Konya’nın yetiştirdiği önemli kültür adamlarından biri de Mustafa Sinan Ümit. İlkokul yıllarında başlayan okuma ve araştırma merakıyla o yıllardan buyana önemli kültürel etkinliklere katılan Mustafa Sinan Ümit, Konya Aydınlar Ocağı’nda da yönetici konumunda. Konya kültür ve sanatına dair önemli düşünceleri olan Ümit, Selçuklu Başşehri Konya’nın kültürel birikimini iyi değerlendirmediğini düşünüyor. Ümit, Konya kültürel birikiminin yeniden parlatılması için önemli ve dikkat çekici örnekler de veriyor.

 8 6-4

Kültür ve sanata olan ilgi ne zaman başladı?

Ortaöğretim yıllarında kitaplık kolundaydım, lise de kültür ve edebiyat kolundaydım hatta okulun kültür ve edebiyat kolu başkanı olmuştum. Bu şekilde kültür ve sanatın içerisinde olduk, olmaya da devam ediyorum.

8 4-9

Kültürel toplantılara yine o zamanlar mı katılmaya başladınız?

Lise yıllarımda Necip Fazıl Konya’ya konferansa gelmiş, en önlerdeyim. O günlerde televizyon filan yok tabi. O zamanki ismiyle Kapalı Spor Salonu dolmuş taşmıştı. Necip Fazıl Üstadı Milli Türk Talebe Birliği getirmişti. Bu tür toplantılara devamlı katılıyordum.

 8 5-8

Şimdilerde bu tür toplantıları düzenleyen isimler arasındasınız. Bu konuda neler söylersiniz?

Bu tür toplantıları organize edenlerden biri haline geldik. Hala da bu devam ediyor. Bu tür toplantıları düzenleyici olmanın ne kadar zor olduğunu, düzenleyici olduğumuzda anladık. Bir toplantı yapılır, katılımcı için iş basittir, toplantıya 15-30 dakika kala katılır, toplantıya gider gider. Katılımcı için bu serüven en fazla 2 saattir. Fakat düzenleyici için öyle değildir. Konuşmacı Konya Havalimanı’nda karşılanır, otele götürülür. Yemek yedirilir. Otelden toplantı salonuna gelişi, uğurlanışı derken; katılımcı için 2 saatlik olan program düzenleyici için 2 günlük bir programdır. Mesela 1988 veya 1989 olabilir; Prof. Dr. Reha Oğuz Türkkan Hoca’yı havalimanından aldık otele götürdük. Şehri gezdirdik, program oldu bitti, şehrimizden uğurladık, 2 gün boyunca hocayla ilgilenmek durumunda kaldık. O zaman dedim ki bu iş bana göre değil, en iyisi dinleyici olmak.

8 2-8

Programlarda not aldığınızı biliyoruz. Bu notları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Konya’da yapılan bu tür programlara katılırdım. Programlardan notlar alırdım. Daha sonra o notları gazetede yayımlardım. Mesela Mahir Kaynak Konya’ya geldi, Ticaret Odası Salonu dolup taşmıştı. O gün programdan notlar aldım ve Konya Postası Gazetesi’ne verdim. Daha sonra Merhaba Gazetesi’ne vermeye başladım. Bu tür notlar kamuoyunun dikkatini çekiyordu. Çünkü “Söz uçar yazı kalır.” Mahir Kaynak gelmiş, İsa Yusuf Alptekin veya başka zatlar gelmiş. Konuşma çok güzel olmuş alkışlarla kesilmiş, toplantıda birkaç kişi not almış, not alanlardan biri de benim ve ben gazeteye vermişim. Çok dikkat çekiyordu. Birçok kere teşekkür telefonları alıyordum. Hatta bir gün toplantıya katılıp yazımı okuyan biri bile “Toplantıdaki konuşmaları unutmuştuk yazıyla yeniden hatırlamış olduk” diyerek teşekkür etmişti. Bu beni çok mutlu etti ve her katıldığım toplantının notunu almayı sürdürdüm. Hala da konferanslarda not alıyorum.

8 1-10

Yayımladığınız notların sonucunda yaladığınız ilginç hadiseler oldu mu?

Tabi enteresan hadiseler de yaşadık. Rahmetli Dr. Emin Acar Konya’ya geldi, yine not aldım. Gazeteye 3 gün yayınlanacak şekilde notları verdim. İlk bölüm “Emin Acar Konya’daydı” başlığıyla yayınlandı. İlk bölüm yayınlanınca programın ev sahibi dostum aradı; “bu özel bir ziyaretti diğer bölümler sakın yayınlanmasın” dedi. Sonra yazıyı geri aldık. Neden öyle oldu bilmiyorum. Merhum Emin Acar sanırım istemedi. Konuşmalar tamamen milli, manevi konulardı. Zaten toplantı nispeten halka açıktı. Ama istenmedi dolayısı ile ikinci ve üçüncü bölüm okuyucuya kavuşamadı. Şimdi arasan bulamazsın o notları.

8 3-9

Okumayı çok seven biri olarak tanıyoruz sizi. Daha çok ne tür kitaplar okuyorsunuz?

Evet, kitap okumayı çok seviyorum. Hangi tür kitapları okumayı severim kısmına gelince burada obez bir durum var. Çünkü ayrım yapmıyorum ne bulursam okuyorum. Masamın üstünde şuan 3 kitap var, üçünü de okuyorum, notlar alıyorum. 3 kitap arasında bilardo topu gibi gidip geliyorum. Bir ondan okuyorum bir ondan okuyorum. Bazıları; “Bir kitap seç adam gibi oku bitir” diyor ama ben öyle yapamıyorum. Yemekte bile çeşitler var değil mi? Tatlısı var, tuzlusu var, sulusu var susuzu var… Dolayısı ile yemekte birkaç çeşitle karın doyuruyoruz. Benim kitap hadisesi de buna benziyor. Masanın üstünde 3 kitap olacak, üçünün arasında bilardo topu gibi dolaşıp duracaksın. Tek kitaba mahkum olmak hoş bir durum değil bana göre.

8 12

Kültür-sanat faaliyetleri yürütürken bu alandaki sivil toplum kuruluşlarında da çalışmalar yapıyorsunuz. Şuan hangi sivil toplum kuruluşlarına katılıyorsunuz? Bu tür kuruluşların ne tür katkıları oluyor?  

Tabi Aydınlar Ocağı’nda çalışmalarımız var. Orada aynı zamanda idareci olarak da bulunuyoruz. Yine Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi de ciddi bir kuruluş. Orada da temaslarımız var. Bu tür kuruluşlar sayesinde birçok insanı tanıma fırsatı buluyorsunuz. Konya’daki isimleri zaten tanırsınız ama Konya dışındaki isimleri de tanıma ve onlarla sohbet etme imkanınız oluyor. Bir de olayları kaynağından dinleme fırsatınız oluyor. Mesela işte Selçuklu Sultanlarının kemikleri dağılmıştı, 7 yıllık bir çalışmayla birleştirildi. Bu konuda İl Kültür Turizm Müdürümüz Abdüssettar Yarar Beyin büyük bir emeği geçti. Hatta Murat Bardakçı büyüğümüz de bu konuyu yazmıştı, teşekkür ediyoruz ona da. Şimdi Aydınlar Ocağı’nda Abdüssettar Yarar Müdürümüz bizlere bu 7 yıllık süreçteki çalışmaları anlattı. Dolayısı ile olayı kaynağından dinlemiş olduk. Kaynağından bilgilenmek çok önemli. Konya’mızdaki kıymetlerden Aydınlar Ocağı vasıtasıyla kaynağından bilgi almış oluyoruz. Yer yer Konya dışından isimlerden de faydalanıyoruz.  Kültür ve sanat öyle bir vadi ki; içine alıyor okuyucu yapıyor, yazarla biraraya getiriyor, dostluk da meydana geliyor böylelikle. Bu tür şeyler hoş tabi ki.

8 11

Okumayı seviyorsunuz ama yazma konusunda nasılsınız? Bir eser yazma planınız var mı?

Nobel ödüllü yazarımız Orhan Pamuk bir kitap yazmıştı “Babamın Bavulu” ismiyle. Babası kendisine bir bavul kitap veriyor ve onla ilgili hatıralarını bu kitapta topluyor. Bu kitap ben de şu çağrışımı yaptı; Babamın Hatıraları. Babam rahmetli 1930 doğumluydu. Televizyon ve telefon öncesi bir hayat. Babamın hiç telefonu olmadı. Dolayısı ile o dönemin hatıraları şimdi büyük önem taşıyor. Ben o hatıraları hep not aldım ve not halinde duruyor. Günün birinde bir editörün eline geçip, düzeltilip, elenip basılsa güzel bir kitap olacağı kanaatindeyim. Ama henüz öyle bir girişim olmadı.

8 10

Konya kadim bir şehir olmasından dolayı kültür ve sanat birikimi de oldukça fazla. Dolayısı ile Konya bugün bu birikimi iyi değerlendiriyor mu? Bu anlamda Konya’nın kültür ve sanatına dair düşünceleriniz neler?

Bisikletin Pele’si; Yusuf Ecevit Bisikletin Pele’si; Yusuf Ecevit

Konya, kültür ve sanat birikimini iyi değerlendirmiyor. Konya’da kültür ve sanat biraz da öksüz. Mesela şehrin merkezinde İnce Minare Camii var. 1270’ten kalma Selçuklu eseri. Kapısında Fetih ve Yasin suresi arasında enginar işlemesi var. Harika bir sanat. İnce Minare’den kime bahsetsem o enginardan haberi yok. Dolayısı ile Konya mutfağında enginar yer almıyor. Enginar olmayınca karaciğer rahatsızlıkları artıyor. Enginar karaciğer dostudur. Konya mutfağında enginar yer alsa, bir yerde karaciğer rahatsızlıkları da azalır. Selçuklu atalarımız İnce Minare’nin kapısına enginar koyduysa bir bildikleri var demek ki. Selçuklu’ya hürmetimiz varsa, enginarı yaşatalım. Bir dönem Cumhurbaşkanımız keneviri gündeme getirdi. Baktığınız zaman mesela Selçuklu’da kenevir helvası var. Ama kenevir helvasını Konya’da bulamazsınız, yok. Büyükşehir Belediyesi Cumhurbaşkanımızın kenevir vurgusundan sonra yaptı ama hala onun dışında kenevir helvası bulamazsınız. Onun dışında; hayvan hakları, hayvanseverlik her yıl değişik sebeplerle gündeme geliyor. Konya’mızda Selçuklu’dan kalma Karatay Garajı’nın orda Pisili Sultan Türbesi var. Pir Esat rahmetli olmuş 4 gün sonra da kedisi rahmetli olmuş. Türbede kendisi ile kedisi yanyana yatıyor. Kedinin sandukası var. Bu duyurulsa, parlatılsa muazzam bir şey. Düşünsenize kedi için türbe var. Türbe otobüslerin arasında ve kötü durumda. Bir otobüs dönerken vursa bitti. Yazık oluyor bence. Tabi iyi şeyler de oluyor. Mesela Konya Gevale Kalesi ortaya çıkarılıyor. Bu çok güzel bir şey. Zaman zaman kaleli şehirler konferansları yapılıyor ve Konya katılamıyor kalesi yıkık olduğu için. Kale ortaya çıkarılınca bu konferanslara da katılabileceğiz. Bir de Selçuklu Belediyesi buraya teleferik yapabilirse o zaman daha güzel olacak. Selçuklu’dan ilham alınarak birçok şey yapılabilir Konya kültürüne.

 8 9

Gençlere ne tür tavsiyelerde bulunursunuz?

Selçuklu Payitaht Müzesi açıldı, emek verildi, orada bir müze oluşturuldu. Müzenin hemen 50 metre yanında bir okul var ve okulun öğrencisi bu müzeyi gezmemiş. Şimdi burada kocaman bir ayıp var. Mükemmel bir müze ve yanındaki okul çocuklara orayı gezdirmemiş. Burada bir sorun var. Bu sorunun çözülmesi gerekiyor. Bir sürü para harcanıyor, 7 yıl emek veriliyor ama müzeye gidilmiyor. Müze insan için yapılır, öğrenciler için yapılır, gezilsin, görülsün, öğrenilsin diye yapılır. O kadar müze yapıp içi boş kalıyorsa bir anlamı yok. O yüzden gençlerin bu tür konularda hassas olması gerekiyor.

Kaynak: MUSTAFA GÜDEN