Umut, beyaz bir ışık! Yolumuzu aydınlatan... Bir fener edasıyla tutuyoruz hayatın karanlık sokaklarına... Hayallerle ahbap, hırsla dost! İnsan ise; Byron'nun dediği gibi, “Tebessüm ile gözyaşı arasında gidip gelen bir sarkaç!”

İnsan, dünyaya çok benzer. Gözlerimiz gökyüzümüz; bazen gönlümüzden buharlaşan sıcak hüznün, soğuk üzüntü ile yoğunlaşarak sağanak sağanak yağmasıdır. Bazen ise ilkbahar bereketiyle yağan gözyaşından sonra umut gökkuşağının çıkmasıdır.Kalbimiz ise; gübresiyle, tohumuyla ilgilenildiğinde iyi hasat veren bir mutluluk tarlasıdır.

Herkesin kendi içinde bir dünyası, kendi kurduğu bir hayatı vardır. Bedeninde gerçekleşen ruhsal afetleri! Açan çiçeklerinin ilkbaharına merhaba dediği! Kocaman bir gülümsemenin, hayatına güneş gibi doğduğu! 

Ama asıl marifet gözyaşındadır. Ardından gelecek olan mutluluğun habercisidir. Bütün hüzünleri, hayata açılan tek penceremiz olan gözlerimizden temizleyerek yerine yegâne güzellikte olan rengârenk gökkuşağını dünyamıza sevgi katması için hazırlayandır.

Gözlerimizle bakmak, tek renk olan ışığın yansımalarının oluşturduğu renklerin hayata anlam kazandırması gibi! Bir açıdan, onlarca şeye şahit olmak gibi! Küçük bir penceredir hayat; ufkunun aldığı, gözünün gördüğü kadar senin... Bir soluktur yaşanan; ister tuttuğun, ister bıraktığın! 

İnsan, sözünü yağmur gibi yumuşakça indirmeli kulaklara. Kırmadan, dökmeden! Damla damla söylemeli, ince ince sevmeli! Yunus Emre'nin dediği gibi, “Bir avuç toprak, birazda suyum ben! Neyimle övüneyim işte buyum ben.”

Hayat ne kadar da güzel! Evlat gibi yüreğine basmasını bilirsen! Rüzgârla ebelemece oynayıp, güneşle şarkı söylersen! Güvercinlerle ekmeğini paylaşırsan! Toprağı okşayıp, gebe olduğu yavrularına kavuşmasını sağlarsan! İlgilenirsen, özen gösterirsen, üzerine titreyip, koruyup kollarsan! En önemlisi de seversen, her şeyin hakkını verirsen!

Kıymetini bilirsen güzelliklerin, hayata anlam katan gökkuşağı renklerinin, cemre düşer gecelerine! Çiçekler açar gönül bahçelerinde! Kıymetli kelebekler misafir olur ömrüne! Kuşlar sabırsızlanır baharına göç etmeye... 

Her şey gibi hayat da hakkını verir ve yaşamaktan zevk alırsan güzelleşir. Bazen çivileri sökülmüş, bir o yana bir bu yana sıkıntıyla sallanan sandalyeyi andırsa da dünya; mutluluk, sevgi, umut ve tebessümle onu onaracak olan yine insandır. 

Hayatta asıl önemli olan şey istediğini almak ve mutluluğa erişmek değildir. Amacına ulaştıktan sonra da onu hâlâ istemektir. Hayatın güzelliklerle dolu dallarını kırmayın!.. Sonra hiçbir sınıkçı (kırık çıkıkçı) yerine oturtamaz parçalarını, hep yanlış kaynar.

Kıymet bilmek, şükretmek, sabırla güzellikleri göz perdesini aralayarak beklemek gerek. Şeyh Sadi Şirâzi şöyle der; “Padişah sofrasında bir derviş bana şunu söyledi, 'Hangi sofrada doyarsan doy rızkı veren Allah'tır.'” Dünya nimeti sadece karın doyurmakla olmaz. En büyük nimet insanın gönlünün doymasıdır. Gökkuşağı renklerinin ömür boyu hayatımıza güzellik ve şükür katması duasıyla! Sevgi ile!