1 Kasım seçimleri sonrasında yaşanan hezimet MHP'yi karıştırdı. Hedefte Devlet Bahçeli var. MHP tabanı güçlü bir şekilde Sayın Bahçeli'nin çekilmesi gerektiğini dillendiriyor. Olağanüstü kongre için imzalar toplandı ama Sayın Bahçeli kongre talebine olumlu cevap vermedi. Bunun üzerine yargı süreci başladı.

Yargı sürecinde bir kısım teşkilatların kapatılması ve görevden almalar tabanın öfkesini daha da arttırdı. Gelinen noktada düne kadar Sayın Bahçeli'nin arkasında duranlar bile artık Bahçeli ile olmaz demeye, değişim istemeye başladı.

Değişimden yana olanlardan bazılarını mevcut adaylar tatmin etmiyor. Ama bunlar bile Bahçeli'nin gitmesi gerektiği düşünüyorlar. Sayın Bahçeli taban desteğinin neredeyse yüzde doksanını kaybetti. Mevcut il ve ilçe teşkilatları Bahçelinin arkasında imiş gibi görünseler bile aslında onların da pek çoğu değişimden yana.

Durum genel merkezde de farklı değil. Genel merkezde hatta MKYK'da görev yapanlar arasında da değişim isteyenler var. Ancak Sayın Bahçelinin yanındaki birkaç isim ne pahasına olursa olsun mücadeleden yana.

Sayın Bahçeli ve etrafındaki birkaç kişi, olağanüstü kongrede kaybedeceklerini çok iyi biliyorlar. Onun için kongreyi engellemek için her şeyi yapma ve biraz da zaman kazanma derdindeler.

Ancak ülkücü taban rahatsız! Zira sokaktaki ülkücülere göre MHP'nin oyları yüzde beşler seviyesine hatta bazılarına göre yüzde beşin de altına düştü. Hayatında MHP'den başka partiye oy vermeyen pek çok insan artık vermeyeceğini söylüyor.

AKP ise Başkanlık sistemini getirmeye çalışıyor. Şu anda Meclisteki gücü buna yetmiyor. Ancak bir baskın seçim yapmayı düşündüğü konuşuluyor ve yapılacak bir baskın seçimde MHP'nin baraj altında kalmasına kesin gözüyle bakılıyor. Doğu ve Güneydoğu'da yaşanan olaylar HDP'yi de baraj altında bırakabilir. Bu durumda tıpkı 2002 seçimlerinde olduğu gibi iki partili bir Meclis çıkabilir ortaya. Fakat 2002 seçimlerinden farklı olarak AKP'nin Anayasayı değiştirecek çoğunluğu elde etmesi de mümkün. Tabii bu başkanlık sisteminin gelmesi demek!

Başkanlık sisteminde iki partili bir yapı ortaya çıkacak. Sağda güçlü bir AKP, solda zayıf bir CHP.

Böyle bir tabloda MHP'nin bir daha toparlanması neredeyse imkânsız. MHP tarih olacak. Ülkücü hareket de öyle.

İşte sokaktaki ülkücüyü rahatsız eden tablo bu!

Mevcut adaylardan tatmin olmayan ülkücüler bile, kim genel başkan olursa olsun, Devlet Bahçeli'den daha fazla oy alacağı kanaatinde. İyi bir hava yakaladığında ilk seçimlerde MHP'nin yüzde yirmilere ulaşacağı düşünülüyor. Ancak bu sonucun ortaya çıkabilmesi için bir an önce genel başkanlık seçimlerinin yapılması lâzım. Bugünkü yapı ile seçime gidildiği takdirde felâket kaçınılmaz.

Genel Başkanın değişmesi de yetmez. Seçimlerden önce yeni genel başkanın süreye ihtiyacı olacak. Yani genel başkanlık seçimi ile genel seçim arasında bir yıldan daha fazla bir süre olmalı ki MHP toparlanabilsin.

Sokaktaki ülkücünün gördüğü ve konuştuğu bu.

Bu manzarayı elbette AKP'nin kurmayları da görüyor ve hesaplarını ona göre yapıyorlar.

Son zamanlarda AKP'de milliyetçi söylemlerin artmasının arkasında yatan şey işte bu tablo!

Bu tabloyu MHP genel merkezi ve Sayın Bahçeli görmüyor mu? Oylarının eridiğini, taban desteğini kaybettiğini, partisini de kendisini de bitirdiğini fark etmiyor mu?

Görmemesi, fark etmemesi mümkün değil. Ama buna rağmen koltuktan kalkmamakta ısrar etmesi, milliyetçi tabanı öfkelendiriyor ve Sayın Bahçeli'nin bilinçli bir şekilde, hem partiyi hem de ülkücü camiayı bitirme kastıyla hareket ettiği yorumları yapılıyor. Hatta Sayın Erdoğan ile Başkanlık sistemi konusunda anlaştığını düşünenler de var. Bunun da ötesinde geçip Sayın Bahçeliyi hain olmakla, MİT ajanı olmakla suçlayanların sayısı da azımsanamayacak boyutlarda.

Tüm bu gelişmeler ve yorumlar tabanı hareketlendirmeye başladı. Samimi ülkücüler arayış peşinde. Bu arayışlar nasıl sonuçlanır, hareketi nereye taşır, bekleyip hep birlikte göreceğiz.