15 Temmuz 2016, Türkiye'nin demokrasi tarihinde kara bir leke olarak yer etti. Bu karanlık gece, Türkiye'nin demokratik değerlerine yönelik alçakça bir saldırıyla damgalandı. Darbe girişimiyle sarsılan ülke, bir anda silahlı kuvvetler içindeki hainlerin ihanetiyle çalkalandı. Ankara ve İstanbul'un yanı sıra birçok şehirde yaşanan kaos ve belirsizliğe, milletin cesareti ve iradesiyle karşı konuldu. Bu olay, Türkiye'nin demokrasi ve özgürlük mücadelesinde bir dönüm noktası olarak kabul edilirken, o gece yaşananlar hala toplumun belleğinde yer alıyor. Siyaset Bilimci-Düşünür Ahmet Akgül ise, 15 Temmuz darbe gecesine neden olan Fetullah Gülen’in dini tahribatını ve sinsi hesaplarını yıllar öncesinden konferanslarda konuşup toplumu uyarmaya çalıştı, bu konudaki kuşkularını açıkça yazıp gazete ve dergilerde yayınladı. Ahmet Akgül ‘CIA-MAAT’ dediği Fetullah’ın gizli ve kirli yapılanmasını deşifre etti.

Gnznbcxnxcnbcv

Akören Tarihi -125 Akören Tarihi -125

HEDEF: BOŞLUKLARI DOLDURMAK

Fetullahçı cemaatin yükselmesinde etkili olan nesnel faktörlerin birincisinin, ABD’nin Sovyetler Birliği zamanında Orta Asya’ya kadar uzanan ve komünizme karşı İslam’ı alternatif gösteren “Yeşil Kuşak Projesi” olduğunu anımsatan Ahmet Akgül, bunun Türkiye’deki ayağının ılımlı İslamcılık kavramıyla tanımlandığını dile getirdi. Ahmet Akgül, “Diğer din istismarcıları gibi Gülen cemaati de bundan oldukça nasiplendi ve Nurculuktan Mevleviliğe kadar çeşitli öğretileri sentezleyip siyasal görünümünü ikinci plana iten ve görünüşte insani değerler üzerinden örgütlenen bir ağ oluşturmaya girişildi. Aslında bütün bunlar CIA ve MOSSAD’ın marifetiydi. Yeni kapitalist dünyadaki temel eşitsizliklerin derinleşmesinin ve sosyal devlet anlayışının gerilemesinin sonucunda Türkiye’de ortaya çıkan boşluğu en iyi şekilde bu cemaatle doldurmak hedeflenmişti” diye konuştu.

DÜNYADAKİ MÜSLÜMANLARI YÖNETMEK İSTİYORDU

Fetullahçılığın amacının, devletin tüm sistemlerinde “Ilımlı İslam” yaftalı, küresel sömürü diktatörlüğüne bağlı bir düzen kurmak olduğunu vurgulayan Ahmet Akgül, “Fetullah Gülen’in laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ni sona erdirip, yerine şer’i yasaların hakim olduğu İslam devletini kurmak için okullarında beyinlerini yıkadığı gençlik ile oluşturacağı toplumu kullanmayı planladığı” iddiaları tamamen safsata ve onu aklayıp taraftar kazandırmaktan başka bir sonuç doğurmaz. Fetullah Gülen’in; demokratik usuller aracılığıyla ılımlı İslam görüntüsü ile kamufle edilmiş olması, toplumun önemli bir kısmı tarafından kabul görmesine neden olan yurt içi ve yurt dışındaki eğitim kurumlarını öne çıkarması, Papa ile görüşerek sadece Türkiye’de değil dünyadaki Müslümanları yönetmeyi amaçlayan “ruhani bir liderliğe” soyunması ve “Yeni Osmanlıcılık” palavrasına soyunması, kaynağı belirsiz finans ve diplomasi desteğine sahip kılınması tehlikeli bir yapılanma olarak dikkate alınmalı” ifadelerini kullandı.

Dhagnmbcvmvx

PİYONDAN İBARET!

Fetullah Gülen’in, ılımlı İslamcı ideolojik bir yaklaşımla, bulunduğu legal yolu muhafaza ederek dış güçlerin açık desteği ile kirli oyunlarının olduğundan bahseden Akgül, Gülen’in tamamen piyon olduğunu ifade etti. Akgül, “Fetullah Gülen bünyesinde bulunan vakıf, okul ve dershaneleri kullanarak beyinleri yıkanmış ve ABD’yi kutsamış gençlerden bir taban oluşturmanın, devletin bütün kurumlarında, bürokraside, orduda, Milli Eğitim Bakanlığında ve Emniyet Teşkilatında kadrolaşmanın, yurt dışında Türkiye’de kurulacak ılımlı İslam’a sempati ile bakacak bir ekip kurmanın peşinde oldu. Fetullah Gülen “Amerikan endeksli ılımlı İslam sistemine” ulaşmak için özellikle gençlik kesimini sabırlı bir yöntem ile kendisine bağlamayı hedefleyen strateji takip ederek, bunlar vasıtasıyla toplumun bütününe hakim olmayı, yürütme ve yasama erklerini hedefi doğrultusunda kullanmayı amaçlayan bir politikada piyon olarak kullanıldı” şeklinde konuştu.

Bznbnxbnbxcn

GÜLEN, MÜNAFIKLIĞINI İSPATLAMIŞTI

Düşünür Akgül, son olarak şunları kaydetti: “Fetullah Gülen, her zaman Kur’an’ın tam tersini söyledi, Allah’tan daha adaletli ve merhametli rolünü oynayarak şeytana askerlik yaptı, duyarsız ve dayanıksız fetvalarıyla Müslümanların zalimlerle mücadele ruhunu ve hakkı hakim kılma şuurunu köreltmeye çalıştı, Kur’an ve İslami kuralların emrettiği inanç değil, başka bir inanca sahip olduğunu vurguladı, Allah’ın adalet olarak gösterdiği “misliyle mükabeleyi” “zalimce” saydı. Buna rağmen Müslüman rolü oynayarak münafıklığını kendisi ispatladı.”

Muhabir: TUBA KAYA