Bir 17 Aralık daha Hz. Mevlâna'yı anma törenlerinin İstanbul'a alınıp alınmayacağı tartışmalarıyla geride kaldı.

Konyalı bu törenlerin Konya'ya has olmasını istiyor. 

Kendince haklı. 

İstanbul'da da yapılırsa kim gelir Konya'ya?

Konya'mız önemli bir gelir kaynağından mahrum olur. Üzücü ama maalesef bazı çevreler bu törenleri sadece geçim kapısı olarak görüyor.

Ayrıca törenler Konya'nın bir sembolü haline geldi, Konya ile özdeşleşti. Bunun da değişmemesi lâzım.

Bir de otellerde, düğünlerde, turistik mekânlarda yapılan sema gösterileri var tartışma konusu olan.

Pek çok kişi gibi biz de olur olmadık yerlerde sözde sema gösterileri icra edilmesini doğru bulmuyoruz. Ancak HZ. Mevlâna'yı anma törenlerinde, Kültür Merkezinde yapılan sema gösterilerinin de tartışılması gerektiğini düşünüyoruz.

Zira sema folklorik bir gösteri değildir. Sema bir ibadet de değildir. Sema bir zikirdir. Allah'ı anmanın, ona yakınlaşmanın bir yoludur.

Zikir, gösteri için yapılmaz. Gösteriş için hiç yapılmaz. 

Hadi bir zikir yapın da amcalarınız seyretsin der gibi zikir yaptırılmaz.

Her tarikatın bir zikir şekli vardır. Sema, Mevlevi tarikatına has bir zikir şeklidir. Kendine has bir usulü ve kaideleri vardır. Ulu orta her yerde yapılmaz. Gösteri için hiç yapılmaz.

Zaten hiçbir zikir gösteri olsun diye yapılmaz. Yapılırsa zikir olmaz.

Buna rağmen yapılırsa ne olur? Zararı var mıdır?

İnsanlara göstermek için zikir yapmanın, böylesine önemli bir zikri folklorik bir gösteriye çevirmenin günahı var mıdır? Bunu biz bilemeyiz.

Ama Hz. Mevlâna'yı anma törenlerinde yapılan ve folklorik bir gösteriye dönüştürülen semalar semanın anlamına, ruhuna ve amacına aykırıdır. Hz Mevlâna'nın, Allah'a yakınlaşmanın bir yolu olarak gördüğü semayı folklorik bir gösteriye dönüştürmek her şeyden önce Hz. Mevlâna'ya yapılan bir saygısızlıktır.

Üstelik postnişin gerçek postnişin değil, derviş gerçek derviş değil!

Daha açık ifade etmek gerekirse, bu organizasyonun Devlet tarafından yapılıyor olması, yapılan işi otellerde, düğünlerde vb. yerlerde yapılan gösterilerden farklı kılmıyor. Belki tek fark mekân farklılığı!

Törenler elbette yapılmalı. Üstelik daha kapsamlı ve Hz. Mevlâna'nın maneviyatına yakışır şekilde yapılmalı.

Ama semasız yapılmalı. 

Törenler semasız yapılırsa, semanın nasıl olduğunu merak edenler ve görmek isteyenler nasıl görecekler diyebilirsiniz.

Bu sorunun cevabını verecek kişi biz değiliz. Sorunun cevabını, Mevlevî tarikatının gerçek postnişini, gerçek halifesi verecektir. 

Bu konuda karar verme hakkı tamamen ona aittir. Eğer Hz. Mevlâna'yı gerçekten seviyor ve sayıyorsak, onun öğretilerine bağlı olduğumuzu iddia ediyorsak, halifesinin kararına ve düşüncelerine, tarikatın kuralarına saygılı olmak zorundayız.

Bu arada törenler sadece Konya'da yapılmalıdır. Eğer ahirete intikal etmiş birini anıyorsak herhalde mezarı başında, en azından mezarının bulunduğu şehirde anarız. Uzak diyarlarda törenler düzelemeyiz.

Son bir not daha: Törenlere asla siyaset bulaştırılmamalıdır.

Unutmamak gerekir ki Mevlâna herkesin Mevlâna'sıdır.