Geçtiğimiz günlerde Mahfi Eğilmez Hoca; X ( twitter) hesabında vatandaşların “Türkiye’de hangi tür

enflasyon var” sorusuna şu yanıtı verdi: “Bizde hepsi bir arada olduğundan buna da biz bir isim

verelim: Multiflasyon. Yani çoklu enflasyon. Multiflasyon = Normal enflasyon + Skimpflasyon +

Shrinkflasyon + Greedflasyon”

Skimpflasyon: ürünün içeriğinin değiştirilerek; yani etkinliğinin azaltılarak, seyreltilerek, öz maddenin

değerini düşürerek, asıl maddenin yanında ucuz maddeler kullanarak ürünün fiyatını düşürmeden

maliyetini düşürerek gizli enflasyona sebep olmak…

Shrinflasyon; ürünün fiyatının düşürmeden gramajını düşürerek, ambalajı ile oynayarak fiyat artışını

gizlemek.

Greedflasyon; Aç gözlülük enflasyonu… Enflasyonist ortamlarda şartlardan faydalanarak mal ve

hizmetlerin satış fiyatlarını aşırı yükselterek kazanç elde etmeye çalışmak.

Şeklinde tanımlayabileceğimiz enflasyon çeşitlerinden bahsetti.

Aslında güncel hayatta hep olan ama yabancı dilden ekonomi literatürüne giren kavramları

hayatımıza sokuverdi.

Çok da ses getirdi.

Hatta şimdiye kadar konuşulmayan enflasyon sebeplerini de bu kavramlar üzerinden konuşarak

aslında enflasyon kelimesinin çoklu ismi ile beraber çoklu sebeplerini de tartışmaya başladık.

Ben bu kavramlara bir yenisini eklemek istiyorum. Delikflasyon…

Belki de hepsinin sebebi bir kavram…

Ülkemizde çokça uyguladığımız bir yöntem.

Kurnazlık ve uyanıklık tarafımızın ürettiği, her türlü düzeni ve nizamı delmeye yönelik davranış

biçimimiz…

Hatta neredeyse kültürel yapımızın bir parçası…

Belki de enflasyonun gerçekten düşmemesinin sebeplerinden birisi.

Öncelikle bu fiyatı gerek aşırı arttıranlar, fırsatçılar, gramajdan çalanlar, ya da ürünün kalitesini

düşürerek kazancını arttırmaya çalışanların hepsi bizim toplumun fertlei olduğu gerçeğini kabul

edelim.

Gemisini yüzdüren kaptanlar yani…

Bal tutan parmağını yalayanlar….

En cahilimizden en kültürlümüze uyguladığımız bir metodun fiyat üzerindeki etkisi…

Hemşericilik, ekipçilik, devrecilik, okulculuk, tertipçilik, cemaatçilik manivelası ile devlet ve toplumun

çeşitli kademelerinde fayda sistemlerini kuranlar bizler değil miyiz?

Yani düzene karşı paralel güçler tesis ederek maddi manevi faydalar sağlamak için güç birlikleri tesis

etmeye çalışanlar kimler?

Bu güçler devlette , ikili ilişkilerde , işlerinde kariyer, ihale, makam inşa etmeye çalışırken aynı

zamanda hakkı ile oraya geleceklerin önünü tıkamıyor mu?

Toplumun ve devletin içinde güç odakları yani ekipleşmelerle aslında adaletin temeline dinamit

koyanların bu ekonomiyi sömüren çetelerden ne farkı var?

Şimdi bir seçime gidiyoruz, görünmeyen bir pazarlık var.

Bu pazarlıkla makamlar, mevkiler, kazançlar dağıtılıyor.

Bal tutanın parmağını yalayabilmesi için kovanın içine eller sokuluyor.

Bir kanun çıkıyor hemen onu suiistimal edecek bir yol buluyoruz.

Bir gün bir atanmış ilçe yöneticisi bir yatırım için her şey kanuna uygun demişti.

Ben de kanuna uygun mu uydurulmuş mu demiştim. Yolu bile olmayan bir limana inşaat izni

verilmişti… Kanunun nerelerine uydurdular, hangi şekli başvuruları kabul ettiler kimbilir?

Rahmetli Alev Alatlı’nın;

‘’Helalleşmek mahkemede dava kazanmaktan daha üstün olmalı. Çünkü her yasal hak helal

değildir.’’ Sözü ne kadar anlamlı.

Her düzeni delmek, şeklen kanuna uydurmak kültürümüzde bir yöntem olmuş.

Yolda araç kullanırken öndeki araç hep çizgide gidiyor. Amaç sağdan ya da soldan boşluk bulursa

geçecek, arkasında binlerce aracın her birine kaybettirdiği dakikaların topluma maliyeti onun için hiç

önemli değil.

Bir yere girerken illa bir torpil arayışımız yönetenlerin adaletine güvensizlikten.

Ekipleşerek güç birliği olup kariyer devşirmek, başkalarının haklarını gasp etmek ile Enflasyon ile sabit

gelirlilerin hakkının gasp edilmesi arasında hiç fak yok.

Gramajdan çalmak, etkin maddeyle oynamak, seyreltmek artık günümüzde en prestijli markaların bile

satış yöntemi olmuş

Yani hepsi bir delme yöntemi.

Delikflasyon sistemi.

Okumuş, aydın, ya da cahil herkesin kendi faydasını çoğaltma taktiği.

Akıldan adaletten ve vicdandan yoksunluk

Kendi faydasını sağlamak için adaleti delmek, vicdanı yaralamak yok saymak.

Tabii önce devleti yönetenlerin yasayı çıkarıp yaşama uygulamaya geçirirken adaleti tesis etme

amacından hiç vazgeçmemeli.

Şu torba yasa, büyük şirketlerin ricası ile çıkarılan yasalardan bir an önce kurtulmalıyız.

Yasaları delme, düzeni kısa devre yaptırma kısadan çözümlerle düzeni etkisiz hale getirme

düşüncemiz olduğu müddetçe delikflasyon sistemi adaleti , nizamı ve düzeni tesis ettirmeyecek.

Bir seferden bir şey olmaz dedik.

Oysa her şey bir şeyle başlar.