Her gün değişen, gelişen yaşamımızda, değişime engel, gelişmemizi yavaşlatan, bireyden aileye, aileden şirkete, devlete kadar yaptığımız temel bir hata var…
Hepimiz zaman zaman bunu yapıyor ya da mazur kalıyoruz…
Belki de potansiyel gelişmemizin önündeki en büyük engel bu…
Bildiklerimizi mutlak doğru kabul etmek, alışkanlıklarımızın tesiri altından kurtulamamak…
Tecrübe, deneyimler, sahip olduğumuz beceriler, aldığımız derslerle sahip olduğumuz bilgilerin mutlak doğru olduğuna inanıp zamana, mekâna, şartlara göre gözden geçirme gereğini görmemiz…
Mesela alışkanlıklarımızın , bizi yönlendirdiğini hiç hesaba katmamamız..
Belki gözden kaçıracağımız bir şeylerin olabileceğini dikkate almamamız bizlerin yaşamımızda yanlış sonuçlarla karşılaşmamıza sebep olabilmektedir…
Mevcut şartlarımızı mutlak doğru kabul etmek…
Cumhurbaşkanımızın inanmış olduğu ‘’faiz enflasyonun tek sebebidir’’ önermesinin bu memlekete nelere mal olduğunu hepimiz yaşadık..
Ülkemizde faizin %18’lerde olduğu dünya ekonomisinin dalgalandığı bir dönemde faiz indiriminde ısrar edilmesi gibi… Belki bugün % 70 enflasyonları görmeyecektik.
Corona Ve Kovid 19 süreci ile dünya ekonomisinin daralması, arkasından ,Süveyş kanalının Kapatan’’ Ever Given Konteyner Gemisi’’ küresel tedarik zincirinin bozulması, Savaş tamtamlarının çalındığı bir dönemde temkini elden bırakıp ekonomik bir denemeyi çok pahalıya ödedik.
Oysa 3 Kasım 2002 iktidara geldiklerinden itibaren ekonomide iyileşme, 2005’te 6 sıfırın Türk lirasından atılması, önce faizin düşürülmesi değil geçmiş kırk yılda bozulan ekonomi ve dağılan güvensizliğin ertesinde güvenin yeniden tesis edileceğine olan siyasal ve ekonomik iklim ve inançtır.
Gelişme yaşayamayan birçok şirket, birey ya da sivil toplum örgütünün belki de büyümesine rağmen gelişme evresine geçememesi doğru bilinen yanlışları gözdene geçirememesindendir.
Henry Ford: insanlara ne istediğini sorsaydım daha hızlı giden bir at üretirdim. Hiç kimse araba üretimin başarılı olacağına inanmazdı demiş… Bir rivayet…
İlk bilgisayarlar yapıldığında bugünün bilgisayarını hayal etmek bile zormuş… O zamanlar bilgisayarlar büyüdükçe kapasitesinin aratacağına inanılıyordu… Mikro Chip teknolojisi ile bilgisayar ve dolayısıyla yaşamımız ne hale geldi…
Mutlak sandığımız birçok şey değişti bilinmeyen birçok yeni sektör doğdu…
Birçok meslek ortadan kaybolurken yeni meslekler ortaya çıktı
Yani değişim her an devam ediyor. Bilinenin dışındaki yeni sektörler bugün hayatımızın önemli bir parçası oldu.
Bizim inancımızda; ‘’İki günü bir birine eşit olan ziyandadır aldanmıştır’’. Düsturu vardır.
Özellikle karar verme anımızda her zaman esnek olmak gerekiyor.
Bildiğimizi yeniden gözden geçirmek, değişen şartların olabileceğini göz önüne alabilmek yönetimin ferasetini, aklıselim oluşunu gösterir.
Bir Amerikalı kaptan hikâyesi anlatılır. Sabit fikirli insanları düşününce aklıma gelir.
Bir Amerikan uçak gemisi ile İspanya’nın Fisterra bölgesindeki deniz fenerinin görevlisi arasında 16 Ekim 1997’de geçtiği söylenen hikaye şöyle;
Uçak gemisi sisli bir gecede İspanya açıklarında seyretmektedir;
“İspanyollar: Burası A-853, çarpışmadan kaçınmak için lütfen rotanızı 15 derece güneye çevirin. Şu anda 25 deniz mili uzaklıktasınız ve tam üzerimize doğru gelmektesiniz.
Amerikalılar: Asıl siz kendi rotanızı 15 derece kuzeye çevirin.
İspanyollar: Negatif! Tekrarlıyoruz, rotanızı 15 derece güneye çevirin.
Amerikalılar: Sizinle ABD gemisinin kaptanı konuşuyor, kendi rotanızı derhal 15 derece kuzeye çevirin!
İspanyollar: Önerinizi makul ve mümkün bulmuyoruz. Bize çarpmak istemiyorsanız 15 derece güneye çevirin.
Amerikalılar (Seslerini yükselterek): Sizinle ABD deniz filosunun büyüklükte ikinci uçak gemisi USS Lincoln’un kaptanı Richard James Howard konuşuyor. Beraberimizde iki kruvazör, avcı uçakları, dört denizaltı var. Ayrıca bizi hücumbotlar destekliyor. Size TAVSİYE etmiyorum, EMREDİYORUM! Rotanızı 15 derece kuzeye çevirin, aksi halde filomuzun emniyeti için gereken tedbiri alacağız! Derhal rotamızdan çekilin gidin!
İspanyollar: Sizinle Juan Manuel Salas Alcantara konuşuyor, burada iki kişiyiz.
Beraberimizde bir köpek, akşam yemeğimiz, içeceklerimiz ve bir de kanaryamız var.
Kanarya şu anda uyuyor. Ayrıca bizi radyo istasyonu Cadena Dial de La Coruna destekliyor. Şu anda İspanya’nın Finisterra Galicia kıyısında ve A-853 numaralı deniz fenerinde olduğumuzu göz önüne aldığımızdan buradan hiçbir yere gitmeye niyetimiz olmadığını söyleyelim. Deniz fenerimizin İspanya’daki deniz fenerleri arasında büyüklük açısından kaçıncı sırada olduğu konusunda hiçbir fikrimiz yok. Kayalık sahillerimize kafadan geçirmek üzere yönlenmiş geminizin emniyeti için istediğiniz tedbiri alabilirsiniz. Ama yine de ısrarla tavsiye ediyoruz, rotanızı 15 derece güneye çevirin.
Amerikalılar: Okey, anlaşıldı, teşekkürler”
Nice konuşmadan sonra kaptan ikna olmuş..
Ya bizim yöneticiler hep bir yere çarparak, bir kazaya sebep olarak mı doğruyu buluyorlar?
Yapılması gereken karşıyı dinlemek, anlamaya çalışmak değil mi?
Güç zehirlenmesi ile dinlerken belki de duymamız gereken görmemiz gereken hangi yanlışlara maruz kalıyoruz?
Yanı başımızda olan doğruları ıskalıyoruz?
Belki de çevremizde bu güç zehirlenmesinden faydalanan bir halkanın kurbanı oluyoruz…
Bu durum, devlet şirket aile birey toplumun her aşamasında bizim hayatımızın parçası bir olgu..
Belki de yaşadığımız birçok olumsuzluklarda bir deniz feneri bizi uyarmıştır.
Buraya yaklaşmayın karaya vuracaksınız diye bazen egomuz bazen alışkanlıklarımız bizim doğruyu anlamamızı engellemiş olabilir.
Çevremizdeki özgüvensiz, kısır bakış açısına sahip olduğumuz sadece kendini düşünen insanlar çoğu zaman bizim geniş olan bakış açımızı bile daraltabilirler…
Biz de deneme yanılma ile öğrenmenin bedelini ödeyerek gelişmeye çalışırız…