KARDEŞİNİN AYIBINI YÜZÜNE VURMA

Ayıbı yüze vurmak, insanların yaptıkları hataların, ayıpların veya günahların bazen herkesin huzurunda bazen de tek başına olduğu bir ortamda yüzüne karşı yıkıcı bir şekilde vurulmasıdır. Bu tür bir tavra giren insanlar insani ilişkilerde yapıcı değil daim kırıcı bir durumdadır. Bir hata gördüğü zaman Allah Resûlü (s.a.v.) isim anmayarak 'Bazılarına ne oluyor ki!' şeklinde genel uyarılar yapıyor veya tek başına iken onunla görüşüyor ve yaptığının hata olduğunu, doğrunun ise ne olduğunu söylüyordu. Bu durum, hata eden insanın toplum içerisinde rencide edilmesini önlüyor ve bu genel uyarıdan hata eden nasibini alıyordu.  Ancak yüzüne karşı yapılan uyarılar, özellikle toplum içeresinde ise insanı çok ciddi yaralamakta ve olumsuz davranışların çıkmasına sebep olmaktadır. Müslüman, bir ayıp işlendiğini gördüğü takdirde o kimseyi küçük düşürmek, şahsiyetini alaşağı etmek veya onu rezil etmek gibi tavırlar içerisinde bulunmamalıdır. Şeytan ve nefsin tahrikleri altında inancını yaşamaya çalışan insan hata yapabilir, ayıp bir şey işleyebilir. Bu durum onun eleştirilmesini, kınanmasını veya ayıbının yüzüne şamar gibi vurulmasını gerektirmez. Böyle yapan Müslümanlar da insani ilişkilerde tebliğ ve irşadın metodunu bilmiyorlar demektir. Ayıbı yüze vurmaktansa bir kenara çekerek veya genelleme ile güzel, tatlı bir dille konuşarak uyarmalıdır. Bu durum sebebiyle ayıp işleyen yaptığının hata olduğunu anlayacak ve bu olumsuzluktan kurtulacaktır. Elbette güzel bir şekilde uyarılar yapıldığı halde ayıp işlenmeye devam ettiriliyor ise burada bir takım cezai uygulamalar yürürlüğe konulmalıdır. Öncelikle toplum tarafından, yaptığının ayıp olduğunu hissettirecek tavırlar alınır. İlişkiler kesilir, selam verilmez veya alınmaz. Bun rağmen devam ettirilir ise bu noktada cebri uygulamaları kanunlar vermektedir. Bu durum ise dinimizin Müslümanlara uygulanmasını istediği bir husustur. Bunun içindir ki, bir hata görüldüğünde, bir ayıp işlendiği takdirde mümine düşen hatayı yüze vurmak, rencide etmek veya tahkir etmek değil, yapılan hataları örtmeye çalışarak, onun yayılmasını engellemeye çalışmaktır. Başkalarının kusur, eksiklik, utanılacak şey, suç cürüm, şeref ve haysiyete aykırı davranış, nezaket ve terbiye dışı, fena, kötü, utanç verici şey cinsinden yaptığı işlerin duyulmasını, görülmesini önlemek, yayılması engel olmak gerekmektedir. Toplumu ve insanları kötülüklerden korumak için işlenen ayıpları örtmek ahlaki faziletlerin başında gelir. Böylece İslam'ın övdüğü, Müslümanlarda bulunmasını istediği faziletlerden birisi de başkalarının ayıp ve kusurlarını örtmek ve gizlemektir. Buna karşılık, bir Müslümanı küçük düşürmek, şahsiyetini lekelemek ve onu rezil etmek için başkalarına anlatıp açıklamak ise büyük bir ahlaksızlık olup, İslam tarafından yasaklanmıştır. Peygamber efendimiz bir hadisinde şöyle buyurmaktadır: “Her kim bir Müslüman kardeşinin ayıp ve kusurlarını, kimsenin görmediği ve görmesini istemediği şeylerini örterse, Allah da kıyamet gününde onun ayıplarını örter. Her kim Müslüman kardeşinin meydana çıkmasını istemediği bir şeyini ortaya çıkarı ve dile verirse; Allah da onun ayıplarını, kimsenin bilmesini istemediği hallerini meydana çıkarır. Bu suretle kendi evi içinde de olsa onu rezil eder. Müslüman kardeşinin ayıplarını örten, bir ölüyü diriltmiş gibidir.” Bir Müslüman ayıp araştırması değil, tam tersi gördüğü ayıp ve kusurları örtmesi gerekir. Ayıpların araştırılıp ortaya dökülmesi, insanları birbirine düşürmekten, aralarında kin ve düşmanlık tohumları ekmekten, fenalıkların yayılmasından başka bir şeye yaramaz. İnsanların gizli kalmış kusurlarını açıklamak, herkese duyurmak onların utanma duygularının yok olmasına, sosyal kontrolün azalmasına ve böylece ahlaksızlığın süratle yayılmasına sebep olur. Bu durum dolayısı ile toplum içinde yardımlaşmak, birlikte iyi geçinmek, yapılan fenalıkları ve ayıpları açığa çıkarmak, hataları yüze vurmak değil de hataları örterek arkadaşlığı, dostluğu kuvvetlendirmek, dostça yaşamayı isteklendirmek ayıp ve günahları teşhir etmeden önlemek gibi insani ve İslami faziletlere sahip olmamız daha makbul olacaktır.