Gazze’de bir yıldır insanlık katlediliyor. Bebekler, çocuklar, anneler, yaşlılar her gün ölüme sürükleniyor.
Bir yıl içinde yarıdan fazlası çocuk ve kadın olmak üzere 42 bin Müslüman şehadete yürüdü. 10 bin kayıp 100 bin de yaralı var Filistin topraklarında… Milyonlarca yeni mülteci oluştu Filistin’de…
İlk kıblemiz olan Mescid-i Aksa’nın bulunduğu ve Kur’an’da mübarek olarak vasıflandırılan Filistin…
Hazreti Peygamber’in Miracının durağı olan Filistin…
Önce Hazreti Ömer’in, sonra Selahaddin Eyyubi’nin fethettiği ve Müslüman yurdu haline getirdiği şanlı Filistin…
Yavuz Sultan Selim Han’ın Osmanlı topraklarına kattığı Filistin…
Sultan Abdülhamit Han’ın üzerine titrediği Filistin…
Şimdi hiç kimsenin bir şey yapamadığı garip, mazlum, mahzun Filistin…
Filistinli insanların suçu ne? Vatanlarına sahip çıkmak, işgal altındaki topraklarını korumak, evlerini, yurtlarını işgalci İsrail’e bırakmamak… Tek suçları bu…
İsrail denen terör örgütü, Osmanlı Devleti dağıldıktan sonra bu bölgeye Yahudileri yerleştirmeye başlar ve kısa zaman içinde burayı işgal eder. Müslüman Filistin halkını yerlerinden, yurtlarından, evlerinden zorla çıkararak her şeye sahip olmaya başlar.
1948’den bu yana yıllardır zulüm, baskı, tehdit, öldürme, yıldırma ne varsa hepsini uygular. İsrail terör örgütü şu anda Filistin topraklarının % 85’ine el koymuş durumdadır. Bununla da yetinmeyip geri kalan kısmını da almak için öldürüyor, yakıyor, yıkıyor.
Sen gel bir halkın yıllardır yaşadığı topraklarını işgal et, insanların mallarına, mülklerine zorla el koy, sana direnen, yapmış olduğun işgale karşı koyan, senin zorbalığın ile mücadele eden mağdur, masum insanlar terörist olsun sen devlet olduğunu iddia et.
Yıkılasın İsrail
Enkazını göreyim,
Sana ülke diyenin
Yüzüne tüküreyim! (NFK)
Bu durumda terörist kim? Toprakları işgal edildiği, evleri zorla ellerinden alındığı için direnen insanlar mı? Yoksa işgalciler mi? Bizim nazarımızda başkasına ait topraklara girerek insanlara her türlü zulmü uygulayanlar en büyük teröristtir. Bunlara karşı gelen, ırzlarını, namuslarını, evlerini, topraklarını, şeref ve haysiyetlerini korumak için mücadele veren insanlar da en büyük mücahiddir.
Dünyanın gözü önünde bir soykırım yaşanıyor. Ekranlardan film seyreder gibi seyrediyoruz. Elimizden bir şey gelmemenin aczi içindeyiz. ABD başta olmak üzere dünyanın bütün süper güçleri, batının tüm güçlü devletleri işgalci ve en büyük terörist olan İsrail’in yanında yer alıyorlar.
Bir millet gözler önünde yok ediliyor. Zalim ve vahşi batı bu vahşeti, bu katliamları, bu soykırımı sadece seyretmekle kalmıyor, en büyük desteği veriyor. Bu nasıl bir insanlık, bu nasıl bir vicdandır anlamak mümkün değil. Batının iç yüzü işte budur.
Bu yapılanların yüzde biri bir Hristiyan ülkesine yapılsa dünyayı ayağa kaldırırlardı. Müslüman olmaktan ve topraklarına sahip çıkmaktan başka suçları olmayan bu insanların feryatlarını, ölümlerini büyük bir zevkle seyreden, ateşkesi reddeden, savaş devam etmeli diyen sözde medeni, özde zalim ve vahşi batının içyüzünü yıllar önce milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy görmüş ve şöyle haykırmıştır:
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde -gösterdiği vahşetle- "bu: bir Avrupalı! "
Dedirir -yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
*
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
*
Garb’ın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar;
Benim îman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir îmânı boğar,
«Medeniyyet! » dediğin tek dişi kalmış canavar?
*
«Medeniyet» denilen vahşete lânet eder,
Nice yekpâre kesilmiş de sırıtmış dişler!
Tükürün milleti alçakça vuran darbelere!
Tükürün onlara alkış dağıtan kahbelere!
Tükürün Ehl-i Salîb'in o hayasız yüzüne!
Tükürün onların aslâ güvenilmez sözüne!
Medeniyet denilen maskara mahlûku görün:
Tükürün maskeli vicdânına asrın, tükürün!
Gazze ile yetinmeyen terörist İsrail daha sonra Lübnan’a yöneldi. Şimdi Lübnan’da da aynı vahşeti sergiliyor.
Bu saldırılar, bu zulüm, bu vahşet ve katliamlar ne zamana kadar devam edecek? Buna bir dur diyecek kimse yok mu? Dünya tamamen ABD ve batının kölesi mi yoksa ABD ve batı korkusu tüm dünyayı sindirmiş durumda mı?
Artık yeter diyecek bir yiğit sese ihtiyaç var. Bu yiğit ses sadece Türkiye’den yükseliyor ama tek başına kalınca daha fazlasını yapamıyor. Böylece Müslüman ülkeler sinsice, yavaş yavaş, tek tek ele geçiriliyor, işgal ediliyor. Bu dünyada Müslümana hayat hakkı yoksa batsın bu dünya… Bu dünyanın adaleti yok, hesaplaşma ahirette… Gel ey kıyamet…
Hiçbir şey yapmadan seyredeceğimize yiğitçe meydana çıkmak çok daha şerefli bir adımdır. Korkarak, saklanarak öleceğimize kahramanca şehadet şerbetini içmek çok daha şerefli bir yürüyüştür. Sıra bize ne zaman gelecek diye bekleyeceğimize harekete geçmek çok daha şerefli bir kıyamdır.
Unutmayalım: “Ey iman edenler! Eğer siz (cihad ederek) Allah’a (dinine) yardım ederseniz, Allah da size yardım edip (zafere ulaştıracaktır. Dünyada izzet ve hürriyete, ahirette ise cennete ulaşıncaya kadar sizi hidayet üzerinde devamlı kılıp) ayaklarınızı sabit ve sağlam tutacaktır. (Muhammed 7)
Sarı inek hikâyesini bilir misiniz?
Vaktiyle aynı ormanda yaşayan bir aslan ve bir inek sürüsü varmış. Aslan sürüsünün gözü inek sürüsünde ama inek sürüsü kendini savunacak kadar kalabalık ve güçlü imiş. Aynı zamanda birlik içindelermiş. Aslanlar açlıktan yorgun, halsiz, güçsüz kalmışlar. Düşünüp taşınmışlar. Ve aralarında konuşup bir karar almışlar. İnek sürüsüne bir elçi göndermişler. Elçi diyor ki; “Size saldırırsak ne olacağını biliyorsunuz. Mutlaka aranızdan birini alıp yiyeceğiz, buna engel olamazsınız. Gelin, ne kendinizi ne bizi uğraştırmayın, aranızdan birinin rengi çok sarı, sizden de farklı, bizim de gözlerimizi alıyor. Onu bize verirseniz size saldırmadan onu alıp gideriz ve bir daha gelmeyiz. Bundan sonra da güzel güzel geçiniriz.”
İnekler düşünmüşler, taşınmışlar, bilge ineğe sormuşlar; “Olmaz” demiş bilge inek, “Aramızdan hiçbirini vermeyin” Ama aslanlar ısrarlı. En sonunda razı olmuş inekler, nasıl olsa saldırırlarsa birimiz gidecek, hem biz de çok yorulacağız. En sonunda peki demiş inekler, bir inekten ne çıkar? Biz büyük bir sürüyüz, bize bir şey olmaz…Vermişler sarı ineği, aslanlar da sarı ineği bir güzel yemişler, karınlarını doyurup kendilerine gelmişler.
Bir kaç gün sonra aslanlar gene acıkmışlar, yine gelmiş aslanların elçisi ineklerin yanına; “Aranızda boynuzu kırık bir inek var, sinirimizi bozuyor, verin onu, ne kendinizi ne bizi uğraştırmayın” demiş. Barış yanlısı inekler, ikinci tavizi vermişler, o inek de verilmiş. Artık işi öğrenen aslanlar, benekli inek, kuyruğu kısa inek, şöyle inek, böyle inek deyip inekleri bir bir almışlar sürüden… Sürü de günden güne iyice azalmış ve ineklerin karşı koyacak güçleri kalmamış. Artık aslanlar elçiye gerek kalmadan açık açık saldırmaya, istedikleri ineği sürüden götürüp yemeye başlamışlar.
Sürünün ileri gelen inekleri, panik içinde tekrar bilge ineğe koşmuşlar. “Biz nerede hata yapıyoruz, sürümüz yok olacak!” demişler. Bilge inek cevabı vermiş, “Siz hatayı sarı ineği verirken yaptınız.”
Sarı ineğe vefa gösterilmeyince diğer ineklerin başına neler geldiğini bu hikâyeden anlıyoruz. Vefa bir topluluğun hayatta kalmasını sağlayan çok önemli bir haslettir.
Sadece insanlara değil her türlü mahlûkata da vefalı olmayı öğrenmeliyiz. Vefalı olmayı öğrenmek, vefayı başımıza taç yapmak, her türlü zulmü önlemeye çalışmaya kadar uzanan, Gazze’yi yalnız bırakmamaya kadar giden çok önemli bir haslettir.
Sarı ineğin aslanlara teslim edildiği gibi, şayet Filistin’de canavarlaşmış İsrail’e ve vahşi, zalim batıya teslim edilirse sıranın başka İslâm ülkelerine geleceği muhakkaktır. Kuduz bir köpek gibi zaman zaman Suriye’ye de saldıran İsrail’in hayalinde Anadolu toprakları olduğu, Arz-ı Mev’ud’a ulaşmak için Türkiye’ye kadar uzanacağını unutmamak gerekir.
Dünya Müslümanları bütün güçlerini Filistin için birleştirmeli, Filistin’in özgürlüğü için samimi davranmalı, bütün içtenliği ile samimiyetle söz vermeli, Filistin’e vefa göstermelidir. Filistin’e yapılacak vefasızlık, Kudüs’e, Mescid-i Aksa’ya dolayısı ile İslâm’a yapılan vefasızlık demektir. Filistin’i korumak Anadolu’yu korumak, Türkiye’yi korumak demektir. Sağlıklı ve mutlu yarınlar diliyorum. (Salih Sedat Ersöz’ün Filistin&Vefa kitabından…)