Kelime-i Tevhid”in manasında ve yorumunda bile neredeyse birbirine zıt görüşler ileri sürüp, “iman”ı puslandırmak. “İslami Değerleri, İslam’a aykırı kavramlarla tanımlayıp algıları “İslami esaslardan saptırmak. Söylemde “vahye göre bir hayat” istediği halde, “vahiyle terbiye edilmemiş” fert, aile, cemaat ve toplum modelleriyle yetinmek. “İslam davası”ndan söz edip de İslami hükümlere uygun yaşamayarak, “pratik”teki hataların “esaslar”da olduğu algısına yol açmak.

Bir ve bütün olmak yerine parça parça bölünüp, gruplar arasına kaynaşmayı önleyen aşılmaz duvarlar çekmek. “Ümmet birliği”ni emreden bir dine inanıp da grup grup, fert fert parçalanmak; birliğe çağırıp da ayrı bir grup oluşturmak. Kur’an “İslam kardeşliğini emrettiği halde, “dünyevi hırslar”, “politik tarafgirlik” vb. sebeplerle İslam kardeşliğine ihanet etmek. Müslüman olduğunu söyleyip de İslam’a göre yaşamaktan ve konuşmaktan, Müslümanlarla beraber olmaktan uzak durmak. “İttifak edilen hususlar”da ortak çalışıp birliği güçlendirmek yerine, “ihtilaf edilen hususları öne sürüp ayrılığı pekiştirmek. “Müslümanların duygularını istismar ederek, İslam davasını “kişisel kazanç ve servet elde etme vasıtasına dönüştürmek. “Birlik”i sağlayacak bir model üretmek için “müzakere” etmek yerine, “ayrılık”ı getirecek basit sorunlar için “münakaşa” etmek. “Organizasyonel işbölümü”, “kollektif hareket” ve “müştereklerde ortak çalışma” yerine “bireysel” durmak ve “sorumluluk” üstlenmemek. Aramızda tek bir sorun olsa da çözmek için bir araya gelsek, bırakın çözmeyi, onu birkaç sorun haline getirip ayrılmak. “Duyuş”ta, “düşünüşte, “hal”de, “gidişte “ben” merkezli olup, “biz” olmayı becerememek; “bizi “ben” için heba etmek.

“Kefire ve “İslam düşmanına karşı “müşfik/merhametli”, Müslüman kardeşine karşı “şedit/acımasız” olmak. “Kavga etme ihtiyacını Müslüman kardeşinde gidermek. Kendisi için, haksızlıklarına dahi “adalet” beklediği halde, başkalarının haklarına riayette bile adaletten ayrılmak. “Rakip’lerinin eleştirdiği davranışlarını “yakınlık duydukları” yaptığında tevil edip fazilet aramak. “Sosyal gerçeklikleri “mekanik durumlar”a ve “kişisel kurgulara göre “anlama”ya, “anlamlandırma ”ya, “tanıma ”ya ve “tanımlama ”ya kalkışmak.

“Hakkı gizlemek, “hakkı ihya” etmeye çalışanı engellemek; doğrulara, işimize gelmiyor veya “düşüncemize uymuyor” diye “sansür” koymak. Bizim gruptansa hataları doğru, karşı gruptansa doğruları hata saymak. Başka müminlere “haram” kıldıklarını, “yanlış” gördüklerini kendisi söz konusu olduğunda “mubah” saymak, “doğru” kabul etmek. Kendisine istediği adaleti başkasına lâyık görmemek, başkasına yaparken “adalet” saydığı şey kendisine yapılınca “zulüm” saymak. “Yalakalık” “yandaşlık ve dostluk”, yanlışlarından “uyarmayı “muhalefet ve düşmanlık” sanmak. Hatalarından vazgeçip doğruya dönecek yerde, hatalarını doğru göstermek için doğruları iptal ve imha etmeyi göze almak. Başkalarına haram kıldıklarını kendisi için helal saymak, kendisine lâyık gördüğü şeyleri başkalarına yakıştıramamak.

“Allah’ın hükümleri” varken, hayatın insan kafasının ürünü hükümlere, yasalara göre yaşanmasından rahatsızlık duymamak. Lafzen reddettiği “tağut”u fiilen sahiplenmek; tağuta küfrettiği halde “tağutlaşanları destekleyip “ortamına sığınmak.” İslami olmayan, “İslam’a aykırı bir devlet sistemini, sırf “yönetim koltuğunda Müslümanlar oturuyor” diye sahiplenmek. Devlet sistemi ve “hayat programı” olarak İslam yetersizmiş gibi, hayatın “demokratik mekanizma ”ya göre düzenlenmesine razı olmak.

“İslam davasını sürdürdüğünü söyleyip de, “İslami bir yönetim” sistemi içinde yaşamaya hazırlanmamak. “İslam Devleti’ni istediği halde, “İslami Devlet sisteminin “kurumsal yapısını ve “hukuk metinlerini hazırlamamak. İslam davası için gerekli olan 1 yıllık, 5 yıllık, 10 yıllık, 25 yıllık, 50 yıllık, 100 yıllık planlar/programları yapmamak. “İslami hareket ”in bugününe ve geleceğine yönelik olarak, “her alanda istihdam edilecek lüzumlu kadroları yetiştirmemek. “Kadro, sistem ve düsturları hazırlayacak yerde sadece tez elden iktidara talip olarak “yönetme hırsıyla “hedef ”ten sapmak. İslami çalışmaları “tek adam” modeli üzerine bina etmek, “etkin ve nitelikli istişare kurulu” oluşturmamak. “Plânlı bir çalışma” yerine “plânsız” ve “dış unsurları hesaba katmadan hareket etmek; tali hususlarla vakit öldürmek.

İslam’ı başkalarına anlatıp, kendi yaşantısından uzak tutmak; yapmadığını söylemek, emrolunmadığını yapmak. Başkalarını “Şeriata davet edip, kendi fiiliyatında Şeriat ’tan kaçınmak; dil ile kabul ettiği Şeriatı fiilen reddetmek. Kur’an’ı “hayat kitabı” olarak kabul ettiğini söyleyip de, hayatını Kur’an’a yaklaştırmaya yanaşmamak. İslam’ı bir “hayat sistemi” olarak değil, her insan için lazım olan bir “ideolojik tatmin vasıtasıymış gibi algılamak.

“Dini gerekçeyle “politik taraf” belirlemek, ama “politik organizasyon ”un çıkarı söz konusu olduğunda “dini esasları es geçmek.

“Bilgi ”ye değil “zanna dayanmak; her hususta söz söylemeye kalkışırken, hiçbir hususta bilgi sahibi olmaya yanaşmamak. “İdeolojik gevezelikle meşgul olup “Salih ameli ihmal ederek, “hayatı biçimlendirmesi gereken İslam’ı “söyleme hapsetmek. “İlimsiz fertler ”in “ihlassız amelleri üzerine bir topluluk üretip, bundan ilim ve amel ile yükselen İslam nizamını beklemek.

iman ettiğini söyleyip, “ahiret hiç yokmuşçasına”, hayat sadece dünyadan ibaretmişçesine “hak ve adalet ”ten uzaklaşmak. Allah’ın ipine sarılmak Varken İçinde yaşadığı ülke iktidarlarının sağladığı imkânlar doğrultusunda kurdukları vakıf, denek ve diğer İslami kuruluşları ortak bir platform kurarak birlikte o ipe sarılmaları gerekirken, bölük pörçük kendi nefislerini iplerine sarılarak güya inandıkları ama asla hayata geçirmek istemedikleri İslam’a hizmet ettiklerini zanneden gafiller. Sonuç itibariyle bu anlayış ve bu inançla bir tevhit hareketi bir tevhit nesli yetişmediği gibi Allah’ın hükümlerinin yönettiği bir toplum asla kurulamayacaktır. (Allah dilemediği müddetçe)