Yaklaşık 40 yıla yakındır gazete, dergi şimdide sosyal paylaşım sitelerinde yazı yazıyorum.

İnternet aracılığı ile gazete yazılarımız yurt içinde olduğu kadar yurt dışındaki hemşerilerimiz ve gönüldaşlarımız tarafından okunuyor takip ediliyor olması sevindiricidir.

Okuyucularımın her hepsinden Allah razı olsun. Uyarıları, eleştirileri bize her zaman gayret ve güzellikler yaşamamıza vesile oluyor.

Özellikle seçim sathına girdikten sonra siyasi partilerin ilçe başkanları ve belediye başkan adaylarının;

--- Gazeteyi getirin bakalım bugün Ahmet Yıldız ne yazmış! Demelerinden de memnun oluyorum.

“Emir verdi Allah resulüne ilkin,

Oku, yardanın adıyla oku!

Gel yiğidim sende aynı heyecanla silkin,

Besmele ile fırlatalım hedefe Ok’u!”

Yıllar öncesinde böyle demiştik.

Elbette yazılarımızı olumlu bulan kadar olumsuz bulan olacaktır. Bunu hoşça karşılarımız ortak paydamız Çumra’dır değil mi?

Geçen günlerde bir öğretmen dostum;

--- Ahmet Kardeş her gün seninle beraber oluyorum. Ben de;

--- Eyvallah teşekkür ederim, çok sevindim. Yanımdaki arkadaş;

--- Nasıl olur, dün akşama kadar Konya’da idik ne zaman bir araya geldiniz buluştunuz? Diye sorunca ben de;

--- Ağam, Hocam benim gazetede yazdığım yazıları okuduğunu söylemek istedi.

--- İnan ben öyle düşünmemiştim.

--- Olabilir Can! İnsan isterse sevdikleri ile bir şekilde bir araya gelebilir. Maddi ve manevi olarak bunu yaşarlar.

Peygamberimiz; “Herkes Sevdiği İle Beraber Olacaktır. Sen D, Ahirette Sevdiğinle Beraber Olacaksın. Buyurdu.” (BUHARİ)

Kötü arkadaş, bir tane olsa da çoktur. İyi arkadaş bin tane olsa da azdır.

İyilerle dost olmalı ve sayısını çoğaltmaya çalışmalıdır!

Elbette insanlar gelir geçer ancak maddi ve manevi eserleri geriye kalır.

Ben yıllarca zamanın Malta’sında kaldım. Oltadaki zokayı yutmadım. İnancımı ve davamı unutmadım. Aynı duruş inanç içinde yoluma devam ediyorum.

Unutmadığımı bu köşeden her zaman haykırdım.

Hala Malta’da mıyım? Derseniz. Malta benim mektebim oldu. Hem de sabır mektebimdir. O gün nasip idi. Bugün ise münasip oldu!

İtirazımız asla olamaz. Takdir olunana muhakkak inanırız. Ve ne güzeldir, Allah için sevene, Allah rızası için sevilene, Yalnız ve yalnız Allah rızasına nail olmak için yaşayanlara, Bundan sonrası lafı güzaftır. Öyle değil mi? Dikenli dil ile gönül okşanmaz! Demişler bizden önce yaşayan Akçakocalarımız…

Yahya Kemal bir dörtlüğünde yani rubaisinde;

“Ahbabını ister iyi ister kötü seç,

İdbâra düşersen seçilirler er geç,

Birçokları küsmüş gibi bîgâneleşir.

Onlar sana küsmeden sen onlardan geç.”

Derse de biz geçemedik Hala aynı doğru bildiğimiz yolda gidiyoruz.

Öyle kapılar yapmışlar ki bu kapılardan eğilmeden geçilmiyor. Ancak, biz de Ceddim Plevne kahramanı Gazi Osman Paşa gibi yaptık. Göğsümüzü gere gere adeta köprü kurarak eğilmeden geçtik. Üç günlük dünyada dünyalık için eğilmeden, bükülmeden bugüne geldik.

Hak hukuk bilmeyenlerden de Allah rızası için selamı sabahı kestik.

Konuyla örtüşen Neyzen Tevfik’ten hatırayla yazımızı bitirelim;

Savaş vurguncularından birinin dedikodusu yapılmaktadır.

—Tonla parası var... Herifin bir eli yağda, bir eli balda... Nereye gitse, hemen yol açıyorlar. Neyzen sorar:

—Gerçekten kenara çekiliyor mu herkes?

—Çekiliyor

—Demek cebindeki pisliğe bulaşmak istemiyorlar...