Tarımla ilgili Atasözlerimizden birkaçını geçen hafta yazmıştım. Bu hafta da Atasözlerimize devam ederek ele alınanların kısaca ne demek istediğini ve kısa kısa tarımla ilgili yorumları yazmak istedim. Bu sözlerle ilgili sayfalar dolusu daha çok şeyin yazılabileceği muhakkak, umarım görüşlerim ve tarıma yönelik yorumlarımız okuyucularımızda bir ufuk açar.

  • “Bakarsan bağ bakmazsan dağ olur”

Atalarımız bakımın önemini vurgulamak için söylemişlerdir. Tarım ürünlerini yetiştirmede yetiştirme teknikleri içerisinde bakım fevkalade önemlidir. Yetiştirme süresince bitkinin isteği olan ve yetiştirme şartlarına göre değişen gübreleme, sulama, yabancı ot, hastalık, zararlı mücadelesi ve diğer bakımların yapılması ürünün verimi ve kalitesi açısından önemlidir. Bilinçli, zamanında, yerinde ve yeterince yapılan bakımlar ürünün verim ve kalitesinde önemli artış sağlar.

- “Bakmakla öğrenilseydi, köpekler kasap olurdu”

Daha çok çıraklığın ustalığın önemini ve yaparak uygulamalı eğitimin önemini vurgulamaktadır. İnsanın ilgisini çekebilen, ancak o işi seyrederek öğrenmenin mümkün olmayacağını belirten bu Atasözümüzü tarımsal üretimle ilişkilendirirsek birçok ürünün yetiştirilmesinde öğrenme de bizzat yapma çok önemlidir. Bu nedenle uzaktan bakarak değil bizzat işi yaparak üretim öğrenilmelidir. Tarımsal üretim; ekolojik birçok faktörün etkisinde olduğundan bir defa da değil uzun yılların birikimi ile öğrenilmekte ve uygulanmakta olduğundan tecrübeli kişilerin birikimlerinden de faydalanmayı gerektirmektedir. “Küpe girmeden sirke olunmaz” Atasözü de yukarıda ki söylenilenleri doğrulamaktadır. Tarımsal faaliyetler bir defa görmekle öğrenilemez, kitaplardan okumakla bilgi sahibi olunur ancak iyi bir uygulayıcı bu bilgiyi üretimde kullanarak kazanmaktadır.

- “Başlıca güç kaynağımız ve dayanağımız topraktır. Onu sele, yele ve ele vermeyelim”

Toprak anadır, toprak vatandır, toprak önemli üretim alanıdır. Tarımsal üretimin geniş toprak alanlarında yapılması nedeniyle onu bilinçli kullanmalı, artan gıda ihtiyacını karşılamak için onu suya ve rüzgâra kaptırmamalı, vermemeliyiz, yani erozyona sebep olacak işlemlerden kaçınmalıyız. Erozyon tarım alanları için en büyük felaketlerdendir. Binlerce yılda oluşan toprak doğru kullanılmaz ve gerekli tedbirler alınmaz ise çok kısa süre içerisinde kaybedilebilir. Son yıllarda görülen küresel ısınma, tarımsal faaliyetlerde bazı yanlış uygulamalar ve meraların doğru kullanılmaması ülkemizde erozyonun artışını hızlandırmaktadır. Ülkemizde özellikle açık alanlarda ve eğimli arazilerde yağışlarla ve rüzgârla toprağın kaybedilmemesi için daha dikkatli ve tarımın gereklerine göre tarım yapılmalıdır.

- “Bayırda bağını, evinde sağımı, bahçende arını eksik etme”

Bu Atasözünde eğimli (bayır) arazilerde bağ yetiştirilmesi gerektiği, bağ çok yıllık olduğundan toprağı tutmakta olduğundan bağın bu araziler için uygun olduğu belirtilmektedir. Evinde sağımı, yani inek veya koyun- keçiyi bahçende de arıyı eksik etme. Köyde veya tarımsal işletmelerde polikültür tarım yapıldığından bitkisel üretim yanında hayvancılığın ve arıcılığın yapılmasının önemi vurgulanmaktadır. Tarımsal üretimde günümüzde ki sıfır atık projelerinde olduğu gibi polikültür tarım yapılan işletmelerde hayvancılık atıkları gübre olarak kullanılmakta, arılarda bitkilerin döllenmesinde önemli görev üstlenmektedir. Bu üretim dallarından elde edilen ürünler hem ailenin ihtiyacını hem de aileye gelir sağlamakta olduğunda Atalarımızca bu faaliyetler tavsiye edilmektedir.

Günümüzde işletmeler daha çok monokültür tarıma yönelmekte, maalesef köylerde bile et, yumurta, süt, süt ürünleri ve bal şehirlerden veya marketlerden alınmaktadır.

- “Bitli buğdayın kör alıcısı olur”

Tarımda yetiştirmenin ve hiçbir ürünün elde kalmayacağını açıklayan güzel bir sözdür. Tarımda üretmek, en iyisini üretmek arzu edilendir. Ancak her hangi bir nedenle olumsuzlukla karşılaşıldığında onun da değerlendirilecek bir yeri ve alıcı birisinin olacağı ifade edilmektedir. Yetiştir, üret, ne ve ne kadar üretirsen üret boşa gitmez, mutlaka biri alır ve değerlendirilir. Günümüzde yüksek verim yanında kalite de ön plana çıktığından standartlara uygun üretim yapmak en doğru olanıdır.

- “Boş başağın başı dik olur”

Boş başak, başakcıkların içi dolu olmadığından dik durur. Bu dik durma sosyal anlamda da kişilerin olgunluğu ile de mecazi olarak çok kullanılmaktadır. Tahılların üretiminde olgunlaşma safhasına gelmiş olan ürünlerde başakcıkların içindeki daneye taşınan besin maddeleri daneyi doldurur. Olgunlaşma ilerledikçe dolgun dane ağırlaşır ve başakcıklardan oluşan başak aşağı doğru eğilir. Bu fizyolojik olgunluğa gelmiş olan tahıllar hasat edilmelidir. Aksi takdirde danelerde dökülme görülür. Atasözünde olgunluğun, mütevaziliğin bir değer olduğu belirtilmektedir.

  • “Boynuz kulaktan sonra çıkar ama kulağı geçer”

Tekamülle ilgili bir Atasözüdür. Boynuzlu hayvanlarda kulak doğuştan var olmakta, boynuz ise sonra çıkmaktadır. Büyüklük ve fonksiyonerliği bakımından yapılan bu karşılaştırma çok şeyde örnek verilmektedir. Öğretmenin yetiştirdiği öğrencinin veya bir çırağın ustasından daha ileriye gitmesi, daha iyi şeyler yapması gibi. Tarımda ıslah çalışmaları ile daha verimli ve daha kaliteli çeşitlerin ıslah edilmesi için çalışan ıslahçıların gelişen teknolojiyide kullanarak daha öncekilerden öne geçmesi beklenen bir gelişmedir. Bu gelişme olmaz ise verim ve kalitede ki artış sağlanmaz ve insanlık açlığa sürüklenir.

Sağlıklı günler dileklerimle hoşça kalınız.