Biz büyük bir milletiz. Darda kalana kucak açar, yardım ederiz. Suriyelilere de kucağımızı açtık.
Önce kamplara aldık. Sayıları seksen binlerde iken Sayın Dış İşleri Bakanımız yüzbin psikolojik sınırımızdır şeklinde bir açıklama yapmıştı. Merak etmiştim sınır aşılınca ne olacak diye?
Çok geçmeden sorunun cevabını öğrendik. Kapılar tamamen açıldı, ne kamp kaldı ne kontrol! Bir milyon civarında Suriyeli Türkiye'ye doldu.
İnsani düşüncelerle onlara sahip çıktık. Ev bark temin edildi, yiyecek, giyecek para yardımları yapıldı, hatta iş verildi.
Ancak son zamanlarda bu sempati ve acıma hissi nefrete dönüşmeye başladı.
Konyalı vatandaş tepkili! Tepki gösterenler arasında sadece muhalefet partilerine oy verenler yok. AK Partiye oy verenlerin sayısı ve oranı belki daha fazla!
Peki tepkinin sebebi nedir?
Kısaca özetleyelim:
Vatandaş, bazı Suriyelilerin hırsızlık yaptığı, dilencilik yaptığı hatta fuhşa bulaştığı iddiasında!
Haklı olabilirler mi? Evet olabilirler. Rakamlar doğru mudur bilemiyorum. Ama Konya'da 50.000 civarında Suriyeli olduğu söyleniyor. Bunların yüzde doksanının tertemiz insanlar, yüzde onunun ise hırsızlık, dilencilik ve fuhuş yapabilecek kişiler olduğunu varsayalım. Bilindiği üzere her toplumda en az yüzde on oranında hatta belki daha fazla bu türden insanlar bulunur.
Elli binin yüzde onu beş bin eder. Bunun anlamı Konya sokaklarında beş bin tane potansiyel suçlunun dolaşması demektir. Bu az bir rakam değildir ve beş bin kişi kalan kırk beş binin adının kötüye çıkarılması için yeterlidir.
Bir başka tepki sebebi ise kendilerine iş verilen Suriyelilerin çalışmaması, tembellik etmesi olarak gösteriliyor Belli bir iş disiplinine alışmış olan Konyalı esnaf ve sanayici, uyuşukluğu hımbıllığı hoş karşılamıyor. Mutlaka çok iyi çalışanlar da vardır. Ama çalışmayanlar göze batıyor.
Çalışma konusunda şu hususu da belirtemeden geçemeyeceğiz. Eğer izin alınmamışsa yabancı işçi çalıştırmak yasak ve ciddi para cezaları var. Geçtiğimiz günlerde bir sanayici dostumuza 70.000 TL civarında ceza kesildiğini öğrendim.
Bir yandan Devlet olarak bir milyon insanı Türkiye'ye alacaksınız, öbür taraftan iş verene ceza keseceksiniz. Bu olacak şey değil. Eğer böyle yaparsanız insanları suça teşvik etmiş olursunuz.
Yetkililer, Suriyelilere daha kolay izin verildiğini söylüyorlar. Ama işçi bulamadığı için birkaç günlüğüne Suriyeli çalıştırmak zorunda kalan bir kimse izin için uğraşır mı?
Bu mesele böyle halledilmez. Çalışmak isteyen Suriyeliler yetkili kurumlara müracaat ederek çalışma ve oturma izni almalı. İşveren, izin formalitesi ile uğraştırılmamalı!
Başka bir tepki sebebi ise eli silah tutan kişilerin savaştan kaçarak Türkiye'ye sığınmaları! Konyalı vatandaş bu durumu da hoş karşılamıyor. Haklı da! Çünkü gerek Birinci Dünya, gerekse Kurtuluş Savaşında bir tek Türk, ülkesini terk etmedi. Kadınıyla kızıyla, çoluk çocuğuyla cepheye koştu. On dört yaşındaki çocuklarımızı Çanakkale'de şehit verdik. Nene hatunlar kazma kürekle çıktı Rus'un karşısına. Savaştan kaçmak gibi bir durum bizim kültürümüzde de tarihimizde de yok. O yüzden hoş karşılanmıyor eli silah tutan Suriyelilerin Türkiye'de dolaşması.
Bir de şehir efsaneleri dolaşmaya başladı. Doğru mu yanlış mı bilemiyorum. O yüzden anlatmak istemiyorum. Ama Suriyelilere karşı bakışımızı olumsuz yönde etkileyecek hikâyeler esnaflar arasında dolaşmaya başladı bile...
Birkaç gün önce koyu AK partili ve çok da dindar olan bir esnaf dostum, eskiden Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Arap olduğu için Araplara sempati ile baktığını ama şimdi Suriyeliler yüzünden Araplar'dan nefret ettiğini söyleyecek kadar işi ileri götürdü.
Sonuç olarak, daha önceki bir yazımızda da belirttiğimiz üzere bir milyon Suriyelinin Türkiye'ye alınması hiç de doğru olmadı. Açık kapı politikasının pek çok yanlış sonuçları var. Ama korkarım ki bu politika, Türk Milletinin Müslüman Araplara karşı olan muhabbetini de olumsuz yönde etkileyecek sonuçlar doğuracak!
İnşallah korktuğumuz gibi olmaz.