Sosyal, ekonomik ve siyasal pek çok alanda incelemenin mümkün olduğu kadının durumu ile ilgili her fırsatta konuşulur, yazılır çizilir.

Yapılan araştırmaların ışık tutmasıyla çalışma hayatında aktif olarak yer alan kadınların sayısının gün geçtikçe artığına şahit olmaktayız. Çalışanların arasında imkânı olsa çalışmak istemediğini belirten ufak bir kesim olsa da genel olarak çalışmak isteyen kadınların sayısı çalışmak istemeyenlere göre daha fazla.

Çalışan kadınların eşlerinin ise genel olarak destekçi bir davranış içerisinde olduğu görülmektedir. Zira ev gelirine kayda değer bir katkıda bulunmaktadırlar. Bunun yanı sıra 'Kadın kısmının çalışmakta neyineymiş? Başımıza iş çıkartır', 'Kadın dediğin oturur evinde', 'Ben eşimi asla çalıştırmam' gibi düşünen ve bu düşüncelerini hayatlarına uygulayan insanlarda mevcut. 

Konuyla ilgili Kadınve Demokrasi Derneği(KADEM) Başkan Yardımcısı Sümeyye Erdoğan AK Parti Brüksel Siyaset Akademisi'nde şunları ifade etti:

"Feminist bakış açısında kültürel olarak kadına evi, erkeğe de dışarıyı veren rol dağılımının dinden kaynaklandığı söylenir. Böyle tutunabildikleri birkaç hadisi ve ayeti alarak kendilerini desteklemeye çalışırlar. Kadının yaşadığı mağduriyetlerin sorumlusu olarak dini göstermeye çalışırlar. Halbuki toplumsal rol anlamında dinen net olarak belirlenmiş tek sorumluluk erkeğin evi geçindirme, eşinin ve çocuklarının rızkını temin etme sorumluluğudur. Yani fıkhi olarak kadının çalışıp çalışmamasıyla ilgili hiçbir hüküm yoktur. Kadın bu konuda özgürdür, seçme hakkına sahiptir. " 

İslam dinine göre kadın gelir getirecek bir işte çalışmak zorunda değildir, nafakası eşine aittir. Ancak mevkisi, makamı,  maddi durumu ne olursa olsun kişinin çalışmaktan ve üretmekten men edilmesi söz konusu olamaz. Çokça tartışılan bir mesele haline gelen kadının çalışması konusunda Resûlullah döneminde yaşananlara dikkat etmek gerekir. Hz. Hatice annemizin ticaretin aktif bir unsuru olması, Hz. Zeynep annemizin Peygamber Efendimiz (sav) ile evlendikten sonra deri işleyip, kazancının tamamını Allah yolunda harcayarak fakir fukaraya, dul ve yetimlere vermesi gibi örnekleri, muazzam ibretleri çoğaltmak mümkün. 

Hâsılı İslam,  kadını çalışmaya mecbur kılmaz lakin asla çalışmayacaksınız da demez. İslam'ın uygun gördüğü şartlar çerçevesinde kadının çalışmasına dini bir engel olmadığını görmekteyiz. 

Sümeyye Erdoğan sözlerini devam ettirirken dikkatimi çeken bir paragraf daha oldu:

"Hazreti Peygamber döneminde kadının ne kadar saygın bir yeri olduğunu, kadınların ne kadar bağımsız ve özgüvenle hareket ettiklerini, Peygamber Efendimiz ile bile nasıl özgüvenli şekilde konuşabildiklerini, ondan duyduklarının hikmetini sorgulayabildiklerini birçok hadisten görebiliyoruz. Fakat maalesef bu tür hadisleri ne ataerkil din yorumcuları ne de feministler pek görmüyorlar."

Evet kadınlar,  Peygamberimiz (sav) döneminde ilim almak için soru sormaktan çekinmezlermiş. Dışarıda herkesin sormasına izin veren Peygamberimiz (sav) özel olarak huzuruna gidilip soru sorulması için de müsaade edermiş. Ve hatta Hz.Aişe annemiz "Ensar kadınları ne hoş,  hayâları, soru sorarak ilim öğrenmelerine mani olmuyor!" diyerek durumla ilgili hayretini ifade etmiştir. 

Türkiye'de en modern olarak kendini adlandıran kadınların dahi bi taraftan geleneksel değerlere bağlı yaşadıklarını belirtmeliyim. Duam odur ki ruhundaki yüceliği farkederek dirayet sahibi olanlarımızın sayısı daha da çoğalsın.