Gün bitime doğru oynarken başlardı. Kimi zaman uyunmamış geceler ertesinde,  günler peşi sıra birbirini arkalıyordu. Aylar geçiyor ve değişiyor mevsimler! Hiç yaşanmamışlar gibi. Oysa ne çok sene, mevsim geldi geçti, birikti ardımda! 

Bilmiyorum ki birikecek mi bir bu kadar daha! Dönüp bakıyorum maziye, yaşanmışlıklar fısıldıyor kulağıma İbrahim Tenekeci'nin sözünü; “Tekrar çiçek açıyor ağaçlar. Bu olsa gerek iade-i itibar!”

Sanki yastığım kuş tüyüymüş de, uyunmamış gecelerde ağır gelmekteymiş düşüncelerim. Söylenecek ne çok cümlem, kendime dahi açıklayamayacağım hayallerim var. Umudumu bir bir yitirmeye yüz tutmuş bir şekilde bırakmam, yüreğimi ısıtan birçok hayalim! Kendimle çelişen hayatım, bu derece kırılgan olmamı kaldırmıyor sanırım! 

Ne güzeldir dört gözle beklediğin bir hayalinin apaçık ortaya serili bir şekilde karşına çıkması! Yıllar sonra bir yerde çocukluğundan bir izle karşılaşıp aynı duygulara itibar etmen!  Yağmurdan sonra çıkan rengârenk gökkuşağı! Taze, çıtır çıtır ekmeğin köşesi, mis gibi kokan anne yemeği!

En önemlisi de; konuşmak, düşünmek, muhakeme etmek, görmek, anlamak. Her gün bize tertemiz, kusursuz bir şekilde iade edilen bu nimetlere farkında olmadan itibar ediyoruz. Değer biliyor mu ki insanoğlu?.. O konuda meçhulüz!

Bu düşüncelerimi patavatsızca insanların yüzüne vuramam. Üç maymunu tersinden oynarım. Görürüm, duyarım ama susarım. Anlayana ve bilene susmak ne güzel bir mucizedir. Kırmak, incitmek, kararlarına müdahale etmek benlik eylemler değil. 

İnsanların huzursuzlukları dışarıya yansıyor. Ve çevrede küme küme birikmiş agresif, halinden illallah eden insanlar çoğalıyor. Biri bir diğerine bulaştırıyor sorununu. Kimi de dünyadan elini eteğini çekiyor. Kendi iç dünyasında sakin ve faile münhasır bir hayat yaşamayı tercih ediyor. 

Mutluluk ve gülümseme de olduğu gibi diğer bütün haller de insan(lar)a iade-i kaide olarak geri dönüyor. Ve gelip geçiyor hepsi işte! 

Önceden ne çok şeye ağlardık. Küçük bir oyuncaya, çekilen bir tutan saça! Şimdilerde acılara dayanıklı, tepkisiz bir hale büründük. İadeye itibar etmiyoruz. Şu zamanda çok daha mı güçlüyüz, yoksa daha mı alışık?.. 

Farid Farjad bir sözünde hayatımızın hikâyesini özetliyor; “Masalsız uyuyan kimsesiz bir çocuğun gözlerinden öpüp, usulca eğilip kulağına en güzel masal sensin çocuk demek isterdim!”

Masalla yaşanmışlıklara kulağımızı kapatarak, bu hayatı yaşamak için zorladık kendimizi! Deneyimsiz atıldık ve her defasında gürül gürül yanan sobada bilerek gönlümüzü yaktık. Sevgi açlığı esir aldı tüm hayatı! Bilgi arayışı ve başkalarının acısına haddinden fazla merhamet edip kendimizi harap ederek bitap olduk. 

Şu saatten sonra hiçbir şeye şaşırmıyorum. Ve kendime şunu diyorum; “Herkes bir gün iadeye itibar edecek.” Günlerin, ayların, mevsimlerin dönüp dolaşıp yine kürkçü dükkânı hesabı birbirini kovaladığı gibi!   

Yağmurun oluşumu gibi hayat; güneşin sıcacık yüzü ile buharlaşır tüm güzel anlar gökyüzüne ve soğuk ile karşılaşınca damla damla geri geldiği yere döner hüzünle! Lâkin her şeyin bir amaca bağlı olduğu gerçeği; kupkuru topakta bu damlalar ile yeni güzelliklerin filizlenmesine vesile olduğunu ortaya çıkaracaktır. 

“Elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır.” (İnşirah, 94/5) Selam ve dua ile!