Bizim medeniyetimizde “Nakıbu'l-Eşraflık” adıyla bilinen bir kurum var. Vardı demek daha doğru olur. 

Batman'ın Gercüş ilçesini bir vesile ile ziyaret ettiğim bir gün ilçenin güneyine düşen mevkiide“Seyit Bilal” ve “Vergili” yazan bir yol levhası dikkatimi çekti. Bölge, Süryanilerce Tur Abdin adı verilen toprakların kuzey sınırında yer alıyor. Kürt, Arap ve sayıları giderek azalan Süryaniler buradaki köylerde yaşıyorlar. Vergili bu köylerden biri ve Seyit Bilal de, Bağdat'tan 1154 yılında bu köye göç etmiş Ehl-i Beyt'ten bir zat.

Şimdi Ehl-i Beyt, Seyit Bilal ve Vergili kavramlarını nakıbu'l-eşraflık şemsiyesi altında bütünleştirerek bir sonuca varacağız.

Kur'an-ı Kerim'in Ahzap suresinin 33. ayetinde: “Ey Ehl-i Beyt, Allah sizden günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor” buyrulur. Buradaki “Ehl-i Beyt” ifadesiyle Hz. Peygamber'in ailesi kastedilir. İslam dünyasında Hz. Peygamberin ailesine gösterilen saygının kaynağı bu ayet-i kerime ve ona bağlı hadis-i şeriflerdir.

İşte bu ayetin gereği olarak, Abbasiler döneminden Osmanlı Devleti'nin son zamanlarına kadar seyyid aileleri kurumsal düzenlemelerle bazı hususiyetler elde etmişlerdi. Bunun iki belirgin tezahüründen biri şecereleri sabit seyyid ailelerinden vergi alınmaması, diğeri de bu ailelerde yetişip medreselerden icazeti bulunanların askerlik muafiyeti idi. Yani aileden vergi alınmıyor, bununla beraber ilim adamı olması koşuluyla fertler askere çağrılmıyorlardı. 

Nakıbu'l-eşraflık kurumunu Cahit Baltacı hocanın İslam Medeniyeti Tarihi adlı eserinden iktibasla açalım.

“Malum olduğu üzere, Hz. Peygamberin Hz. Fatıma'dan başka bütün çocukları kendi sağlığında vefat etmişti. Bu yüzden Hz. Peygamberin evlat ve ahfadı amcazadesi ve damadı Hz. Ali ile kızı Hz. Fatıma'dan gelmektedir. Hz. Ali'nin büyük oğlu Hasan ve küçük oğlu Hüseyin'den gelen sülaleleri İslam dünyasının her tarafına yayılmış, bu sülaleye mensup olanlar, her yerde Müslümanların saygısını kazanmış ve bu saygı asırlar boyu devam etmiştir. 

Hz. Peygamberin birçok hadis-i şeriflerinde Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin için “Seyyid” denilmekle beraber, tarihi kayıtlar İslam tarihinde ilk defa “Şerif” ve “Seyyid” lakaplarının Abbasiler zamanında yani IV. Hicri (X. Miladi) asırdan itibaren Hz. Peygamber'in Ehl-i Beyt'ine alem olarak kullanılmaya başlandığını göstermektedir. 

Henüz üzerinde ciddi bir çalışma bulunmayan nakıbu'l-eşraflık müessesesinin “nakıbu'n-nükeba” adıyla ilk defa bu devirde ortaya çıktığı anlaşılmaktadır. Nakıbu'l-eşraflık mansıbının halifeden sonra gelen en yüksek bir makam olduğunu da yine Abbasi Halifesi Kadir Billah zamanında nakıbu'n-nükeba olan Şerif Razi'nin halifeye yazdığı bir şiirinden anlamaktayız. Zamanla Hicaz bölgesine yayılmış olan bu adet daha sonra bütün Müslüman Türk devletlerinde de benimsenmiştir. 

Osmanlı Devleti'nde nakibu'l-eşraflık müessesesi, ilk defa sâdât nazırlığı adıyla Ramazan 802/Mayıs 1400 tarihinde sultan Yıldırım Bayezıd zamanında tesis olunmuş ve Emir Buhari talebelerinden Bağdatlı Seyyid Ali Natta, Osmanlı ülkesindeki seyyid ve şeriflere nazır tayin edilmiştir. Ayrıca Seyyid Ali'ye Bursa'daki İshakiye Zaviyesi'nin mütevelliliği de verilmiştir. 

Osmanlı Devleti, büyük İslam camiasını temsil etmeye başladığından itibaren memleketine gelen seyyid ve şeriflere hürmette kusur etmemiştir. I. Murad ülkesine gelen seyyid ve şeriflerin ellerine beratlar vererek onları vergi rüsumdan muaf tutmuştur.

Bu konuya ilişkin olarak Osmanlı Devleti'nde çok sayıda defter tutulduğu görülmektedir. Bu defterlerde nakibu'l-eşraflık ve naiblerinin vazifeleri, bölgelerindeki seyyid ve şeriflerin bütün isim, hüviyet, siyadet veya şerafet silsileleri, evlad ve ahfadı, ikamet hüccetleri, şecereleri veya iki şuhu'l-hal ile seyyidlik veya şeriflik tespitleri yer almaktadır. ”

Seyit Bilal köyünü ziyaret niyetimi Tarih bölümümüzde okuyan öğrencilerimizle paylaştığımda köyün Kürtçe adının “Becirman” olduğunu öğrendim. Becirman, vergisiz anlamına geliyor. 

Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra adı değiştirilen köy sayısı tam 12.211.  Becirman da bundan nasibini almakla kalmamış, vergiden muaf olan köy vergiye bağlanarak adı da “Vergili” yapılmış. 

Seyyid ailelerinin ilim tahsil ederek medrese hocası olmuş fertleri de askerlik hizmetine dahil edilmişler. Hatta, Gercüş ilçesinin Kayapınar (eski adıyla Aynkâf) beldesinde ikamet eden ve medreseleri halen devam eden Hamidiler, Şeyh Said isyanından sonra sürgüne uğrayarak teekkiden (2. defa) askere çağrılmışlar. 

Ortada ne nakıbu'l-eşraflık var ne başka şey. Fakat halk arasında seyyid ailelerine hürmet bilfiil devam ediyor.

Bizim levhanın öyküsü böyle. 

Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyetine değişim ve dönüşümün en keskin örneklerinden biri olan Vergili (Vergisiz-Becirman) köyüne uygun zamanda ziyaret vacip oldu. 

***

Detaylar için bkz. Cahit Baltacı, İslam medeniyeti Tarihi, İstanbul, 2005, s. 314-316.

Bkz. Harun Tunçel, “Türkiye'de İsmi değiştirilen Köyler”, Fırat Üni. Sosyal Bilimler Enst. Dergisi, Elazığ, 2000, c. 10, sy, 2, s. 28.