Siyaset Bilimci ve Araştırmacı Yazar Ömer Tokgöz yaptığı çalışmalarla ecdat yadigarı çeşmelerin eski görkemine tekrar kavuşmasını sağlıyor. Araştırmalarına sahada devam eden Tokgöz, Karatay İlçesi Aziziye Mahallesi’nde bulunan Hacı Fatma Hanım çeşmesine dikkat çekerek kaderine terk edilen çeşmelerden biri olduğunu belirtti.
1894 yılında yaptırılan tarihi Hacı Fatma Hanım Çeşmesi’nin kötü durumda olduğunu belirten Tokgöz, “Birkaç yıl önce üst kısmından taşları döküldü, ardından sol tarafının tamamen yıkıldı. Çeşmenin lülesinden uzun süredir su akmıyor ve kör tapa ile kapalı. Ecdat yadigarı bir çeşmenin günümüze kadar ulaşıp da bu halde olması gerçekten içler acısı bir durum" dedi
Tokgöz, Türk -İslam medeniyetinde önemli bir yer tutan su mimarisi eseri olan Hacı Fatma Hanım çeşmesinin Konya'nın göbeğinde olmasına rağmen görmezden gelindiğine tepki göstererek, "2023 yılından beri çeşmenin bu durumunu fotoğraflıyor ve restore edilmesi için sosyal medya üzerinden kamuoyuna bilgi vererek yetkili kurumları göreve çağırıyorum. Tarihi çeşmenin sprey boyalı ve kapkara olan cephesi ilgili kurumlar tarafından temizlendi ancak restorasyon yapılmadı. Üstelik Hacı Fatma Hanım çeşmesi, Konya’nın merkezinde ve Konya Valiliğine 350 metre mesafede ve 5 dakika yürüyüş mesafesinde" diye ifade etti
"TARİHİ ÇEŞME MAİL-İ İNHİDAM(YIKILMA) TEHLİKESİ YAŞIYOR"
Konya gibi medeniyet şehri bir memlekette ata yadigarı olan asırlık çeşmenin bir çöp gibi kenara atılmasına tepki gösteren Tokgöz, "131 yıllık ecdat yadigarı Hacı Fatma Hanım çeşmesi 2024 yılında üst kısmından ve sol tarafından ağır bir hasar alarak kaidesinin bir kısmı yıkılmıştır. Kaderine terkedilen çeşme üst kısmından düşen taşlar ve buradan sızan yağmur suyu nedeniyle tamamen yıkılma tehlikesi altında bulunuyor. Tarihi çeşmenin dibinde bulunan çöplük ve küllük nedeniyle de etrafında sürekli bir kirlenme, bakımsızlık ve pis kokular nedeniyle risk altında bulunmakta. Taşı toprağı tarih kokan Konya'da asırlık çeşmenin bu şekilde köşeye atılarak bakım yapılmaması tarihe olan ilgimizin azaldığını mı gösteriyor? Tarihle olan bağımızın kopması demek geleceğe olan ilgimizin zedelenmesi demektir. Yani atalarımızın bıraktığı emanetleri görmezden gelirken geleceğe ne gibi bir miras bırakabiliriz?” şeklinde konuştu.
Mevlâna dergâhı postnişini olan Abdülvahid Çelebi'nin eşi Hacı Fatma Hanım’ın adını taşıyan asırlık çeşmenin geçmişi hakkında bilgi aktaran Tokgöz, "1894 yılında çeşmeyi yaptıran mahalle sakini Hacı Fatma Hanım hakkında doğrudan bir bilgi bulunmamakta. Mahalle sakinlerinden hayırsever bir hanım olduğu bilinir. Ancak aynı dönemde Mevlâna dergâhı postnişini olan Abdülvahid Çelebi'nin eşi olarak Sahip Ata ailesinden Hacı Fatma Hanım ismi yer alıyor. İkisinin aynı kişi veya farklı kişi olmasının ihtimal de var tabi. Dönemin nüfus kayıtları ile varsa çeşmenin Osmanlıca vakfiyesinin karşılaştırılması ile yetkili kurumlarca bu konu açığa kavuşturulmalıdır" ifadesini kullandı.
Karatay ilçesi, eski adıyla Babıaksaray (Aziziye) Mahallesi Eserizade Sokağı’nda bulunan tarihi Hacı Fatma Hanım Çeşmesi, 1923 yılında mülkiyeti Konya Belediyesi’ne devredilen ve uzun yıllar tatlı su çeşmesi olarak hizmet veren önemli bir yapıdır. Ancak son yıllarda kaderine terk edilen çeşme, yaklaşık üç yıldır harabe durumda. Üst kısmı ve sol tarafı yıkılan yapı, ihmal ve bakımsızlık nedeniyle kalan bölümleriyle de yıkılma tehlikesi riski altında. Çeşme, şu anda kör tapalı halde ve atıl bir şekilde varlığını sürdürüyor.
ASIRLIK ÇESMENİN TARİHÇESİ
Kitabesine göre çeşme, Hicri tarihle 1312 yılında ve miladi takvimle 1894 yılında mahalle sakinlerinden Hacı Fatma Hanım tarafından yaptırıldı. Mimari olarak enine dikdörtgen bir kütle üzerine oturan yapı, tek cepheli, sivri kemerli ve dikdörtgen formlu bir sokak çeşmesidir. Kesme taş ve moloz taştan inşa edilmiş olup, oldukça sade bir cephe anlayışına sahiptir. Yaklaşık 30 cm derinliğindeki çeşme nişi yanlardaki düz profilli başlıklara oturan, sivri kemerle kuşatılmış, alınlık ve saçak kısmı düz silmelidir. Kemer kilit taşında bitkisel süsleme de yer alıyor.
ÇEŞME KİTABELERİNİN SANATSAL VE TARİHİ BİR İŞLEVİ VARDIR
Tarihin görkemini, sanatını ve ruhunu bugüne aktaran çeşmelerin birebir Türk İslam kültürünü yansıttığını vurgulayan Tokgöz, “Türk İslam kültüründe kitabeler mimari eserlerin künyesidir. Yaşayan kültürel mirası bizlere anlatan duvar panolarıdır. Çeşme kitabelerinde hem edebi bir sanat olarak şiire yer verildiğini hem de kim tarafından hangi amaçla yapıldığına dair bilgiler ve hangi tarihte yaptırıldığı yer alır. Kitabeler İslam medeniyeti çevresinde gelişmiştir. Özellikle Türk İslam kültürünün temel bir ögesi olarak kitabe demek edebiyat sanatı ve künye bilgileri içeren ve mimari eseri bize tanıtan barkod demektir.”
ASIRLIK ÇEŞMEDE YER ALAN SÖZLER DİKKATLERDEN KAÇMADI
Siyaset Bilimci ve Araştırmacı Yazar Ömer Tokgöz, çalışmalar yürüttüğü çeşmenin üzerinde yazan yazılar hakkında bilgi aktarırken geçmişe de ışık tuttu.
Tokgöz çeşmenin üstünde yazan yazıyı, “ Mâh-ı Muharrem bu çeşmenin bâniyesi oldu. Hacı Fatma Şâr bunlar bahşedeler ana ihlâs fâtiha Mâaşallah/(orta göbek kısmında) Uhrevîce mağfiret olmaklığa bu vâsıta sa'y ona hak müyesser kıla hüsn-ü hâtime (Sene 1312)” aktardı.
Tarih kokan çeşmenin üzerinde bulunan yazıyı günümüz Türkçesine çevirerek, “Çeşme kitabesindeki bilgilere göre 1312 yılının Muharrem ayında yani 1894 yılının temmuz ayı içinde yaptırılmıştır. Bu güzel eser nedeniyle maşallah denilerek övülmektedir. Hacı Fatma Hanım bu hayır eserini yaptırarak çeşmeden su akmasına vesile oldu, su sesi geldi denilmektedir. Çeşmeden su içenler bu hayırsevere ihlas ve fatiha okuyup hediye etsinler. Bu hayır eseri çeşme ile hak katında affa nail ola ve ömrünü güzelce tamamlasın şeklinde dua edilmektedir. Çeşme Gödene taşı ve Sille taşından yapılmıştır.” şeklinde konuştu
ÇEŞMELER MAHALLENİN BULUŞMA NOKTASI VE KOLEKTİF HAFIZA MEKANIDIR
Tokgöz, her mahallede bulunan tatlı su çeşmelerinin buluşma noktası olduğunu belirterek, “Çeşme sosyolojik olarak Türk İslam kültüründe mahallenin odak noktasıdır. Halkın ortak kullanım alanı ve bir araya geldiği ortak bir mekandır. Çeşme üzerine ilahiler söyledik, maniler yaktık. Çeşme başında mahalle ahalisi günlük olup bitenler üzerine sohbet etti. Gün geldi çeşme başında delikanlılar sohbet etti. Her şeyden önce ihtiyaçları olan suyu doldurup evine götürdüler. Bugünkü gibi hazır şekilde evdeki her musluktan su akmıyor idi. Tatlı su satın alınabilen bir nesne değildi. Yerine göre hem acı su olarak hem tatlı içme suyu sadece bu çeşmelerden akardı.” diyerek eski günlerde çeşmelerin değerini anlattı.
ATALARIMIZ SOKAKLARA NEDEN ÇEŞME YAPTIRMIŞ?
Her sokak başında bulunan tatlı çeşmeleri neden yaptırılmış. Yaptıranın amacı neymiş. Çeşmeler insanlara sadece su hizmetinde mi bulunmuş? Bu ve benzeri soruların cevabını Siyaset Bilimci ve Araştırmacı Yazar Ömer Tokgöz, “Çeşme suyu kaynağı uzaklarda olan memba sularından getirilirdi. Çeşme yaptıranlar arkalarında bir hayır ve dua kapısı olsun diye İslami bir kurum olan vakıf düşüncesiyle kamu yararına yaptırırlardı. Manevi planda ise sadaka-i cariye denilen toplumsal kullanım için hayır yapmış olurlardı. İnsanlar çeşme başında nefeslenir, elini yüzünü yıkayanlar ise yaptırana Allah razı olsun demeyi unutmazlardı. Kimsenin aklına su ve çeşmeyi kapitalist bir kazanç şehveti ile gelire çevirmek ve ahaliye para ile satmak gelmemiştir. Üstelik insanlar kazançlarından böyle bir harcama yapmayı insanlık ve dini inançlarının gereği yapmayı da bir vazife bilirlerdi.” dedi.
Çeşme kelime anlamı ile göz demektir. Su gözü anlamında pınarlara isim olmuş, çeşm-i bülbül diye cam sanatına ve divan edebiyatına konu olmuştur. 1960'lı yılların başında Aşık Mahzuni "İşte gidiyorum çeşm-i siyahım" derken hem göz yaşına hem siyah gözlü sevgiliye duyulan aşkı ve hasreti dile getirmiştir. 1970'li yılların ilk yarısında ise Ferdi Tayfur’un söylediği çeşme şarkısı ülkemizde hit şarkı olmuştur. Aynı isimle çevrilen çeşme filmi haftalarca gösterimde kalmıştı. Karacaoğlan bir çeşme başında karşılaştığı kız kendisine “emmi” dediği için hayıflanmış ve yaşlılığı hissedildiği için üzülmüştür.
1970’li yıllara kadar çeşmeler evlere çeşmeler bağlanıp su verilse bile mahalle içinde sosyolojik olarak tüm işlevlerini devam ettirdiler. 1990’lı yıllardan itibaren kentleşme giderek artmaya başladı. Eski mahalle anlayışı yavaş yavaş ortadan kalktı. Çeşmeler günümüzde sosyolojik buluşma noktasını işlevlerini yitirse de hayır eseri olması ve ücretsiz tatlı su çeşmesi olarak işlevlerini aynı şekilde devam ettiriyor.
Tokgöz, tarihi çeşmeler hakkında yaptığı araştırmalara dayanarak, “Tatlı su çeşmeleri olarak Konya bu anlamda şanslı ve alt yapısı güçlü bir şehirdir. Konya’da Selçuklu devleti döneminden kalma su vakıfları ve Osmanlı devleti zamanından kalma 200 tarihi çeşme ve toplamda 1000 civarında tatlı su çeşmesi bulunmaktadır. Bunlardan tarihi nitelikte ve mimari özelliği bulunan 143 tanesi KOSKİ tarafından 2013 yılında restore ettirilmiştir.” diye belirtti.
Osmanlı devleti zamanında yaptırılan 131 yıllık tarihi Hacı Fatma Hanım çeşmesinin düştüğü hazin durumdan kurtarılması ve ivedilikle ihya edilmesi gerektiğini belirten Tokgöz, şu önerilerde bulundu.
· 131 yıllık ecdat yadigarı tarihi çeşme en kısa zamanda tamir edilmeli ve komple yıkılma riskinden kurtarılmalıdır. Çeşmeye tatlı su bağlanmalıdır. Çeşme yanındaki çöp konteynerleri kaldırılmalıdır. Tarihi çeşmeyi ve kitabeyi tanıtıcı digital tanıtım barkodu konulmalıdır.
· Çeşmenin klasik mahalle dokusu içindeki yeri kentsel dönüşüm beklentisi ile ortadan kalktığı için çeşme bugünlerde âtıl durumdadır. Kaderine terkedilmiş, yalnız ve sahipsiz konumdadır. Bu nedenle tamir edilse bile esas işleviyle kullanılması güçtür. Çeşmeyi köhne vaziyetten kurtarmak ve kullanışlı hale getirmek üzere mahalle içinde veya İstanbul caddesi istikametinde uygun bir yere taşınmalıdır.
· Çeşme caydırıcı önlem olarak kamera ile kontrol edilmelidir. Sürekli tahribata ve kirletilmeye maruz kaldığı için tarihi eserlere zarar verenler tespit edilmelidir. Tarihi ve kültürel varlıklara karşı suç işleyenlere 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununa göre mevzuatımızda yer alan 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası ve 5000 güne kadar verilen idari para cezaları behemahal uygulanmalıdır.