Bir varmış, bir yokmuş ve hemen unutulmuş… 

İnsanların ağızlarından çıkan kelimelerinin varoluş sebebinin gayesi bu olsa gerek. Sonucu düşünülmeden bir anda büyük bir zelzeleye sebep olup, hayatı boyunca artçıları devam edecek olan bu hikâyenin…

Bazı kelimelerin muhatabı kulaklar olmuyor, kalp ile kalpçe bilerek dinlemek gerekiyor. Eğer duymuyorsa karşındaki haykırışını, anlatmayacaksın güzelliklerini… Ve eğer kirliyse kalp ile kulak arasındaki yolu, bahar temizliğini beklemeyeceksin. 

Ne demiş meczup; “Isırgan gibi olma, dokunan sende eza, cefa bulmasın. Fesleğen gibi ol ki, dokunan sende ferahlık bulsun.”

Bilakis atalarımız da; “Bin düşün, bir söyle! Dilin cismi küçük, cürmü büyük!” diye boşuna söylemiş olamazlar. 

Zihnimizde birçok duvarlar örer kendimize çizgiler koyarız. Onları yıkıp da ardında ne bıraktığımızın farkında olmadan… Kimi zaman da mantığı bırakıp, duygular ile el ele tutuşarak ilerleriz. 

Her şeyde olduğu gibi, duygularda da iyinin ve kötünün varlığını hissederiz.

Biz insanoğlu ne zaman bu kadar kötü bir hale geldik acaba?.. Dilimizle nice gönülistanları yıkıp geçtikte bir kere olsun arkamıza dönüp, geride bıraktığımız enkazın altında kimlerin kaldığını merak bile etmedik. Kırdık geçtik, yıktık döktük… 

İnsan, hayatında şöyle hallice bir temizlik yapmalı… Hiç ummadığın yerden çıkabilecek kirlerin farkına varmalı… Zaten onlar değil midir ele güne bizi rezil rüsva eden?..

İnsanın başına ne geliyorsa dilinden geliyor saye… Oysa sen ne güzelsin… Ne gözün var harama bakacak, ne kulağın var haram dinleyecek, ne de ağzın var kalp kıracak… Bir garip gölgesin. Kim elinden tutup seni nereye sürüklerse oraya gitmekle yükümlüsün… 

Fakat hep güneşli günlerde bize yandaş olmanın bir anlamı var mı? Her aydınlığın ardında bir karanlığın var olduğunu simgeliyorsun gibi hissediyorum. Yine de o aydınlık kadar, kötü bir varlığa dönüşmüyorsun. İnsan neyi çağırırsa hayatına o nüfus edermiş ya hani!..

Binaenaleyh iyi düşünmeli ki güzel olsun.

Şu zihin duvarını hep güzelliklerle örmeli… Umut tuğlalarını, hayal harcı ile birbiri ardına üst üste sabırla koymalı… Dayanıklı olması için güneş altında zamanı beklemeli… Sen yine yanı başımızda ol saye… Destek ol duvara, yıkılmasın diye bir omuz ver. 

Tüm kırgınlıkların parçalarını toplayıp, bir bir yüzeyine yerleştir… Resmet ki, çatlaklara rağmen birbiri ile bütünlüğü görünsün. 

Ve bir davulcunun tokmak sesleri bölsün tüm kötü düşünceleri… Bir rahmet ayı gelip misafir olsun hayatımıza… Buram buram bağışlanma koksun hava… Yıkıp geçsin tüm kötülükleri… Helallik getirsin kırgın gönüllere… 

Ya Şehr-i Ramazan gelişin hep mi güzel olur, hep mi huzur getirirsin gönüllere?..

Hoş geldin, bereket getirdin. Bizi sana kavuşturana şükürler olsun. Bu ayı tüm günahlardan ve kusurlardan bağışlanıp, refahla bitiren kullardan olma duasıyla… Selam ve dua ile… Ramazan-ı Şerif’imiz hayırlara vesile olsun inşaAllah.