Her büyük depremden sonra, yeni şehirler kurulur..
Depremlerin onca olumsuz şartlarına, onca acılarına rağmen bir toplumun geleceği açısından bakılırsa; içinde olumlu adımların atılabileceği fırsatlar barındırır..
Özellikle çarpık yapılaşmanın yoğun olduğu bölgelerde!
Şehirlerin gelişen nüfus, değişen toplumsal şartlara göre tıkandığı hallerde; ihtiyaç duyulan düzenlemelere , geçmişin yapılaşması ve pek izin vermiyorsa bu konuda uzlaşma sağlanamıyorsa,
Yeni düzenlemeler yapmak çok zordur.
Bunun ekonomik sebepleri vardır..Mesela çarpık yapılaşmanın olduğu bölgeler çok değerlenmiştir,kamulaştırma yüklü meblağlar tutmaktadır!Bu tutarlaraı karşılamaya mevcut bütçe yetmiyordur..
Ya da toplumlum psikolojik olarak hazır değildir.. Veya , değişimi toplum henüz gerekli görmeyebilir.. Ya da henüz ortak paydalar üretebilecek ortamlar oluşmamıştır..
Bir deprem olur, her yer yıkılır; bu sefer enkazın bir an evvel kaldırılmasını halk ister! Bir an evvel şehrin normal yaşamına geçmesi için gayret eder.. Toplum , yöneticileri zorlar!
Normal zamanda yıkıma direnecek halk , artık sadece çare peşindedir.
Zaman inşa zamanıdır..
Ülkenin diğer taraflarındaki vatandaşlar da bu bölgeye kaynak aktarılmasına normal zamana göre çok daha fazla hoşgörülüdür.. Hatta kendisi bizzat ayni ve nakdi yardım etmek için çabalar..
Ülkemiz gibi yardımlaşma konusunda eşi benzeri olmayan bir millet, böyle zamanlarda felakete maruz kalmış insanlara her zamankinden çok daha yardım sever oluruz.
Onun için depremlerden sonra yeni şehirler inşa etmek çok kolaydır.. Hele hele, bir de yönetim ekibi kalifiye ise, liyakat sahibi ise..Her şey çok daha kolaydır
15 Temmuz'da ülkemiz tarihinin en ağır toplumsal depremini yaşadı..
Dost kılığına girmiş vatandaşlar ile dost bildiğimiz yabancı ülkeler, müttefikler, kendi kafalarına göre toplumsal yapımıza kast ettiler..
Dini siyasete ve kendi emellerine alet ederek inançlarımıza saldırdılar.
Birlik ve beraberlik duygularımızı parçalayarak, iç savaş çıkarmak istediler..
Milletin kendi iradesi ile kendini yönettiği Meclisini bombaladılar!
Ordusunun içine nifak sokup, kendi ordusuna kendi vatanını bombalattılar..
Bunca kötü şartlara rağmen;
Darbelerden çok çekmiş bu millet, daha olayın başında televizyonlardan şaşkınlık içinde olayları izlerken, bir taraftan sokağa çıkmak için arkadaşını , komşusunu arıyordu.. O esnada; Cumhurbaşkanın çağrısı ile bu dalga Tusunamiye döndü..Bütün görüş ayrılıklarını bir kenara bırakıp milletin bekası için meydanlara koştular. Adeta tankların ,kurşunların önüne atladılar.. Vatan için ölümü düşünmeden..
Muhalefet özellikle Sayın Bahçeli , Devletin içindeki tamamen kopmuş güveni ilk kuran lider olmuştur! Yapmış olduğu görüşmelerle ..Sayın Kılıçtaroğu arkasından tam desteğini açıklamıştır..
Muhalefet; yetkili , durudaki iktidarın duruma hakim olmasında, etkili konuma geçerek, milletin kalbinin baş köşesine oturmuştur..
Saraya davetle devam eden bu birlikteliği ülkenin istiklal ve istikbalinin emrine vermek lazımdır..
Bu birliktelikten başta Hükümet ve Cumhurbaşkanımız, Türk milletinin şanına ve inancına uygun hakkı ve adaleti tesis etmek için lokomotif olmalı, bu konuda en fazla samimiyet ve gayreti göstermelidir..Bunun olacağı konusundaki emareler güçlüdür..
Toplumsal uzlaşma ve anayasa konusunda atılan adımlar devam ettirilmelidir..
İnsanlık açısından sınıfta kalmış tek dişi kalmış sözüm ona , modern canavarların olduğu zamanda, ülkemizden insanlık çok şey beklemektedir..
Bunun için Anayasamız, kurumlarımız, ordumuz bürokrasimiz yeniden tesis edilirken dünya lideri bir ülkenin ihtiyaçları gözetilmelidir.
Yaşadıklarımızdan dersler çıkarmak en değerli adımdır .. Ancak sadece yaşadıklarımıza göre savunmacı bir gayret , en tehlikeli adımdım olacaktır.
Yeni yaşamda, yönetim biçimimiz sadakat ve liyakata göre olmalı!. Bizim çocuklardan çok işin erbabı insanları göreve getirecek sistem kurulmalı, ona göre insan kaynaklarımız düzenlenmeli.. eğitim sistemimiz ona göre yapılandırılmalı..
Yoksa bir yapıyı temizlerken başka bir yapının kontrolüne geçmiş bir sistem, milletin bekasına zarar verir!
O zaman yeni sistemi şaibeden kimse kurtaramaz..
Yönetim biçimimiz uzlaşmacı ve hesap verebilen açık bir sistem bir sistem olmalı..
Özellikle yeniden düzenlenecek Anayasamız ve kanunlarımız, açık, sade ve halk tarafından anlaşılabilir olsun..
Yüz yıllardır devlet sistemine çöreklenmiş, milletimizi de buna inandırmış olan kayırmacılık sistemini temizlemek, en az darbecileri temizlemek kadar önemli..Bu çarpık inancı adalete güvenir hale getirmek lazım.
Çünkü milletimiz, devlette dayı olmayınca işinin yapılamayacağına inandırılmış!
Onun için; aşiretçiliği, aileciliği, hemşehriciliği, cemaatçiliği, bölgeciliği, okulculuğu, tertipçiliği, devreciliği , bir yere gelmek için araç olarak, kullanması gerektiğine inan bir millet olmuşuz..
Bunun müsebbibi devleti yönetenlerin liyakattan uzaklaşmaları, ya da en yakınındakileri ekip olarak yanlarına almaları..Ve ya geçmişte devlet kademesindeki insanlar ve onlara yakın olanlar sebepsiz şekilde zengin olmuşlar makamları yükselmiş.
Devleti yönetenlerin yakınları, akrabaları ya da organik bağı olanların davranışları konusunda gerekli özeni gösterecek olgunluğa sahip olmamaları, milletimizin devletin adaletine kuşku duymalarının temel sebebi olmuştur.
Bu darbe girişimi, ihtiyaç duyduğumuz, her türlü samimi gayret konusunda insanlarımızı birlik haline getirmiştir..Uzlaşmanın önü açılmıştır.
Bu birliğin sağladığı güçle, milletin devletin adaletine olan güvenini yeniden sağlayacak bir anayasa ve sistem kurulmalıdır..
Devlet milletin en çok güvendiği bir yapı olmalıdır
Dünya lideri devlete ve millete bu yakışır..
Uygar ülke olabilmemiz için bu şart..
Bu darbenin şarlarından yeni bir ruh, yeni bir yaşam meydana getirelim.. Yüz yılda bir geçen şartları değerlendirelim..
Yoksa şehitlere hesap veremeyiz..
Ama bu sistem bir başarılabilirse; tarihin sayfalarındaki, makam ; hiçbir hırsla, hiçbir uyanıklıkla, hiçbir oyunla alınamaz..Elde edilemez..