Türkiye'nin Esed takıntısı başımıza iş açmaya devam ediyor.

Esed gitmeli diyen ABD'nin yan çizmeye başlaması Türkiye'yi yalnızlığa itti.

Türkiye adım adım bir bataklığın ortasına çekiliyor.

Milyonlarca mülteci Türkiye'ye akın etti. Başından beri mülteci meselesinin büyük bir sosyal problem olacağını aynı zamanda ciddi güvenlik problemlerini de beraberinde getireceğini ifade etmeye çalıştık. Gelinen noktada bu mesele Türkiye'yi, sosyal, siyasî ve iktisadî boyutuyla zorlayan bir mesele olmasının yanı sıra uluslararası bir mesele haline de geldi.

Rus uçağının düşürülmesi konusunda Türkiye haklıdır. Ancak Ege'de Yunan uçakları yıllardır hava sahası ihlâli yaparken tek bir uçak düşürülmedi. Rus uçağının düşürülmesi bu bakımdan oldukça düşündürücüdür.

Ortada bir Rus komplosu mu var yoksa başka bir komplo mu? Veya başı sonu düşünülmeden yapılan bir hareket mi? Bunu bilemiyoruz. Ancak provokasyon konusunda Rusların eline kimse su dökemez. El altından her şeyi yapar sonra da suçu başkasına yıkarlar ve bu durumu kendi lehlerine çevirerek kullanırlar.

Geçtiğimiz günlere düşürülen Rus uçağının yanı sıra Bayır Bucak Türkmenlerinin dramı da gündeme damgasını vurdu. Rus ve İran güçlerinin desteğini alan Esed güçleri Bayır Bucak Türkmenlerinin üzerine bomba yağdırıyor. Güya Rusya ve İran, IŞİD ile savaşmak için Suriye'ye girmişti. Oysa şimdi IŞİD bir kenara bırakıldı, Türkmenlere yükleniyorlar.

Bu arada bölgede en rahat olan grup PYD ve PKK. Ne Ruslar dokunuyor onlara ne de Amerikalılar.

Amerika ve Avrupa'nın bu konudaki tavrı belli: PYD'yi terör örgütü olarak bile görmüyor ve desteklediklerini de açık açık söylüyorlar. Amaçları, son zamanlarda sıkça dillendirilen Kürt koridorunun da ötesinde, dört parçalı Kürt Devletini kurmak! İsrail'e taşeron, İsrail kontrolünde bir Kürt Devleti!

Böyle bir Devlet ABD ve AB ülkelerinin çıkarına hizmet ediyorsa, bu noktada Rusya ile menfaatlerinin çatışması lâzım. Dolayısıyla Rus ve İran güçlerinin PYD'yi de vurması beklenirdi. Ama ilginç bir şekilde Rusya ve ABD, PYD konusunda birlikte hareket ediyorlar. PKK'nın İran'daki uzantısı olan PEJAK ile mücadele eden İran da PYD ile çatışmıyor.

PYD ve PKK'yı destekleme konusunda ortak hareket eden bu güçler, Türkmenleri yok etme konusunda da hemfikir olmuş gibi görünüyor. Rusya, İran ve Esed, Türkmenler üzerine bomba yağdırırken ABD'den zayıf çıkışların dışında bir tepki gelmiyor. Belli ki bu durum ABD'yi rahatsız etmiyor.

Kuzey Suriye'den Arapların ve Türklerin göçe zorlandıkları, Kürtlerin ise bu bölgede koruma altına alındığı düşünülürse, Türkmenlere yönelik saldırıların ABD'yi neden rahatsız etmediği kolayca anlaşılabilir. Eğer dört parçalı bir Kürt Devleti kurulacaksa, bu bölgede Kürtlerden başka güç olmamalı!

Biraz gerilere giderek bu olayları değerlendirirsek, Rusya'nın Soveyler Birliği Döneminden itibaren Türkiye'deki terör örgütlerini desteklediğini, özellikle PKK'ya ciddi bir destek verdiğini görürüz. Soğuk savaş dönemlerinde bile hem ABD hem de Rusya PKK'nın arkasında olmuştur.

ABD ve Rusya'nın birlikte hareket ettiği başka konular da var. Meselâ her iki ülke de sözde Ermeni soykırımına destek oluyor. Her iki ülke de Karabağ meselesinde haklı olan Azerbaycan'ın değil, işgalci Ermenistan'ın yanında.

Sözün özü, her iki ülke de, Türkün olduğu her yerde ittifak halinde hareket ederek karşımıza dikilebiliyor.

Bu yüzden Bayır Bucak Türkmenlerine yönelik saldırılar ve bu saldırılara ABD'nin seyirci kalması bizi şaşırtmamalı.

Ayrıca, günün birinde Suriye meselesinde Rusya ile ABD'nin çoktan anlaştığı açığa çıkarsa da şaşırmamalı!

Rusya, Esed'in belli bir bölgeye hâkim olmasını istiyor. ABD de bunu kabul etmiş görünüyor. Ancak ABD'nin istediği kuzey Suriye! Bu bölge kendi kontrolünde olacak. IŞİD ise sadece bir figüran. Onun görevi Suriye'yi karıştırıp kuzeyde bir otorite boşluğu meydana getirmek ve daha sonra sahayı PYD'ye devretmekti. Şimdi onu yapıyor. Görevi bittiğinde ya kaldırılıp atılacak ya da başka bir yapıya dönüştürülerek ABD'nin çıkarlarına hizmet etmeye devam edecek.

Peki bu şartlarda Türkiye ne yapmalıdır?

Bu sorunun cevabını bu satırlara sığdırmak mümkün değil! Ama şu kadarını söyleyelim: Türkiye önce millî çıkarlarını düşünmeli ve baştan beri yanlış olan Suriye politikasını gözden geçirmelidir.