Son günlerde ticari kredilerin iktisadi faaliyetleri kısıtlamaya başlamasından iş dünyasının çoğunluğu memnun değildir.

Piyasa şartlarıyla ve faizi konuşmaktan yorulduğunu dile getiren iş dünyası ve reel kesim, önünü sağlık görememe derdindi.

Hala finansmana erişim sorununu devam ederken, faiz indirimi, doların ve enflasyonun yüksekliği endişeleri de beraberinde getiriyor.

Merkez Bankası(MB) faizleri indirse de, enflasyonla mücadele kapsamında olduğu makro ihtiyati tedbirlerde kredi artış hızını kontrol altında tutuyor.

Söz konusu süreçten dolayı da özel bankalar oldukça az kredi veriyor. Ya da çok düşük kredi kullandırıyor.

Kredi piyasasındaki bu olumsuz durum, ticari faaliyetleri de dizginlediği gibi, piyasanın psikolojisini de etkiliyor.

Maalesef Türkiye ekonomisi belli aralıklarla krediye/faize dayalı sistem tıkanıklıklarını yaşamak durumunda kalıyor.

Bu durum Türkiye’nin ortaklığa dayalı bir finans sistemine ne kadar ihtiyaç duyduğunu gösteriyor.

Kredi talebi karşılanmayan İş dünyası temsilcileri de, ülkemizde ortaklığa dayalı bir finans sistemine ihtiyaç olduğunu dillendiriyor.

Umarım iktidar, iş dünyasının kredi talebini temin edecek daha sağlıklı bir yapı oluşturur. Önünü görmek isteyen iş dünyasını endişelerden kurtarır. 

Küresel koşullar kredi piyasasının aleyhinde ilerlediğinden, küresel likiditenin de erimesiyle bankalar verebileceği kredi havuzunu daraltıyor.

Bankaların aşırı ihtiyatlı hareket etmeleri ve risk almaktan aşırı şekilde çekinmeleri iş dünyasının şikâyetlerini arttırıyor.

MB’nin yaptığı araştırmada, 860 bin işletme geçen yıl 621 milyar TL kar etmiş, bunun 400 milyar TL’si bankalara faiz olarak gitmiş, neredeyse üçte ikisidir.  

Ülkemizdeki görülen bu tablo hiçte iyi olmadığı kadar, şimdiden tedbir almayı da zorunlu kılıyor. 

Gittikçe zorlanan şartlardan dolayı ticari faaliyetlerin canlanması içinde, Özel bankaların da piyasayı canlı tutma anlamında üretim yapanlara ve istihdam yaratanlara kredi musluklarını açması lazımdır.

Merkez Bankası’nın da bu noktada haftalık değil, daha uzun vadeli finansman sağlamasının gerektiğini güçlü bir şekilde gösteriyor.

Gelinen süreçte İş dünyası MB’nin Politika Faizini düşürmesi, doların ve enflasyonun yükselişiyle birlikte önüne bakmakta zorlanıyor.

TL’nin dolar karşısındaki kaybı da yüzde 90’lara yaklaştı. BM’nin Politika faizini düşürmesi piyasalara olumsuz yansıdı.

İktidar Politika Faizini Aralık ve Kasım aylarında yüzde 9’za indirerek, faizi tek haneye düşürmeyi planlıyor.

Oysa İş dünyası da faizin belli bir oranda kalmasıyla ve düşürülme oranının da uzun bir süre aynı olmasından yanadır. Artık faizi konuşmayalım ve önümüzü görelim diyor. 

Kaldı ki Sanayici ve Üretici de belirsizlik ortamını sevmediği gibi, İstikrar olsun, o istikrarla devam edelim düşüncesindedir.

Haklı olarak istikranın devamından yana tavrını sürdüren iş dünyası, kredi taleplerinin yerine getirilmesiyle finansa rahat erişiminin sağlanmasının beklentisi içindedir.

Yeni yıla 3-4 ay kala iş dünyasının endişesini attıracak davranışlardan uzak durularak, doların yükselişine neden olacak hamleler atılmalıdır.

Böylelikle gelecek endişesinden kurtulacak olan iş dünyası, önünü daha sağlıklı ve rahat görecektir.

Yeni yıla umut içinde girerek, daha çok üretim ve yatırım yapacak ve istihdam sağlayacaktır.

De dersiniz sizce de böyle yapılması gerekmez mi?