Tarım Arazilerinin Miras Yoluyla Bölünmesine Devlet Freni
    15 Mayıs 2014 tarihinde yürürlüğe giren “Toprak Koruma Ve Arazi Kullanımı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile ülkemizin kanayan bir yarasına neşter vurulmuştur.
    Dünya' da en stratejik sektör olarak değerlendirilen tarım alanında gelişmiş ülkeler ölçek ekonomisini yakalamak, bu alanda verimliliği artırmak ve gelecek nesillere sürdürülebilir bir tarım politikası bırakmak adına bu alanda önleyici bir sürü tedbir almış ve tarımla meşgul olanlara çok ciddi teşvik ve imkânlar sunmuşlardır. Bu alandaki en ciddi düzenleme kuşkusuz arazinin verimli kullanımını sağlayacak olan ölçek büyüklüğünün korunmasını teminen satış veya miras yoluyla arazilerin bölünmesinin önüne geçilmesi uygulamasıdır.
    Örneğin Fransa ve Danimarka'da tarımsal işletmenin bütünlüğünün korunması amacıyla mülkiyet tek bir mirasçıya devredilmekte ve bu mirasçı diğer mirasçılara maddi tazminat veya işletmenin piyasa değerini ödemektedir. İngiltere, Hollanda ve Almanya'da mülkiyet yine tek bir mirasçıya devredilmekte ancak diğer mirasçılar çok az maddi tazminat almakta veya hiç almamakta; yani yüksek tazminatlardan vazgeçmekte ve tarımsal işletmenin bütünlüğü ve sürekliliği için gönüllü olarak kendilerini feda etmiş bulunmaktadırlar. 
    Ülkemizdeki tarım arazileri ise küçük ölçekte, birbirinden uzak ve çok sayıda parçadan meydana gelmesi yanı sıra miras veya satış yoluyla meydana gelen arazi parçalanmaları her geçen yıl artmakta ve tarım arazileri ekonomik parsel büyüklüklerinin altına düşmektedir. Bu durum tarımsal yapıyı ve üretimi olumsuz yönde etkilemektedir. Türkiye'de tarım arazilerinin mirasa konu olması sebebiyle tarım arazileri sürekli parçalanmış, bölünmüş ve bugün ortalama işletme büyüklüğü 5,9 hektara kadar düşmüştür. Oysa Avrupa Birliği ülkelerinde ve Amerika Birleşik Devletlerinde alınan erken önlemler sayesinde tarım arazilerinin büyüklükleri çok daha fazla miktardadır. Örneğin ortalama tarım işletmesi büyüklüğü İngiltere'de 53,8 hektar, Fransa'da 52,1 hektar, Almanya'da ise 45,7 hektardır. Görüleceği üzere bu ülkelerin ortalama arazi ölçeği ülkemizin nerdeyse 10 katı mesabesinedir. Böyle bir yapı içerisinde verimli bir ekonomik faaliyette bulunmak ve verimli bir tarımsal üretim yapmak neredeyse imkânsızdır.
    Bu nedenle tarımsal alanda köklü değişiklikler yapılarak bu soruna kalıcı çözümler getirilmesi ihtiyacı, yeni düzenlemeler yapılmasının kapısını açmıştır. Aslında bu alanda daha önce 2007 yılında tarım arazilerinin satış yoluyla küçülmesini önlemek amacıyla 5578 Sayılı Kanunla belli düzenlemeler yapılmıştı. Tarım arazilerinin sınıflarına göre en küçük bölünemez parsel büyüklükleri belirlenerek satış, devir, rehin yoluyla intikallerde kanunla belirlenen en küçük bölünemez parsel büyüklüklerinin altına düşmesi engellemeye çalışılmıştır. Ayrıca bu arazilerin mirasa konu olmaları durumunda bölünemeyeceğine ilişkin düzenleme getirilmişti. Ancak bu düzenleme arazilerin miras yoluyla parçalanmasını engelleyecek yeterlilikte bulunmamaktaydı. Bu soruna kalıcı çözüm adına Mayıs ayında yeni düzenleme yürürlüğe konuldu.
    Yeni kanunla, tarımsal arazi ve işletmeler, bölge farklılıkları göz önünde bulundurularak asgari büyüklüklerin altında bölünemeyecek. Kendisine arazi miras kalan varislere, aralarında anlaşmaya varabilmeleri için 1 yıllık süre tanıyacak. Mirasçılar kendi aralarında uzlaşmaya varabilirlerse, söz konusu tarım arazisi anlaşma sağlanan mirasçıya devir edilecektir.    Mirasçılar ayrıca tek bir kardeşe devir dışında, tarlayı aile malları ortaklığı kurarak, veya Türk Ticaret Kanununa göre kurulacak bir limited şirket aracılığıyla da işletebileceklerdir. Ayrıca mirasçılar isterlerse, mirasa konu tarım arazilerini bir bütün olarak üçüncü kişilere satabilecekler. Mirasçılar kendi aralarında arazinin kime devri veya şirketleşerek işletme yada bir bütün olarak satma konusunda anlaşamazlarsa, taraflar Sulh Hukuk Mahkemesi'ne dava açabilecekler. Bu durumda arazinin akıbetini mahkeme belirleyecektir. Sulh hakimi, mirasçılar arasından bir ehil mirasçı belirleyecek, ve belirlenen ehil mirasçıya değeri üzerinden arazi devredilecektir. Ehil mirasçı bulunmaması halinde, en yüksek teklifi veren istekli mirasçıya devir yapılabilecektir. Ehil ve istekli mirasçı bulunmaması durumunda, sulh hakimi tarafından satışı sağlanacak. Ehil mirasçının tespitine ilişkin kriterler ise çıkarılacak yönetmelikle belirlenecektir.
    Tarım arazilerini alan mirasçı, diğer mirasçılara miras paylarının bedelini, sulh hâkiminin kararından itibaren en geç altı ay içerisinde (talep halinde en fazla 6 aylık bir ek süre hakim tarafından verilebilir) içerisinde ödemek durumundadır. İntikal işlemlerinde ve mirasçılar tarafından şirket kurulması halinde, damga vergisi, harç vb masraflar için ise istisnalar öngörülmektedir. Ayrıca  yeterli ödeme gücü olmayan ehil veya istekli mirasçılar için devlet tarafından kredi imkânları da sağlanacaktır.