Bir arkadaşımın işyerinde oturuyordum.  Aynı yörenin çocuğu olan ağabeyim gazetedeki yazımdan dolayı tebrik etmek için aradığını bulamadığını geçte olsa tebrik ediyorum.

---Yazılarını okumak keyif hemşerim!

   Hemşerilerimin bu denli tenkit, destekleri ve yazılarımızın okunması bizi mutlu etti.

Geçen gün bir alışveriş merkezinde çok sevdiğim esnaf dost Aksaray Üniversitesi İletişim fakültesinde öğretim üyesi oğlu ile tanıştırdı. Öğretim üyesi olan oğlu;

--- Baba ben Ahmet Ağabeyi yazılarından tanıyorum. Dedi. Ayaküstü sohbet ettik. Kütüphanemde bulunan bazı kitapları paylaşma sözü verdim. Maşallah pırıl pırıl heyecanlı ve samimi buldum. Cenabı Allah böylesi vatansever, Türk milliyetçisi, maneviyatçı ilim adamlarının sayısını artırsın! Amin….

*

Şimdi seçim sathındayız ki Ülkücü ve Türk Milliyetçisi olarak geçmişte başarılı birçok seçimler yaşadık. Hem Çumra’nın hem Konya’nın daha ötesi Ülkemizin ufkunu açan Anadolu Türkünün makûs talihini değiştiren projelerin yapılmasına vesile olduk.

Ha bugün bunlardan faydalanıp da bizi yok sayanlar varmış. Olabilir balık bilmiyorsa Halik bilir. Öyle değil mi?

Bizi bilen bilir bilmeyen kendi bilir.

Şehrimizde Cumhur İttifakı MHP adıyla seçime giriyor. Elbette dün olduğu gibi bugün biz MHP’ye oyumuzu vereceğiz.

Beş dönem milletvekilliği yapıp bir kez olsun telefonlara çıkmayanlara nedenini sorduğumuzda telefona virüs girmiş cevabının aldık. Virüs telefona değil de başka bir yere girmiş olmasın?..

Hep konuşursan, sadece bildiklerini tekrar edersin ama dinlersen yeni şeyler öğrenişin. Demiş La Edri. Birileri sadece konuşuyor bir tek ağacı bile yok!

Biz Türk İnsanına yaptığımız sadakaı cariye hükmündeki hizmetleri Allah rızasına nail olma adına yaptık. O noktada pişmanlığımız yoktur….

Biliriz ki her iyiliğin kaynağı adalettir. Adil olmayan kişinin elinden çıkan iş, kötü iştir. Peygamberimiz

 ‘ Bir günün adaleti yetmiş yıllık ibadetten üstündür.’ Buyurmuştur.

Öyle insanlar var ki ellerinde fırsat yok iken salih, abit ve zahit görünürler. Ellerine fırsat geçince nemrut kesilirler.

  Rahmetli Tahir BÜYÜKKÖRÜKÇÜ Hoca Efendi kürsüden bağırdı ‘sıddıkı ekber sıddıkı ekber Hz Ebubekir sıddık (R.A) anlatırken gözlerim dolardı. Nasıl dolmasın sözün namus olduğu anlatmanın anlamanın güçlüğünü yaşamak ne kadar acı.

 Ahmet Rıfat Efendiden alıntıyı okudum Semerkant dergisinde.

  “”Edep bütün hallerde, alışkanlık ve adetlerde kısaca ahlakın her bölümünde iyilik üzere bulunmaktan ibarettir. Şöyle bitiriyor;

Edep aklı tamamlayan ışıklandıran, imanı olgunlaştıran, kişiyi selamete ulaştıran hayırlı bir sermayedir. Bunu edepli kişilerle sohbet ederek onlara yaklaşarak, kazanmanın çaresine bakmalı kazandıktan sonrada korumalıyız.

 Cenap Şahabettin ise:

 Çevresine karşı kin besleyen adam etrafına ateş dizilmiş akrebe benzer: Er-geç kendi zehri kendisini öldürecektir!

Adam hasbelkader eline geçen imkânı yanlış kullanmış ve sonrasında da kibir tasından içtiği ne menem şeylerden sonra etrafa pislik saçmakta ise ne denir?

*

 Yarın Perşembe bir mübarek gün

 Yarında olacak bugün dün

 Günler gebe elem sevince

 Bugüne güle güle

 Yarın olacak dün!

Demiştik. Sonrasını da başka şiirimizden dem alalım mı?

 Kim ağladı kim güldü doğduğun gün.

 Ve kimler ne diyecek öldüğün gün

 Kim kime ne derse desin badem gözlü.

 Münker-nekirin yaptığı başka sözlü

*

Cenabı Allah Türk Milletinin yardımcısı olsun.

Avukat hikâyesi ile yazımı bitirelim.

Avukat hırsızlıkla suçlanan müvekkilini yaratıcı bir savunma ile hapisten kurtarmak istemektedir. Avukat Yargıca hitaben;

--- "Müvekkilim, arabanın camından içeri sadece kolunu sokup çantayı almıştır. Müvekkilimin kolu, müvekkilimin bizzat kendisi değildir. Sadece bir kol tarafından işlenen bir suç için niye bütün bir kişiyi cezalandırıyorsunuz." der...

Hakim, gülümseyerek;

--- "Peki, o zaman aynı mantıkla gidiyorum ve müvekkilinizin kolunu 1 yıl hapse mahkûm ediyorum. Müvekkiliniz isterse ona eşlik edebilir." der...

Müvekkil gülümser. Avukatın yardımıyla müvekkilin takma kolunu çıkartırlar ve dönüp giderler...

 Ey şimdi yere göğe sığmayan!

 Dosta düşmana bir damla süt sağmayan.

 Bulut olup insanlara bir damla yağmayan 

 Saptırmaya değdi mi başın?

 Artık kıymeti yok dökme gözyaşın!

Başka ne diyelim ki?