YENİGÜN ÖZEL

Mevsim artık Sonbahar!

Abone Ol

Eylül, Ekim ve Kasım aylarını kapsayan sonbahar mevsimi, yağan yağmurlar ve soğuyan havayla birlikte bugünlerde kendini hissettirmeye başladı. Güz, hazan ve bağ bozumu isimleriyle de anılan Sonbahar, kış mevsiminin habercisi olarak biliniyor. Hüzün mevsimi olarak betimlenen Sonbahar'da, İlkbahar’la birlikte yeşeren ve meyve ağaçlar, görevlerini tamamlayıp kış için kabuğuna çekilir. Yaz aylarının sıcak yüzü olan güneşin, son enerji kırıntılarını verdiği bugünler, kış için hazırlıkların yapılmaya başlanmasının işaretidir. 

Yaz ve kış ayının ortasında, geçiş mevsimi olan sonbahar ayında hayvanlar kışa hazırlık yapar. Sıcak havayı seven göçmen kuşlar Sonbahar’la birlikte kış gelmeden sıcak bölgelere göç etmeye başlar. Sonbahar’la birlikte içimizi ısıtan güneş yerini yağışlı ve soğuk havalara bırakır. Geceler uzar, gündüzler kısalır.

SARININ HAKİMİYETİNE GİRİYORUZ

İlkbahar mevsimiyle birlikte yeşeren ağaçlar, çiçekler, yaz ayı boyunca canlılığı ve renkli halleriyle görsel şölen sundu. Ancak Sonbahar mevsiminin girmesiyle kabuğuna çekilen ağaçların yeşil rengi sarıya dönmeye başladı. Sararan ve dökülmeye başlayan ağaçların bu hüzünlü durumu, şehri farklı bir havaya bürüdü.  Sarının tonlarının hakim olmaya başladığı şehirdeki bu durum, görsel bir şölen sunuyor. Özellikle ağaçların bol olduğu bölgelerde kendini gösteren bu durum, kartpostallık görüntülerin de ortaya çıkmasına neden oluyor. 

Alaeddin Tepesi, Kozağaç Parkı, Birlik Parkı, Akyokuş ormanları, Meram Bağları, Meram Dere başta olmak üzere, taşra ilçelerinde de Sonbahar mevsimi farklı bir güzellik sunuyor. 

Yahya Kemal Beyatlı

Sonbahar

Fânî ömür biter, bir uzun sonbahâr olur.

Yaprak, çiçek ve kuş dağılır, târümâr olur.

Mevsim boyunca kendini hissettirir vedâ;

Artık bu dağdağayla uğuldar deniz ve dağ.

Yazdan kalan ne varsa olurken haşır neşir;

Günler hazinleşir, geceler uhrevîleşir;

Teşrinlerin bu hüznü geçer tâ iliklere.

Anlar ki yolcu, yol görünür serviliklere.

Dünyânın ufku, gözlere gittikçe târ olur,

Her gün sürüklenip yaşamak rûha bâr olur.

İnsan duyar yerin dile gelmiş sükûtunu;

Bir başka mûsıkîye geçiş farzeder bunu;

Teslîm olunca va’desi gelmiş zevâline,

Benzer cihâna gelmeden evvelki hâline.

Yaprak nasıl düşerse akıp kaybolan suya,

Ruh öyle yollanır uyanılmaz bir uykuya,

Duymaz bu ânda taş gibi kalbinde bir sızı:

Farketmez anne toprak ölüm mâceramızı

MEVLÜT EGİN