Yazımı yazarken seçim henüz devam ediyordu. Yayınlandığında kimin seçildiği belli olacak.

Kimlerin kendini seçtirdiği desek daha yerinde olur sanırım.

Biz adayları belirleyip hangisi daha çok hizmet ediyor demiyoruz.

Birileri bu en çok oyu alır diye önümüze seçenek sunuyor biz de oy ile tercih etmiş oluyoruz.

Ben seçmenler olarak vatandaşlarımızın şehrimiz beldemiz mahallemiz için isteklerimiz diye bir çalışma yaptıklarına şahit olmadım.

Sivil toplum örgütlerinin de daha iyi bir belde şehir nasıl olur çalışması yaptıklarına da şahit olmadım.

Odaların, derneklerin kooperatiflerin beklentilerimiz konulu çalışmalarına hiç rast gelmedim.

Daha çok adaylar ve partiler şehrin sorunları olduğunu düşündüğü,  oy alabilecek potansiyeli olan projeleri beyanname haline getirdiklerini gördüm.

Ya da şehrin mahallenin bariz sorunlarını çözme vaatlerini içeren seçim beyannameleri ile halkın karşısına çıktılar.

Elbet bu da bir yöntem ama sorun haline gelmiş problem çözme sonuçta sorunların bizi yönettiği bir yöntem olmuyor mu?

Peki, mahalle veya şehrimizdeki müstakbel sorunları öngörüp projeler geliştirilse,  yaşadığımız şehri daha yaşanabilir mir mekân haline getirilmeye çalışılsa daha yapıcı ve geliştirici projeler olmaz mı? Olur elbet.

İşte belki de bu yüzden yaşadığımız köy, mahalle, şehir sözüm ona modernleşiyor ama insana dair özellikler kayboluyor. İnsanlar arası iletişim kopuyor. Şehirler ve mahalleler beton yığını haline geliyor.

Doğal yaşam düşünülmediği için doğal afetler daha çok şehirlerimizi talan ediyor.

Şimdi seçim oldu, geçti bugün verilen sözlerin yerine getirilmesi zamanı.

Verilen vaatlerin projeler haline getirilip uygulamaya geçirilme zamanı.

Tabi ki ona uygun ekiplerin de oluşturulma zamanı.

Yoksa ekipler seçim öncesi belirlendi de projeler onlara mı uydurulacak?

Seçmen olarak oyumuzu verdik işimiz bitti mi diyoruz, yoksa işimiz yeni mi başlıyor.

Seçen tercih eden biz isek o zaman esas sorumluluğumuz yeni başlıyor.

Vaatleri takip etmek,  uygulamaya geçilip geçilmediğini izlemek bizim asıl görevimiz değil mi?

Daha geç değil, hala vatandaşlar ve içinde ve yakınında olduğumuz sivil toplum örgütleri ile şehrin ve mahallemizin geleceğine dair güzel projelerle talepte bulunabiliriz.

Keşke şura ve istişare kültürümüzü harekete geçirebilsek…

Mahalle ve şehrimizin sivil toplum örgütleri hala şehrin geleceğine dair projeler için harekete geçebilir.

Sonuçta seçilenler de bunu dikkate alacaktır.

Keşke önce taleplerimiz şekillense ve ona göre seçseydik ama seçtik şimdi duruma göre pozisyon almalıyız.

Bizler harekete geçmezsek şehrin ve mahallenin kaynaklarını muhakkak belirli gruplar ve güçler kendi faydalarına kullanacaktır.

Bizim adımıza birilerinden bir şeyler beklemek, bu arada bizlerin hiçbir şey yapmaması kadar pasif bir yaşam olamaz.

İrademizi uyuma moduna alırsak,  birileri bizim boşluğumuzu dolduracaktır.

Eğer irademizi şehir ve mahalle yaşamının bir parçası haline getirebilirsek o zaman;

Mahalle ve şehirlerimizde bizlerin kültürü yaşayabilir.

Şehirlerimiz bizlerin duygu ve düşüncelerini yansıtabilir.

Şehirlerimiz doğal yaşamla uyumlu olabilir.

Sosyalleşmemizi güçlendirebiliriz.

Psikolojik olarak insanlara güç veren memleketlerimiz olur.

Şehrimiz ilham veren mekânlar haline gelir. Keşif ruhumuz harekete geçer.

Şehrimizi gelecek zamana birlikte hazırlarız.

Şehrimizin tarihine imzalarımızı atarken gelecek nesillere hazırladığımız mesajlarımız olur. Yoksa evlatlarımız bile bizi unutur.

Şehrimiz sadece kendi içinde kendine göre gelişmez ülkemizin ve küresel yaşamın da etkin coğrafyalarından biri haline gelir.

Sadece kendi geleceğimize değil insanlığa da katkı yapacak projelerin paydaşı oluruz.

Zor mu?

Çok kolay. Mesela hepimizin sosyal medyada geçirdiği önemli bir zaman var. Bu sürenin az bir kısmını şehrimize ve mahallemize dair düşünce ve fikirlerimizi şehir projelerini harekete geçirici bir şekilde kullansak. Paylaşımlar yapsak …

Mesela en az on beş dakikasını şehrin yazılı ve görsel basınını takibe ayırsak oralarda düşüncelerimizi paylaşsak yani kısaca şehrin sahibi burada mesajını verebilsek; düşünelim neler değişir?

Çok şey değişir.

Şehrini takip eden vatandaşların yöneticileri daha temkinli olur.

Daha bir ciddiyetle halka kulak kesilirler.

Şehrin kaynaklarını şahsi çıkarları için kullanmak isteyen güçlere cevap olarak;   yöneticilere’’ halka ben ne derim’’ düşüncesini vermiş oluruz.

Yani sahip olduğumuz fikir, düşünce, irade kalbimizin güzelliği şehrimize yansır.

Şehrimizi halk ve insanlık için kurumsallaştırmış oluruz.

Çatışmalar azalır hatta yok bile olur.

Bugün şehirlerde yanlış ilişkiler, yanlış işler vicdanı zedeleyen olaylar oluyorsa, şehrimiz büyürken insanlık yok oluyorsa, insana dair özellikler şehirde kayboluyorsa bu bizlerin yansımasının olmamasından. Varlığımızı hissettirmememizden kaynaklanıyor.

İstediğimiz insan ya da insanlar yönetime gelmemiş olabilir.  İstediğimiz insanlar da olabilir.

Her halükarda biz irademizle sadece sandıkta değil yaşamın merkezinde olmalıyız.