Allah’ın insanlara eşit olarak verdiği ne zenginlik, ne ömür, ne de sağlıktır. Zaman herkese yaratıcımız tarafından müsavi olarak hediye edilmiştir.

Zaman, haz ve hız dünyasının cazibesine aldanıp hakkını veremediğimiz hazinenin adıdır. Ele geçmeyen, tekrarı olmayan, telafisi bulunmayan bir emanettir.

Günümüzde o ekrandan bu ekrana bakarken, avucumuzun içinden kayan bir servettir. Hayata hâkim olabilmenin veya yaşamımıza değer katabilmenin temel şartı zamana hükmetmektir.

Asr suresinde Rabbimiz zamana yemin etmektedir. “Zamanım yok, zaman kötü, ahir zaman ” gibi bizi kurtarmayacak, faydası da olmayacak mazeretlerin arkasına sığınmayalım. Kıyamet kopuncaya kadar ve son nefesimize kadar zamanı bitiren, yitiren değil, hakkını verenlerden olalım.

Atalarımız “vakit nakittir” sözünü boşuna söylememişler. Zaman ilgili çoğumuzun da bildiği ama zaman zaman gözden kaçırdığı şu sözlere de kulak kabartmak gerekir:

“Bir senenin kıymetini sınıfta kalan bilir.

Bir ayın kıymetini erken doğum yapan kadın bilir.

Bir haftanın kıymetini dergi çıkartan bilir.

Bir dakikanın kıymetini uçağını kaçıran, bir saniyenin kıymetini ölümden son anda kurtulan bilir.

Bir salisenin kıymetini gümüş madalya alan bilir.

İnsanın satın alamayacağı tek şey zamandır.”

Herhalde çare “ “ibnüzzaman” olabilmek. Eğer zamanı iyi değerlendirirsek hem imkânları hem de mekânları değerlendiririz.

“El Kârda, Gönül Yârda ”olmanın sırrına ulaşırız.

Zamandan iyi istifade etmek bağlamında İman şairimiz Mehmet Akif’in aşağıdaki beyti ne kadar anlamlı:

“Geçen geçmiştir artık; ân-ı müstakbelse mübhemdir;

Hayâtından nasibin: Bir şu geçmek isteyen demdir. ”

Müslüman olarak hayatımız ve ölümümüz Allah için olduktan sonra ne gam ne keder diyebiliyor muyuz?

Özellikle içinde bulunduğumuz Ramazan ayında zamanımızı Allah’ın rızasın kazanmak için canımızı dişimize takarak değerlendirebiliyor muyuz? Yoksa akıp giden zamana bakıyor muyuz?

Zamanı ihmal etmeden, imha etmeden ve ona ihanet etmeden neler yapmalıyız?

Artmayan, biriktirilemeyen, uzatılamayan, geri getirilemeyecek bu servetten de hesaba çekileceğiz.

Her nefesin, her dakikanın, yaşanılan ömrün hesabı var.

 “Keşke” lere bırakılacak bir hayat sadece pişmanlıktır. Gözyaşıdır. Bizi de hesap gününde kurtarmayacaktır.

Hayatımızın biz hâkimi olamazsak başka şeyler hayatımıza hâkim olacaktır.

Ömrümüzün başrol oyuncusu değilsek, diğer filmlerin figüran oluruz.

Unutmayalım ömür sermayemiz buzun güneşi görünce eridiği gibi her gün eriyor.

Mademki nefes alıyoruz zaman ölüm makası ile ömrümüzü hitama erdirmeden, dijital çağın ayartıcılarından başımızı kaldırarak iyilikler biriktirmek için an bu an dem bu dem demeliyiz.

Selam ve dua ile.