Beyazıt nedametini kabul etti. Yeni barış muahedesi yapıldı. (Bezmurezm)

Çarşamba Çayı sınır olarak kabul edildi. Çayın güneyinde yani Larende tarafındaki topraklar Karamanoğlu’na bırakıldı. Kuzeyindeki topraklar Osmanlı Ülkesine eklendi.

Başta HAMMER olduğu halde bu Çarşamba Suyunu bulamıyorlar ve yeni sınırı tayin edemiyorlar. Yazın çok kere kuruyan bu çay Konya’nı güneyindedir.

Bu mebdei Sarıot Yaylasından başlayarak Karacahisar, Sorgun, Dere, Sırıstat, Fart, Pınarcık Köylerinden geçerek Mavi Boğaza (Burada not düşelim. 1950’li yıllarda yapılmaya başlayan ve 1960 yılından sonra su tutan Apa Barajı ve şimdi de Mavi Boğaz Mavi Tünel ile taçlanarak Çarşamba Havzası bambaşka boyuta kavuştu dedik ancak, Konya Büyükşehir’in ve Çumra’mızın içme suyu karşılanırken Hotamış depolaması Ahi Kanalındaki aksaklıklar yüzünden bir türlü hayatiyete geçmedi.)

Mavi Boğaz ve oradan da Avdan, Apa, Dineksaray, civarından akar.

Ağıl civarında Hatunsaray ve Kavak’tan gelen Akpınar Çayı ile kaıklaşarak Karaman Köprü civarında ACI GÖLÜ teşkil eder. Karkın, Alemdar, Dedemğlu Köylerine akar gider. Bu çayın üstünde Taç vezirin mühim köprüsü vardır. Hatunsaray ve Kavak arasına Gömse’de 11 gözlü mühim Selçuk Köprüsü vardır.

Osmanlı Devleti 11. Abdulhamid Han zamanında Beyşehir Gölünden Çarşamba Havzasını Sulama Projesinden başka yatırımı maalesef göremiyoruz.

ÇARŞAMBA ÇAYI üzerinde onlarca köprü ya Selçuklu ya da Karamanoğlu eseridir.

Bunun en canlı örneği Beylerce, Gökhüyük Köyü Çumra’ya bağlayan halen ayakta duran yakın zamanda trafiğe kapatılan Karaman Köprüsü Karamanoğlu Mehmet Beyin kızı tarafından yapıldığı bilinmektedir. Bundan başka Dineksaray, Balçıkhisar Köylerimizde de aynı şekilde Çarşamba Çayı üzerinde köprüler vardır.

Bu köprüler iki yakayı bir araya asırlarca kavuşturmuştur. Yapanlardan Allah razı olsun. Kıyamete kadar Sadakayı Cariye olan bu eserlerle hesapları hayır olarak kapanmayacaktır. Bu memlekette böylesi eserlere yapan ve vesile olanlarında aynı şekilde amel defteri kapanmayacaktır.

Ancak, kendi hesaplarına çalışıp hep kendine çalışanlara ise Allah’a havale ediyorum. Ki, böylesi adamlar kalıcı eser bırakanları hizmet anlayışını, manevi hazzını bilemezler, anlayamazlar.

Anlayamaz ve anlamadıkları yetmez. İftira da atarlar.

Çünkü tek sermayeleri budur. Tarihten bugüne gelen akış içerisinde Çarşamba Çayı Çatalhöyük’le birlikte 9 bin yıldır Konya Ovasına hayat vermektedir. Çarşamba Çayı geçtiği yerlerde Torosların Bereketli topraklarını getirmiştir. Hala Çarşamba Çayı civarında tarlalarımız ayrı bir değer taşır. Bereket yüklüdür. Çumra Şeker Fabrikası ile 21. yüzyılda bir başka taçlanmıştır. Bu tacı göremeyenleri yukarda ifade ettiğim üzere Allah’a Havale Ediyorum. Bugünden tekrar düne dönersek; Lütfi Paşa Tarihi bu sınırları bu şekilde çok güzel çizmiştir. Çarşamba Suyunu sınır yapıp Lârende tarafını Karamanoğlu’na verip Konya tarafı Yıldırım Hanın oldu. İbrahim Hakkı Konyalı diye bitiriyor. Dünden bugüne Çumra için hayat iksiri olan Çarşamba Çayından tarihi sürecinden de dem alalım dedik...