Televizyonun henüz siyah beyaz olduğu yıllar. Hiç olmazsa bizim ülkemizde henüz renkli televizyon olduğunun bile çok az insanın bildiği yıllar…

Televizyonun istiklal marşı ile akşam 20;00 de İstiklal Marşı ile açılıp 23;00’te istiklal marşı ile kapandığı zamanlar… bir mahallede birkaç kişide Televizyon var. Birçok köyde ya yok ya bir veya iki kişide Tv var. Elektriğin olmadığı için çoğu akü ile çalışıyor.

Radyo gün boyu…

Ülkemizde ilk televizyon yayını 1968 yılında yapılmış.

Halka açık ilk radyo yayını 1923 yılında

Yıl 1970’li yıllar radyonun henüz herkese ulaşmadığı yıllar...

İnsanların dünya ile bağlantısını radyo sağlıyor.

Gazete köylere henüz girmemiş. Ya da zaman zaman getiriliyor.

Sabah uyanıldığında yüzümüzü yıkar yıkamaz radyonun düğmesi açılır… Günün ilk cıngıllarından birisi ‘’Demirbank iyi günler diler’’

Hava durumu,  güne başlarken programı,  haberler…

Halk türküleri eşliğinde okula işe hazırlıklar yapılır.

Ayrıca Cuma gün halk hikâyeleri ile güne başlanır.

Tek kanal TRT radyo…

Bazı saatler ana haber saatleri 13;00, akşam 19;00 Gece 23;00

En çok hayıflandığım program okul radyolarının biz okuldayken olması…

Bazen erken çıktığımızda ya da öğlenci olduğumuzda okul radyosunu dinlediğim zamanlarım çok kıymetliydi, zevkle  dinlerdim. Sosyal psikolojik konular anlatılır derslere ve öğrenmeye dair bilgiler verilirdi.

Köy yerinde özellikle akşam 19: 00 ajansı topluca dinlenirdi.

Genelde İstanbul Ankara gibi şehirlerin haberleri ara sıra Anadolu şehirleri… Çok çok önemli bir konu olmazsa Anadolu haberleri ana gündem olmazdı.

Özellikle akşam haberlerinden sonra çocuklar için ve sonrasında arkası yarın dizisi.

O anları çok severdim. Bizim evimizde annem babam ve kardeşlerimle annemleri odasında radyonun etrafında lamba yanmasa da hep beraber arkası yarını dinler sonrası üzerinde kritik yapardık.

Bir hikâye bir romanı da kaçırmazdık. Evimize edebiyatın en etkili girdiği yerlerden birisi bu programdı. Kitap nadir okunurdu.

Okul zamanı erken yatardık. Babamlar da iş için erken kalktıklarından erkenden uyurlardı.

Hafta sonları arkası yarınların yerini radyo tiyatroları alırdı. İnsanlar ev işlerini bu saatlere göre ayarlardı.

Pazar gün maçlar genelde topluca dinlenirdi.

Ülkeye dair birçok konu radyolardan anons edilirdi.

27 Mayıs 1960 ihtilalin Anonsunu radyodan Albay Alpaslan Türkeş yapmış.

1974’te Kıbrıs barış hareketini de radyodan izledik.

En çok dinlediğim parça marşlarla beraber Girne’den yol bağladık Anadolu’ya şarkısı idi.

Irkımın Akdeniz’de bir sevinci var,
Yurdumun Mersin’den öte bir devamı var,
Girne’den yol bağladık Anadolu’ya
şanlı ordumuzun Kıbrıs’ta bir Zaferi var.

Yasemin Kumral bu şarkıyı söylerken biz yüreklenirdik.

Anadolu’nun Mersin’den devamı Kıbrıs’la başladı. Mavi Vatanla yerini buluyor.

Mısır ve Filistin’le gerçek değerine ulaşacak inşallah.

Özellikle bizim için radyo çok önemliydi. Çıkarma Köyümüzden şimdiki Yeşilovacık o zamanki Hacıishaklı köyünden yapılıyordu.

Yanımızdan yapılan barış hareketini radyodan izlemek bize büyük bir heyecan veriyordu. Radyo bizim de içinde bulunduğumuz dünyayı anlatıyordu.

69 helikopter günde iki kez Kıbrıs’a asker ve malzeme götürüyor, yaralıları getiriyordu.

Kendimizi radyonun içinde gibi hissediyorduk.

Radyo kulak kabarttığımız, pür dikkat o sese kulak verdiğimiz bir araçtı.

Dünyaya kulaklarımızdan bağlanıyorduk.

Onun için çok dikkatliydik.

Halk radyodan duyduklarını kendi arasında konuşuyordu.

Hatta konuşmalarının kaynağı radyoydu.

Demokrasi serüvenimize de radyo ile şahitlik yapıyorduk. Radyo Demokrasinin en önemli aracı idi…

Demirel ve Ecevit’in bitmez kavgası, Cumhurbaşkanını seçemeyişini, kardeşin kardeşi öldürdüğü zamanları da halkın çoğunluğu olarak radyodan izledik.

Aile radyonun etrafında daha samimiydi.

Toplum da…

Şimdi herkes elinde bir telefon yan yana gelmiş bir kalabalıkta bile bir birini fark etmeden herkes ayrı bir dünyanın insanı oluveriyor.

Her şeyi görüyor kendimizi ve çevremizi göremiyoruz.

Bütün dünya ile iletişimiz var kendimizle iletişimimiz yok.

Bir odada çay demlemiş arkası yarın başlamış çocuklar ve anne ve baba, birlikte hayal kurarak, tasavvur ederek, üzerinde birlikte düşünerek toplumun çekirdeği aileyi büyüterek radyo dediğimiz bir kutunun etrafında şimdiki imkânlara bakarak çok daha fazla sosyalleşiyorduk.

Radyo ile biz yaşamın içinde daha çok vardık. Her ne kadar mesafeler uzak olsa da daha özgün iletişimlerimiz oluyordu.

Karanlıkta dinlediğimiz bir radyonun sesi bizi daha çok aydınlatıyordu.

Yaşamımızda daha derin izler bırakarak.

Şimdilerde insanların dikkat dağınıklığını düşündükçe o zamanlar hayata daha fazla odaklanıyorduk hastalık daha azdı.

Radyo görsel dünyanın güçlü araçlarından daha çok aydınlatıyordu.