İşletmeler için Ciddi Risk: Sermaye Kaybı veya Borca Bataklık

Bilindiği üzere gelişmekte olan ülkelerin temel ekonomik sorunlarından biri tasarruf ve işletme sermayesi yetersizliğidir. Ülkemizde kurulan işletmelerin %98 ine yakını kobi standartlarında olup verimlik açısından ölçek ekonomisini yakalamaktan uzaktırlar. Halen mevcut mevzuatımızda limited şirketler 10.000 TL ve anonim şirketler ise 50.000 TL gibi küçük sermaye ile kurulabilmektedir. Yeterli tasarruf ve öz kaynak olmadığı için kurulan şirketler çoğunlukla dış finansmana yönelmektedirler. Ölçeğin küçük olması ve artan küresel rekabetle birlikte çoğu firmanın ekonomik görünümü negatife dönmekte ve bir süre sonra borca batık hale gelebilmektedir. Bu durum kredi kuruluşlarını, bu firmalara mal satan işletmeleri ve çalışanları alacaklarını tahsil edememe riskiyle karşı karşıya bırakmaktadır.

Ülkemizde çoğunluğunu limited ve anonim şirketlerin oluşturduğu sermaye şirketlerinde ortakların sorumluluğu, şirkete getirmeyi taahhüt ettikleri sermaye ile sınırlı bulunmaktadır. Bir diğer deyişle; sermaye şirketlerinden alacaklı konumda olan 3. kişiler şirketten olan alacaklarını, şirketin malvarlığının yetersizliği nedeniyle tahsil edemezlerse, ortakların kişisel mal varlıklarından tahsil edememektedirler. Bu durum, sermaye şirketlerinin içine düşeceği olası bir sermaye kaybı veya borca batıklık durumunda alacaklıların mağdur olmasına neden olabilmektedir. Bu yüzden. Kanun koyucu bu tür olası bir mağduriyeti önlemek amacıyla, şirket yöneticilerini şirketin ödeme gücünü takip etmekle ve yasada tanımlanan durumların ortaya çıkması durumunda önlem almakla yükümlü tutmuştur.

Borca Batıklık Nedir?

Borca batıklık, bir ticari işletmenin varlıklarının borçlarını karşılayamaması durumunu ifade eder. Kanun gerekçesinde borca batık olma kavramı, «şirket aktiflerinin maliyet bedeli ile değil, olası satış değerleri (gerçek değerleri) ile değerlemeye tabi tutulsalar bile alacaklıların alacaklarını alamamaları yani şirketin borç ve taahhütlerini karşılayamaması” şeklinde açıklanmıştır. (TTK, Md.376) Bu durumda olan şirketlerin yöneticilerine aşağıda kanun maddeleriyle izah edildiği üzere belli yükümlülükler getirilmektedir.

“Son yıllık bilançodan, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının yarısının zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı anlaşılırsa, yönetim kurulu, genel kurulu hemen toplantıya çağırır ve bu genel kurula uygun gördüğü iyileştirici önlemleri sunar.” (TTK, 376/1)Yönetim kurulu faaliyet raporunda iyileştirici önlemleri detaylı olarak göstermelidir.  Gerekirse zararın kısmen veya tamamen ortaklarca kapatılması veya sermaye artırımına gidilmesi ya da zarar eden işletmelerin kapatılması, yeni üretim yöntemlerinin uygulanması, atıl varlıkların elden çıkarılması gibi somut projeleri ortaya koymalıdır.

“Son yıllık bilançoya göre, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının üçte ikisinin zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı anlaşıldığı takdirde, derhâl toplantıya çağrılan genel kurul, sermayenin üçte biri ile yetinme veya sermayenin tamamlanmasına karar vermediği takdirde şirket kendiliğinden sona erer.” (TTK, 376/2)Ancak şirket alacaklılarının haklarının tamamen karşılayacak miktarda aktifin şirkette varlığı olmadıkça sermayenin azaltılmasına karar verilemez. (TTK,473/2)Sermaye azaltımı için genel kurulun 3/4'nünü oyu gerekir. Görüldüğü üzere borca batıklık durumu önlem alınmaz ise şirketin sonunu(iflasını) getirmektedir.

Teknik iflas durumu

İşletme aktiflerinin piyasa değerinin yüksek olmasına rağmen muhasebenin tarihi maliyet esasına göre tutulması nedeniyle, şirket gerçek anlamda borca batık olmadığı halde muhasebe sisteminin bir sonucu olarak işletme borca batık görülebilir. Bu durum “teknik iflas” olarak adlandırılmaktadır. Bu durumda pek çok işletme var. Teknik iflastan çıkmak için yönetim kurulunun varlıkları piyasa satış değerine göre değerleyerek bir bilanço çıkartması gerekir. Rayiç değer esasına göre çıkartılacak bilançonun nereye ve kime verileceği kanunda belirtilmemiştir. Bu durum faaliyet raporunda belirtilmelidir. Gerekirse ilgililere genel hükümlere göre çıkartılan bilanço yanında rayiç değer esasına göre çıkartılan bilançonun da sunulması mümkündür.