Son günlerdeki döviz kurlarındaki ani yükselişler üreticiden, tüketiciye hepimizi derinden düşündürüyor.

Kurlardaki yükselişle birlikte, gıdadan tutanda hemen hemen tüketim kalemlerine zam yapılması da sorun oluşturuyor.

Ekonomik olarak olumsuz etkileyen bu durum karşısında, hepimizde bir geçinme endişesi oluşturuyor.

Kazancımızın ürünlerdeki artışlar karşısında erimesi ve ihtiyaçlarımızdan çoğunu alamamamı gibi sorunlar yaşanıyor.

 Salgın bir taraftan, ürünlerdeki artışlar bir taraftan ister istemez hepimizde bir üzüntü oluşturduğu da bir gerçektir.

Vatandaş olarak aklımızı, döviz yükselişinin sonu nereye varacak ve nasıl geçineceğimizle meşgul olmaya devam ediyor.

Umarım iktidar döviz yükselişlerinin önüne geçerek ve hepimizi endişelerden kurtaracak yeterli adımları atar.

Üreticiden tüketiciye yaşadığımız ve ilerde yaşayacağımız endişelerden uzaklaştırır.

Gelelim İş Dünyasının döviz kurlarının yükselişiyle ilgili öngörülerine ve endişelerine.

Salgın sonrası yaşanılan değişimler ve ihracatçıyla göz dolduran ülkemiz ekonomisi, yaşanılan faiz- kur enflasyonu girdabının içindedir.

Piyasanın belirsizliğiyle hareketi kabiliyeti kısıtlanan İş Dünyası bu durum karşında, finansal adımların acil olarak atılmasını istiyor.

Merkez Bankası’nın geçen hafta politika faizini 200 paz puan indirmesiyle ve kurda yaşanan hızlı yükseliş iş dünyasının önde gelen temsilcilerinin tepkilerini daha yüksek sesle dile getirmeye başlamasına sebep olurken,  sorunların çözümünde yana bir tavır sergileniyor.

Haklı olarak iş dünyası ve tüm kesimleri tedirgin eden bu gelişmeler karşısında isteklerini dile getirmelerinden başka doğal ne olabilir ki.  

Bütün bu gelişmeler karşısında ilk açıklamanın Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu ile İstanbul Sanayi Odası (İSO) Başkanı Erdal Bahçıvan tarafından yapılması oldukça önemlidir.

TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, “Merkez Bankası’nın faiz indirimi kararı sonrası hem uzun vadeli faizlerin hem de döviz kurlarının artması reel sektörümüzü tedirgin etmektedir. Temennimiz piyasadaki faizlerin ve enflasyonun düşeceği, finansal istikrarın tesis edileceği ortama en kısa sürede kavuşmaktır”

İstanbul Sanayi Odası (İSO) Başkanı Erdal Bahçıvan ise, “Merkez Bankası, bugünkü kararıyla enflasyonu önemsemediğini ve dikkate almadığını ortaya koydu” diyorlar.

Hisarcıklıoğlu ve Bahçıvan, belirsizliklerin ortadan kalmasını ve öngörülebilir, dengeli bir kur ve finansal istikrar çağrısında bulunarak, finansal istikrarın tesisinin en kışı sürede beklentisi içindeler.

Türkiye Genç İş İnsanları Derneği(TÜGİAD) Başkanı Nilüfer Çevikel de, “Enerji başta olmak üzere üretici üzerindeki maliyetler sürekli artıyor. Döviz kurlarında istikrar olmadığı sürece maliyet hesabı yapamıyoruz. Ani iniş ve çıkışlar siparişlerimizi olumsuz etkiliyor. Piyasaları rahatlatacak, yatırıma ve üretime teşvik edecek hamleler yapılmalı.”

Çevikel Döviz kurlarındaki yükselişin endişe yarattığına dikkat çekerek, üreticinin üzerindeki maliyetlerin sürekli artmasıyla birlikte maliyet hesabı yapamadıklarını ve bundan dolayı zorlandıklarını, ihracatın devamı içinde döviz kurlarında istikranın olması gerektiğini söylemesi de

Sanırım iktidarında daha sağlıklı adım atması yönünde bir tavsiye olsa gerek.

Geldiğimiz noktada Sürdürebilir Bir Büyüme Modeli oluşturmadığından ciddi döviz açığı veren bir ülke konumuna doğru gidiyoruz.

Bunun üzerine politik risklerinde etlenmesiyle dışarıdan doğrudan yatırım yapacak sıcak para bile bulunamıyor. 

Üreticilerimizde üretimini pahalı olarak üretiyor.  Bundan dolayı da piyasaya sunulan her ürününde maliyetin artmasından dolayı fiyatları sürekli artıyor.  

Faizlerin düşmesinin farklı sonuçlarını da ilerleyen günlerde hep birlikte göreceğiz.

Dövizler yükseldiği sürece enerjide ve ara malda dışa bağımlı olan ülkemiz, bunu enflasyon ve hayat pahalılığı olarak ödeyecektir.

İş dünyası ve vatandaşlar olarak hepimizin tek isteği kurdaki oynaklığın sona ermesidir. Kurlardaki Yükselişinin önüne geçilerek, aldığımız her ürünü bir daha pahalı olarak almamaktır.

Emekli ve çalışan kesiminde geçinebileceği bir ekonomik yapıya kavuşturulmasıdır. 

Sonuç olarak söyleyebileceğim tek tek şeyde SÜRDÜRÜLEBİR BİR BÜYÜME MODELİNİN oluşturulması ve bunun için daha güçlü adımların atılmasıdır.

Ülkemizi iç ve dış dış tehlikelerden uzak tutarak, ülkemizi yönetenlerin ve siyasetinde tartışmalardan uzaklaşmasıdır.

Sünni gündemler yerine, gerçek ülke gündemine yönelmeli ve ülkemiz sorunlarının çözümüne odaklanılmalıdır.

Ne dersiniz sizce de öyle yapılması gerekmez mi?