Geçen gün bir programda kürsüdeki kişinin elinden mikrofonu düşüremeyip onunla bütünleştiği ve katılımcıların bunaldığı saatlere şahit oldum ve böyle bir konuyu yazma ihtiyacı hissettim...

 

Konya'da hemen hemen her gün katılacak bir program bulabilirsiniz. Hatta bazen aynı gün birden fazla program olduğundan hangisine katılacağınıza karar vermeniz bile ayrı düşündürür.

 

Peki katıldığınız programlarda geçirilen zamana değiyor mu diye sorduğunuzda nasıl bir cevap alıyorsunuz?Aslında çoğu programda boşuna harcıyoruz zamanımızı!

 

Program başladığı andan itibaren ben daha iyiyi konuşacağım diyerek ayetleri, hadisleri, süslü püslü kelimeleri yarıştırmaya başlayacak kadar olan konuşmacılar kendilerini güzel ve etkili söz söylemede en üstün sayıyorlar. 

 

Sır mikrofonda mı, kürsüde mi bilinmez ama konuşmalar bitmek bilmiyor. Maksat halkı bilgilendirmek ve aydınlatmaktan çıkıyor ve konuşmacının tatmin olmasına yönelik bir hal alıyor.

 

Bu tip konuşmacılar genellikle hazır metinle dolaşıyor programları.Konu ne olursa olsun saatleri geçirmek üzere başlıyorlar aynı cümleleri sarfetmeye. Dinlemeye gelenlerin gözünü boyamak için araya şiirler falan da eklediler mi tamam işte oldu bitti.

Salonda alkışlar!

Ve başarılı bir konuşma yaptıklarını, beğenildiklerini düşünüyorlar ama  kendilerini ilk kez dinleyen kesim için geçerli...

 

Böyle geçen programlardan anlıyoruz ki: dinleyicilerin fikir seviyesini ve gelişmişlik derecesini küçümseyen bir konuşmacı kitlesinin varlığı azımsanmayacak ölçüde.

 

İstisnaları bulunmakla beraber yine de demeden bitirmeyelim. Konuşmak isteyenlere söz hakkının soy, makam ve zenginliklerine göre değil; sahip oldukları ilme ve güzel ahlaklarına göre verildiği günleri görmekte nasip olsun.