Geçtiğimiz hafta Konya’da başlayan İslâmi Dayanışma Oyunları, birçok tartışmayı da beraberinde getirdi.

Öncelikle şunu belirtmekte fayda var. Müslüman ülkelerin birbirleri ile her alanda dayanışma içinde olmaları gayet faydalı, desteklenmesi gereken güzel bir gelişmedir.

Merhum Erbakan hocamız, Müslüman Ülkeler arasındaki dayanışmaya, birlik ve beraberliğe ömrünü vermiştir. Erbakan hocamızın, İslâm Birliğini gerçekleştirmek üzere her zaman tekrarladığı beş ana başlık vardı.

Bunları; Müslüman Ülkeler Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nın kurulması, Müslüman Ülkeler Savunma İşbirliği Teşkilatı’nın kurulması, Müslüman Ülkeler Ortak Pazarı Teşkilatı ve Birliği’nin kurulması, Müslüman Ülkeler Ortak Para Birimi’ne geçilmesi ve Müslüman Ülkeler Kültür İşbirliği Teşkilatı’nın kurulması şeklinde sıralıyordu. Bu beşli tasavvur, sırasıyla mevcut Birleşmiş Milletler, NATO, Avrupa Birliği (AB), Dolar-Euro, UNESCO’nun Küresel Sistem’e alternatif olarak düşündüğü ana konulardı.

Hocamız bunları sözde bırakmadı. Başbakan olur olmaz kurduğu D8ler ile ete, kemiğe büründürdü. Yaptıkları 28 Şubat darbesinin en önemi sebebi de buydu. Şayet normal süreç devam etse idi Hocamız D8 leri D60 lara dönüştürecek ve yeni ve adil bir dünyanın kuruluşunu sağlayacaktı.

Bu konuda Recai Kutan ağabeyin bir hatırasını nakletmekte fayda var:

“1976 yılında Suudi Arabistan’dan bir davet geldi. Orada yapılan bir toplantıya Erbakan hocayı da davet etmişler. Beraber gittik. Taif’te çok seviyeli bir toplantı oldu. Hükümet yöneticilerinden, Üniversite hocalarından, sivil toplum kuruluşlarından fevkalade bir katılım oldu. Erbakan hocaya da konuşma verdiler. Erbakan hoca orada daha önce hiç söylemediği şeyler söyledi. Dedi ki:

‘1945 yılında 2. Dünya savaşı bitti. Galip devletlerin temsilcileri, Ruzvelt, Çörçil ve Sitalin bir araya geldiler ve yeni bir dünya düzeni düşündüler. Birleşmiş Milletler Teşkilatının kurulmasına karar verdiler. Bu Birleşmiş Milletlerin ilk kararı İsrail Devletinin kuruluş kararı idi.  Onun dışında buna paralel bir sürü kuruluşlar ortaya çıkardılar. UNESCO, NATO, IMF, DÜNYA BANKASI gibi. Bunların hepsi bu emperyalist ülkelere hizmet eder. Müslümanlara hizmet etmez. O halde biz de kendi kuruluşlarımızı kuracağız. Müslümanlar olarak biz kendi Birleşmiş Milletlerimizi kuracağız. NATO’nun alternatifi Müslüman ülkeler savunma sistemimizi, en önemlisi müşterek para sistemine İslam Dinarı’na geçmemiz gerekir. Bakın, hiç kimse farkında değil, adam bir matbaa kurmuş, tıkır tıkır yeşil kâğıt basıyor, adını da dolar koymuş. Sizin ne kadar zenginliğiniz varsa o kağıtla gelip alıyor. Şimdi biz de bir matbaa kuracağız, kırmızı kağıt basacağız, adına İslam dinarı diyeceğiz. Adam bizim petrolümüzü alacağı zaman diyeceğiz ki, efendim sizin yeşil kağıtla değil, bizim kırmızı kağıtla alacaksın bunu diyeceğiz. Böylece sömürü çarklarını döndüremeyecekler.’

Bunları ben dahi ilk defa duyuyordum. Herkes büyük bir hayretle ve dikkatle konuşmayı dinledi. Toplantıdan çıktık dedim ki: “Hocam sizin şu söylediğiniz İslam dinarı sözü var ya bu şer güçlerin dünyasının merkezine atom bombası koymakla eşdeğerdir. Bilesiniz ki bunu, adamlar hiç affetmeyecekler.”

Cevabı şu olmuştu: “Doğru söylüyorsun. Ancak kudret ve kuvvet sahibi Cenab-ı Hak’tır. Birilerinin de Müslümanların bu durumlarını dile getirmesinde zaruret vardır. Riski var ama mecburuz biz bunları söylemeye.”   

İşte Erbakan Hocamızın Müslüman Ülkelerin Dayanışmasından anladığı buydu.

Şimdi geçelim asıl konumuza…

Adı İslâmi Dayanışma Oyunları ama içeriğine baktığımız zaman İslâmi denecek bir etkinlik göremiyoruz. Tamam İslâm Ülkeleri arasında her alanda olduğu gibi spor alanında da birlik, beraberlik ve dayanışma sağlansın. Bu çok güzel bir gelişme olur. Ancak adına İslâmi dediğiniz spor faaliyetlerinde sporcuların kıyafetleri yarı çıplak vaziyette ise bunun neresi İslâmi diye sorma hakkı doğar.    

Bazı kardeşlerin sosyal medya paylaşımlarında oyunların açılış programını şiddetle eleştirdiğine şahit oldum. Haksızlık yapmayalım. Ben açılış programının büyük bir bölümünü TV’den izledim. Gördüğüm kadarıyla açılışta İslâm’a zıt, olumsuz içerikler yoktu. Hatta İslâm’a uygun ve İslâmi diyebileceğimiz bazı etkinlikler de açılışa dâhil edilmiş. TV sunucusu bunları ayet ve hadisler ile yorumladı ve anlamlı bir dille izah etti.

Açılış programı güzeldi ama yarışmalarda giyilen sporcuların kıyafetleri bu açılışı gölgede bıraktı. Hele hele paylaşılan bir sporcunun kıyafeti vardı ki ne kadar eleştirilse yeridir. Kızın başında başörtüsü, alt tarafında da tamamen çıplak denebilecek bir mayo var.  Genel olarak branşların çoğundaki sporcu kıyafetleri büyük tepkiler oluşturdu. Tepkinin bu derece büyük olmasına sebep olan, bu kıyafetlerden ziyade böyle bir etkinliğe İslâmi adının verilmesi oldu. Zira bu kıyafetler yıllardır bütün spor dallarında zaten vardı ama ilk defa böyle bir görüntüyle İslâm adı yan yana kullanıldı. Artık 5. si yapılan bu oyunlarda bütün tepkilere rağmen sona gelindi. Bundan sonra ya bu kıyafetler düzeltilmeli veya bu çirkin görüntü ile İslâm adının beraber kullanılmasına izin verilmemelidir.

Bu arada şunu da belirtelim ki sosyal medyada dolaşan erkek – kadın dans oyununun Konya’daki etkinlikler ile hiçbir ilgisi yoktur. Bu rezil görüntüde “İslâm Dayanışma Oyunları Konya” logosu kullanılarak hem İslâm’a hem de Konya’ya büyük darbe vurulmak istenmiştir. Siz bozuk kıyafetlere İslâmi derseniz bozuk niyetli birileri de bunu istismar ederek daha büyük bir yıkım meydana gelmesi için çaba sarf eder. Buna fırsat verilmemelidir. 6. sı yapılacak olan oyunlarda bu durumun düzeltilmesi en büyük dileğimizdir.

***   ***   ***

Ülkemizde hiçbir alanda başörtüsü diye bir sıkıntı kalmamışken, yıllarca devam eden bu büyük problem on yıl önce tamamen çözülmüşken ve başörtülü hanımlarımız, kızlarımız resmi ve özel her yerde kendilerine okuma ve çalışma ortamı bulabiliyorken birilerinin zaman zaman ortalığı bulandırma gayretleri başörtüsü düşmanlığından değil İslâm düşmanlığından kaynaklanmaktadır.

Bazı kötü niyetli kişiler zaman zaman bu konuyu kaşımaktan ve örtü düşmanlığını içlerinden dışına sızdırmaktan büyük zevk alıyorlar. Bunlar kendilerini otorite olarak görüyor ve her konuda kendilerinin fikrine göre hareket edilmesini istiyorlar. Neymiş efendim;

“Başörtülüler hadi şu mesleklerde çalışsınlarmış ama şu şu mesleklerde çalışamazlarmış.”

Beyefendi büyük bir lütufta bulunarak başörtülülerin bazı mesleklerde çalışabilmesine izin veriyor. Bazı meslek dallarındaki çalışamaz gerekçesini de şöyle açıklıyor:

“Başörtülü bir kişi başı açık diğer bir kişiye ön şartlı yaklaşır, şartsız yaklaşamaz.”

Mantığa bakınız. Bu mantığa göre başı açık bir kişi de başörtülü diğer bir kişiye ön şartlı yaklaşır. O zaman başı açıklarında aynı mesleklerde çalışmaması gerekir. Bu bir. İkincisi bu sözü söyleyen kişi de başörtülü birine şartsız yaklaşamaz. Zira örtüye karşı olduğunu açıkça deklare etmiştir. O zaman bu sözü söyleyen kişinin de bu mesleklerde çalışmaması gerekir.

Kendi mantığı ile ters düşen bu kişinin bu düşüncesinin örtü düşmanlığından değil, İslâm düşmanlığından kaynaklandığını söylemek yanlış olmaz.

Yazımı fazla uzatmadan bir şiirle noktalamak istiyorum. Sağlıklı ve mutlu yarınlar efendim.

ZELİL VE SEFİL

Üstünlük nerede sen dip çukursun,

Örtü düşmanıysan zelilsin zelil.

İçi pislik dolu dökme çamursun,

Örtü düşmanıysan sefilsin sefil.

-

Adının önünde unvanlar olsa,

Bilim diye kafan yüklerle dolsa,

Yürüdüğün, nâra giden bir yolsa,

Örtü düşmanıysan cahilsin cahil.

-

Ön şartlı olurmuş örtülüyse baş,

Yarı çıplak ise olurmuş çağdaş,

Özünden bozuktur sendeki kumaş,

Örtü düşmanıysan gafilsin gafil.

-

Başı örtülüyse yapamaz diyor,

Atıyor topluma kin, nefret ve kor,

Kaç yıl öncede kalmış dinozor,

Örtü düşmanıysan sefilsin sefil.

-

Acizsin, üstünlük görme kendinde,

Yoksa örtülüye, değer nezdinde,

Sorulur hesabı Allah indinde,

Örtü düşmanıysan zelilsin zelil.

SALİH SEDAT ERSÖZ