MAHALLÎ İDARELER SEÇİMLERİ VE ÖZERK YÖNETİMLER

Yaklaşan mahallî idareler seçimleri sadece belediye başkanlarını değiştirmiyor; pek çok değişikliği de beraberinde getiriyor.

Mahallî idarelerin statüsünde önemli değişiklikler yapan 12.11.2012 tarih ve 6360 sayılı Kanun'un bazı hükümleri seçimlerle birlikte yürürlüğe girecek. 

Kanun'un yürürlüğe girmesiyle birlikte köy tüzel kişilikleri ortadan kalkacak, köyler mahalleye dönüşecek. 

Belde belediyeleri de ortadan kalkacak, artık onlar da il ya da ilçe belediyeleri tarafından yönetilecek.

Belediyelerin yetki ve görev alanları mevcut köyleri de kapsayacak şekilde genişleyecek.

İl Özel İdareleri kaldırılacak, yetkilerinin önemli bir kısmı belediyelere geçecek.

İlçe belediyeleri karşısında büyükşehir belediyeleri daha da güçlenecek. Pek çok konuda, örneğin yüz kilometre uzaktaki bir ilçenin işlerine büyükşehir belediye başkanı müdahil olabilecek.

Yani sanıldığı gibi ilçe belediyeleri güçlenmeyecek. Güçlenecek olanlar büyükşehir belediyeleri olacak. Ayrıca belediye meclislerinin yetkileri genişleyeceği için her büyükşehir bir eyalete dönüşecek. Adı konulmamış bir eyalet sistemi! Eyaletin başkanı belediye başkanı, yasama organı ise belediye meclisi! 

***

PKK ve uzantısı DTP, uzun zamandır özerklik taleplerini dillendiriyordu. 

Son zamanlarda, bazı illerde fiilen özerk yönetimler oluşturduklarını ve hayata geçirdiklerini söylüyorlar. Ancak bu fiilî durumun hukuka uygun hale getirilmesi de gerekiyor.

İşte, bazı hükümleri seçimlerle birlikte yürürlüğe girecek olan 6360 sayılı Kanun bunu sağlıyor. Kanunun yürürlüğe girmesiyle fiilen özerklik ilan eden BDP, belediye başkanlığını ele geçirdiği illerde hukuken de özerk yapılar oluşturma imkânına sahip olacak.

Özerklik talebini sert söylemlerle dillendiren BDP'liler, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun neredeyse tamamında Kürdistan Özerk Yönetimi kurmak istediklerini her fırsatta dile getirirken, öngördükleri yönetim tarzında, merkezi idareye vergi vermeyeceklerini, askerlik yapmayacaklarını, kendi güvenlik birimlerini oluşturacaklarını ama Ankara'dan da malî destek almaya devam edeceklerini söylüyorlar.

Aslında kulağa hoş gelen demokratik özerkliğin bir adım sonrası bağımsız Kürdistan'dan başka bir şey değil!

Bundan sonra ne olacak?

Doğu ve Güneydoğu Anadolu illerinin büyük bir çoğunluğunda psikolojik üstünlüğü ele geçirmiş ve öyle ya da böyle önemli bir halk desteğini de arkasına almış olan PKK, sivil uzantıları ile girdiği seçimlerde pek çok il ve ilçede belediye başkanlığı kazanacak.

Kanunun kendisine verdiği yetkileri sonuna kadar kullanacak, hatta fiili durumlar oluşturarak merkezi otorite ile olan bağını zayıflatacak.

Vergi vermeyeceğiz diyorlar; zaten bu bölgelerden doğru dürüst vergi toplanamıyor, elektrik parası alınamıyor. Ama Devlet buralara hizmet götürmeye, kaynak ayırmaya devam ediyor.

“Kendi güvenlik güçlerimizi oluşturacağız” diyorlar; artık belediyeler eliyle bunu daha kolay yapar hale gelecekler. 

Seçimlerden sonra fiilî özerkliği hukukî özerkliğe dönüştürecekler. Zaten geçtiğimiz günlerde bir temsilcileri, 2012 yılında kabul edilen 6360 sayılı Kanun ile aslında özerk bir yapının oluşturulduğunu, seçimlerden sonra yapılacak en önemli işin bunun içini doldurmak olduğunu beyan etmişti. Şimdi içini dolduracaklar.

Biz, kan dökülmüyor, şehit cenazeleri gelmiyor, analar artık ağlamıyor derken, adamlar bağımsızlık talebi ile karşımıza dikilmeye ve anamızı ağlatmaya hazırlanıyor.

Anlayanlar için denizin sessizliği, yaklaşan fırtınanın habercisidir.

Söylediklerimi abartılı bulanlar, olabilir. Bölünme tehlikesinden söz edenleri paranoyaklıkla suçlayanlar da var. Bunlardan ricam, gözlerini, her zaman seyrettikleri malûm televizyon kanallarından biraz çevirip başlarını kumdan çıkarsınlar ve lütfen, internetten PKK'lıların sitelerine girsinler. Arama motorlarına “DTP, özerklik” “biji PKK”, “biji Kürdistan” gibi kavramlar yazsınlar ve okumaya tahammül edebileceklerse okumaya çalışsınlar. 

Ondan sonra, eğer düşüme işini büyüklerine havale etmemişlerse ve hükümet – cemaat kavgasının arasına sıkışıp kalmamışlarsa, zahmet edip biraz düşünsünler: “Bu ülke nereye gidiyor, biz ne yapıyoruz” diye!