Kadın olmak her konuda günümüzde çok zor. Verilen değer, gösterilen ilgi, yaşanılan olaylarla meydandadır. Fakat Peygamber eşi olmak..!

Özellikle Rasulullah’ın (asm) zevcesi olmak, O’nun (asm) her an yanında, hizmetinde bulunmak, nur yüzüne bakmak, gül kokusunu koklamak, sözleriyle donanıp, huzur bulmak tarif edilemez bir saadet olsa gerek…

Hz. Safiye, Hazreti Harun’un (a.s.) neslinden gelmekteydi. Babası Yahûdi kabîlelerinden Benî Nâdir’in reisi Huyey İbni Ahtab, annesi de Benî Kureyzâ kabilesinin ileri gelenlerinden Berre binti Semran idi. Anne baba tarafından hanedan bir soya mensuptu.

Efendimiz siyâsî bir taktik olarak, kabile ve kavimlerin reislerinin kızları ile evleniyor ve akrabalık kurarak onların gönüllerini İslâm’a ısındırmaya çalışıyordu.

Safiyye bint-i Huyey (ra) da bu zevcelerden biridir.Asıl adı Zeynep dir. Yahudi ve evli bir kadındı o önceleri. Fakat o da Allah’ın hakkında hayır murat ettiği kullarındandı. Zira peygamber eşi olacaktı. Hz. Safiyye Kinane ile evlendiği günün gecesinde Rasulullah’a (asm) dair bir rüya gördü. Bu rüya onun yüzünde bir iz bırakacaktı. Zira eşine rüyasını anlattığında eşi “Sen Hicaz hükümdarı Muhammed’e varmak mı istiyorsun?” dedikten sonra onun yüzüne sert bir tokat atmıştı. Bu tokatın yüzünde izi kaldı. Hz. Safiyye’nin (ra) Hayber Savaşı’nda eşi Kinane ölünce Kâinatın Efendisi (asm) onu yanına getirtti. Kendisine İslâmı anlatıp Müslüman olduğu takdirde onu zevcesi olarak alacağını belirtip eğer Yahudi kalmayı seçerse kendisini serbest bırakacağını söyledi. Hz. Safiyye bu teklife çok sevindi. Zaten içinde İslâma dair bir kıvılcım vardı. Teklifi kabul edip zevcesi olma şerefine erişti.

Safiye vâlidemiz çok hassas yürekliydi. Tok gözlü, cömertti. Dünyaya değer vermezdi. Efendimizin ailesi olma şerefine erince hedefini ahiret seâdetine yöneltmişti. Esas hayatın âhiret olduğuna, bu dünyanın geçici, âhiretin bâkî olduğuna kesin inanmıştı. Medine-i Münevvere’ye geldiğinde bütün mücevherlerini Efendimizin kızı Hz. Fâtıma’ya ve hanımlarına hediye edip paylaştırdı.

Safiye annemiz Resûl-i Ekrem Efendimiz’e son derece hürmet ve itaat ederdi. Çünkü o, babası ve amcasının Medine’ye gittikten sonraki sohbetlerinde: “o mukaddes kitabımızda haber verilen Peygamber!” diye tasdik ettiklerini duymuştu. Buna rağmen baba ve amcası Efendimize karşı çıktı. Safiye annemiz ise onun hak peygamber olduğuna inandı. Sonunda o sevgiliye hizmet imkânını elde etti. Bu yüzden Efendimize hizmet için düşünebildiği bütün yolları denedi. Ona hizmeti zevk bildi.

O, Resûl-i Ekrem Efendimizi çok severdi. Ona cânü gönülden hizmet etmek isterdi. Çok güzel yemek pişirir ve Efendimize gönderirdi. Ondan ayrılmak istemezdi.

Sâfiyye (r.a.) kin tutmazdı. Affediciydi. Suçluları bağışlardı. Akıllı, halîme, selîme ve ağır başlıydı.

Güzel ahlâk sahibi Hazreti Safiyye vâlidemizin genellikle ahlâkî esaslara yönelik öğütlerini ihtivâ eden rivâyetleri, hadîs kaynaklarımızda yer almaktadır. Efendimizle dört yıl (yaklaşık 45 ay ) evlilik geçirdi.10 tane hadis rivayet etmiştir. Hicretin 50 ya da 52. senesinde vefât etmiş, Hazreti Mûâviye veya Sa‘îd ibni Âs (Radıyallâhu Anhüm)ün kıldırdığı cenâze namazının ardından Cennetü’l-Bakî‘ kabristanına defnedilmiştir. Mevlâ Teâlâ, şefaatlerine nâil eylesin!