Küçük bir düş kanatlarını çırparak geldi, kondu gönül pervazıma! Yeni umutlar, yeni bir sayfa! Yeni başlangıçların berraklığını gönül penceremden sızan ışık ile fark ettim. Aydınlık yarınların habercisi gibi, ne de hoş geldi ser'ime! 

Yeni başlangıçlar için, birbirinin tekrarı olsa da yeni saatlere ihtiyacımız var. Mutlu yarınlar için de yepyeni günlere!

Birini pencere kenarına çiçek koyacak kadar çok sevmeli insan... Her gün bir sorumluluğu kaldırabilmek! Güneş gören bir mekân, düzenli verilen bir miktar su ve birazcık ilgi, sevgi! Herkesin o kadar ilgiye, sevgiye ihtiyacı var ki! Yaşın hiçbir önemi yok. Küçük bir yumurcak gibi sevilmek istediğimiz apaçık ortada... 

His boşluğu ve iç burkulmasının yerini dolduracak, samimi bir sohbet, baş koyacak bir omuz, dertleşecek bir yürek! Şu gerçeği de es geçmemek gerek, en çok kimi seviyorsan, en fazla seni yoran da odur. Ki tuhaf olanda seni en çok yoran şeyde huzur bulursun.

Şirazlı Sadi'nin söylediği gibi; İnsan,“Yek Katre-i hunest ve hezâr endişe!..” Yani “Bir damla kandır ve binlerce endişe!..”Sıcaklığı hissetsek de aklımız hep soğuk olana takılıp kalır.

Ilık ılık akarken damarlarımızdaki kalbi durak bilen yolcu, ısıtıverir vücudu! Demlendirir gönlü muhabbet ile!  Selamını hiç esirgemez sevgiden, huzur ile yol alır. 

Gönül temizliği yaptım dün gece! Endişelerden ve inancımı zayıflatan her şeyden arındırdım kendimi! Kardelene gıpta ettim. Onun narin gövdesinden güç aldım. Sıcaklığın koynuna sokulanlara inat, soğuğun ta orta yerinden dimdik baş göstermeyi yeğledim. 

Hani bir hikâye anlatılır ya halk arasında, kardelenin güneşe olan aşkı hakkında! Aşkta yok olmayı ve varlığını aşkta yok etmeyi anlatan!Orada şöyle telaffuz edilir;

“Kardelen çiçeği, dostlarının anlatımıyla güneşe âşık olur. Aslında hayatında güneşi hiç görmemiştir. Çünkü bilir ki güneşi gördüğü an canından olacaktır. Ama bu aşk içinde öyle büyür öyle büyür ki dayanılmaz bir hal alır ve Allah'a dua eder.  “Bana bir defacıkta olsa güneşi görmeyi nasip et” diye! Ve bir gün dayanamaz Allah'ın huzuruna çıkar ve şöyle der; “Allah'ım güneşi görmem için izin ver.” Allah da ona şöyle seslenir; “Ey kardelen bilmez misin ki sen narin bir çiçeksin ve güneşle karşılaştığın an canından olursun. İyi düşün sana iki gün mühlet veriyorum, ya güneş ya canın. “Kardelen yüce Rabbin huzurundan ayrılır ve düşünür. Ama içindeki güneş sevdası adeta onu içten içe kemirir. İkinci günün sonunda Rabbin huzuruna çıkar ve şöyle der; “Bu aşk beni öyle büyüledi ki güneşi görmek için can atıyorum.” Allah da ona; “Cesaretini takdir ederim ey kardelen ama bir yandan da üzülürüm. Çünkü canından olacaksın.” der.  Ve kardelen güneşi görmenin aşkıyla tutuşurken karın üstüne çıkmaya karar verir. Tam o beyaz karın içinden kafasını çıkardığı an güneşi görür ama ona daha önce söylendiği gibi canından olur.”

Şu cılkı çıkmış hayata bazen doğanın da surat astığı gibi veda ederek kendi içimde seyahat etmeyi seçiyorum. Sırtlayıp tüm mutluluklarımı bir gezgin edasıyla yeri yurdu belli olmadan! Nerede bir huzur ateşi varsa çömeliyorum başına, ısıtıyorum umutlarımı! Topraklarım dahi inançla sapasağlam uzanıyor düzlüğümde! Ne gerek var şu dünyanın şaklabanlığına?.. Görünmeyen güzelliklerin gerçekliği sarmalıyor semayı!

Bir cılız yaprakla örttüm gönlümü! Bir kelimeyi yastık yaptım başımın altına! Huzura aşk-ı dem ile dalmak için! Sabır yastığım ve sıcacık umut örtümle! Kapattım gözlerimi faniye,derin bir uykunun eşliğinde ebediyete yolculuğum! 

Tüm umutların ve güzelliklerin girdiğimiz seneye bahar getirmesi dileğiyle! Ellerimiz buz tutsa da gönlünüzün üşümemesi umuduyla! Bu sene sadece mutluluktan gözyaşı döken insanlara rastlamak duasıyla! Selam ve muhabbet ile yazı dostlarım.