Kütüphanecilik Haftası ve Hasan Yüğrük

Türkiye'de her yıl Mart ayının son haftası Kütüphaneciler Haftası olarak kutlanır. Türk Kütüphaneciler Derneği, 19 Kasım 1949''da 15'i Milli kütüphaneden olmak üzere 35 kütüphanecinin bir araya gelmesiyle Adnan Ötüken başkanlığında Ankara'da kuruldu.İlk yıllarda etkinliklerini Ankara içinde sürdüren dernek, 3 Haziran 1961'de yapılan ana tüzük değişikliğiyle yurt çapında il ve ilçelerde de şube açma hakkını elde etti. TKD kuruluşundan 26 yıl sonra, 26 Şubat 1975 tarihinde kamu yararına çalışan dernek statüsünü kazandı. Derneğin amaç ve işlevlerinin gerçekleştirilmesinde önemli bir adım olacağı düşünülerek, ilk köklü değişiklik 1983 yılında yapılmıştır. Bu dönemde yeniden yapılan tüzük değişikliğine göre derneğin çalışmaları kütüphaneler ve kütüphanecilikle sınırlı kalmayıp aynı zamanda bilgi, bilim ve arşivcilik alanlarını da içine alacak şekilde genişletildi. Böylece TKD, kütüphanecilerin yanı sıra arşivci ve bilgi bilimcileri de çatısı altında toplama yönünde önemli bir adım attı. 1976 yılında da Konya Şubesi açıldı.

Bu yıl da 28 Mart 2016'da başlayan Kütüphaneciler Haftası'nda birçok etkinliklerle bir hafta boyunca kutlanacak. Salı günü saat 14. 00'de Türk Kütüphaneciler Derneği Konya Şubesinin bir etkinliği vardı. Program iki bölümde gerçekleşti. Birinci bölümde Başkan Sahura Yağmur Arıcan “Bir Kitap Bir Can/ Başak Tutan Eller Kitap Da Tutsun” projesi kapsamında faaliyetlerini anlatan bir sunum yaptı. Sunuculuğunu dernek başkanı Sahura Yağmur Arıcan'ın yaptığı program'da Konyamızın yetiştirdiği medarı iftiharımız İsmail Detseli “kitap okumak”la ilgili bir şiir okudu. Detse'linin şiire başlamadan önce yaptığı açıklama çok ilgi çekici idi. Detseli Neden okumak yazmak gerektiğini şöyle açıkladı: “Kızımız da oğlumuz da okusun yazsın. Okuma yazma bilmeyen insanlar bir başkasına koşarak en mahrem sırlarını bile ortaya dökerler. Kimi askerdeki oğluna, kimi sevgilisine, kimi kocasına mektup yazmak istediği zaman okuması yazması olmadığı için mutlaka bir başkasına yazdırırlar. Bunun için de kimsenin duymaması gereken sırlarını ifşa ederler.” diyerek çocuklara okumak ve yazmanın önemini belirtti ve kitap sevgisini, okuma alışkanlığını mutlaka kazandırmak gerektiğini vurguladı. Programda konuşmak için kürsüye gelen Prof. Dr. Saim Sakaoğlu, kütüphane ve kütüphanecilerin önemine değinerek, “ilk zamanlar bu işi okullarda sınıf kitaplığı yapardı. Daha sonra kütüphanelerin kurulmasıyla kitap, daha çok kitlere ulaşma imkânı buldu. Dini ve Milli Bayramlarımızdan sonra Kütüphanecilik Haftası olan bu haftanın da bayram olarak kutlanması temennimdir.” dedi.  Zamanında görev yapmış kütüphanecileri saygıyla andı, değerli Kütüphaneci Hasan Yüğrük'e de atıfta bulundu. Yrd. Doç. Dr. Aziz Ayva da çocukların internetten ödev hazırlamak yerine mutlaka kütüphaneleri ziyaret etmelerini, burada daha sağlam kaynaklara ulaşabileceklerini, öğretmenlerin ve akademisyenlerin öğrencileri kütüphanelere yönlendirmeleri gerekir.”dedi.

İkinci bölümde ise Emektar Kütüphaneci Hasan Yüğrük ile Anuş Gökce bir söyleyiş yaptı.

Benim Kütüphaneciler haftası dolayısıyla en çok dikkatimi çeken nokta İsmail Detseli ile Hasan Amca'nın beyanatları oldu. Yukarıda Detseli'nin beyanatını vermiştim. Şimdi Hasan Amca'ya geçelim.

Hasan Amca, derviş meşrepli bir kütüphaneci! 1940 yılında Konya'da doğmuş fakir bir ailenin tek evladı.“Ben okula başladım; fakat başkalarının sadakalarıyla okul hayatımı sürdürdüm.” diyen Hasan Amca'nın hayatı ibret alınacak bir hadise. O zaman insanlar yokluk içinde okumaya çalışıyor, birçok sıkıntılara katlanıyordu. Şimdi çocuklarımızın her istediğini yapıyoruz, okumaları için kırk takla atıyoruz; adeta yalvarıyoruz.

“Babam babalık gazetesinde mürettipti. Ben kasa altlarında yattım. Benim kitapla, yazıyla tanışmam o zamanlara tesadüf eder. Ben bu tadı aldım, kâğıt ve mürekkep kokusunu kokladım, ömrü billâh bırakamadığını” söyleyen Hasan Amca mesleğine âşık bir kütüphaneci. “İnsan neye âşık olur? Biri ailesine diğeri de mesleğine.” diyor Hasan Amcamız ve kütüphanecilerin mesleğini aşk ile yapmalarını öğütlüyor. Unutamadığı bir hadiseyi şöyle anlatıyor Hasan Amca: “1972-73 yılları arasında “Bibliotheque Nationale” deki Arapça, Farsça ve Osmanlıca kitapları tasnif etmek üzere Paris'e gönderildim. Burada Tunus'lu bir Arap'la tanıştım. Kaç çocuğun var diye sordu. Ben, 4 dedim. İsimlerini say bakalım, dedi. İkisini saydım, ikisini sayamadım. Ama Yusuf Ağa kütüphanesindeki bir kitabın hangi konuyla lakalı olursa olsun demirbaş, konu ve raf numarasına varıncaya kadar hepsini bilirim. Ama bu bendeki kütüphanecilik aşkı her şeyi unutturuyor.”

Konuşmalarında çok heyecanlandı Hasan Amca. Bazen duygulandı, ağlamaklı bir sesle konuşmasını şöyle tamamladı: Kitap okumaktan hiç bıkmadım. Devamlı da Kütüphanece geliyorum. Ben kütüphaneyi görmeden yaşayamam. Evimin penceresinden Kütüphaneye bakmalıyım. 76 yaşındayım. Hâlâ kitap okuyorum. Bu bendeki bir hastalık! Bu hastalıktan kurtulmak da istemiyorum. Öldüğümde mezar taşıma mesleğine âşık kütüphaneci diye yazsınlar.” Diyerek kitap ve kütüphaneciliğe duyduğu sevgiyi dile getirdi.

Bu konuşmalardan etkilenmemek mümkün değil. Biz de Hasan Amca ile hem hüzünlendik hem de böyle bir kütüphaneciye sahip olduğumuz için gururlandık.

Tüm kütüphanecilerimizin kütüphaneciler haftasını kutlarken, mesleklerini severek ve isteyerek yapmalarını temenni ederim. Gençlerimizi Kütüphaneye kazandırmanın yoluna baksınlar. Dünya ve Türkiye istatistiklerine göre kitap okuma oranımız çok düşük. Bunu yükseltmenin yolu da öğrencileri kütüphaneye çekmekten geçer. Okul idarecileriyle, edebiyat ve kütüphanecilik kolu öğretmenleriyle bire bir iletişim kurarak ortaklaşa etkinlik düzenlemeleri, okuma günleri yapmaları, kütüphanede en çok kitap okuyan öğrenciler ödül törenleri düzenlemek gibi faaliyetler başlamaları gerekiyor.

Gece karanlığından değil cehaletten aydınlığa kavuşmak, Aydınlık ve mutlu bir Türkiye için bir meşale de siz yakın. 

Selametle kalınız Türkiye'min güzel insanları!