Bu hafta sonu kızımın bir projesi nedeni ile özel bir hayvan barınağını ziyaret ettik.

Amacımız; Kızımın okulu Gazi Üniversitesi Endüstriyel Tasarım bölümü 2. sınıf öğrencilerinin “Yaşamak İstediğin gibi yaşat’’ sloganı ile hayata geçirdiği “Sokak Hayvanları için Barınma ve Beslenme Ünitesi Yapımı” projesi kapsamında kızımın tasarlayıp imal ettirdiği üç adet köpek kulübesini barınağa teslim etmek için oradaydık.

Prof. Dr. Güçlü Yavuzcan, Dr. Öğretim Üyesi Murat Önder, Dr. Cemil Yavuz ve Barış Gür hocalarımız bu proje kapsamında öğrencilerini eğitirken bir yandan da tasarlanıp üretilen ürünlerin yaşadığımız ortamda yaşatmak için , üstelik farkındalıklar meydana getirerek, bizim dışımızdaki canlıların da hayatına girmemizi istemişler.

Ziyaretimiz esnasında ben ürünün taşıyıcısı olarak ve hayatımda yaptığım ilk barınak ziyaretinde çok değerli duygularla ayrıldım.

Bu duygularımı da okuyucularımla paylaşmak istedim.

Öncelikle barınak ziyareti kuru bir ziyaretin çok ötesinde geçti.

Aslında hayvan sever bir insan olmama rağmen daha yapmamız gereken çok iş olduğuna bu ziyaretle farkına vardım.

Oysa çocukluktan itibaren köpek, kedi, keçi, koç, tavşan, tavuk birçok çeşit hayvan dostum oldu.

Onlarla birlikte yaşamı, doğayı paylaşmayı keşfetmeyi öğrendim.
Yaşam rotam köyden şehre doğru evrilirken, gelişen dünyanın da etkisi ile modern dünyanın da yaşamımıza etkisini fark ettim.

Silifke, Ankara ve yurt dışı yaşamımla beraber modern şehirleşmenin olduğu bir yaşamın parçası haline geliverdim.

Yeni otobanlarla tanışırken bir taraftan da yaban hayatının yaşam alanlarının parçalandığını izlerken; Aynı zamanda modern yaşamın, gelişen dünyayı vahşi yaşama nasıl çevrildiğini de o zaman fark ettim. Otobanların üzerine yaban hayvanı geçiş yoları yapılırken, çok yetersiz hatta sanki göz boyama amacı ile yapılmış olma hissine kapıldım.

Doğal kaynak suları şişelere girip bize kolaylık sağlarken bir taraftan da yaban hayatın susuzluğuna sebep olduğunu düşünmeden edemedim. Bir tarafı yaparken diğer tarafı yeterince düşünmediğimizi fark etmek canımı acıttı.

Bir de yazlıklarda hayvan besleyip kışın eve dönerken bırakılan kedi köpek gibi hayvanlar kendi başlarına var olma mücadelesi verirken karşılaştıklar yaşam ı içler acısıydı. İki ayda hazır hayata alıştırıl, sevil sonra çaresizliğe terk edil, tam bir vahşet. O hayvanlar yiyecek bulmak için sahilden yerleşim yerlerine giderlerken onlarcasının , trafik olan yerlerde araçların altında nasıl telef olduğuna bizzat şahit oldum, oluyorum.

Arsuz, Dört Yol, Kızkalesi, Susanoğlu, Taşucu, Yeşilovacık, Aydıncık, Alanya, Manavgat, Side, Antalya bütün sahil kesimlerinin benzer sorunları var.

Modern yaşam aslında önce devletlere sınırlar çizerken sadece toplumları bölmediler, küresel yaban hayatının da göçlerine, beslenme alanlarına müdahale ettiler.

Sonra çitlerle arazilerimizi böldük, göç yollarını kapattık.

Yollar, barajlar, madenler ve tüm yapılarla beraber kendimizi sınırlarken yaban hayatın da yaşam alanını daralttık.

Elbette yatırım olmalı, bu yazıyı okurken birden onlar olmasa ekonomimiz olur mu demeyelim?

Ekonomiyi, yatırımı, insan ihtiyaçlarını planlarken bizim dışımızdaki canlıları dikkate almak gerçek manada medeniyettir. Çünkü insan ve beraber yaratıldığı her şeyi yüceltecek yaşam alanlarını planlamak, içinde insanlık olan bir medeniyettir.
İçinde insan ve çevresi dikkate alınmadan yatırımlar yapılıyorsa bu vahşi kapitalizmin dayattığı hapishaneden başka bir şey değil.

Barınakta vahşi kapitalizmin zevkine maruz kalmış köpekler vardı.

Bir tanesine araç çarpmış. Çumra’da Belediye Başkanı hemen tedavi ettirmek için veterinere götürmüş. Hayvanı başıboş bırakan hayvan sahibini mahkemeye vermiş. Neyse ki hayvan yaşama geri dönmüş. Şu an barınakta yaşıyor. ( mahkeme devam ediyor)

Bir genç arabası ile köpeği bilerek ezmiş.

Bir tanesi yaralı bulunmuş ayağına platin takılmış.

Birisinin bir ayağı kesik.

Barınağı Konya’da Sürücü kursu hocası, Gonca Cansoy sahiplenmiş. Kurmuş olduğu Haydosev Derneği vasıtası ile bu işi yapıyor. Sürücü Kursu Hocalığından emekli annesi yardımcı oluyor. Ahmet Gök Marangozluk imalathanesinde çalışıyor. Burada barınağa boş vakitlerinde yardımcı oluyor.

Yardımseverlerin verdiği mamalar, tavukçu, kasap, lokanta gibi işyerlerinin katkısı ile bu işi yapmaya çalışıyorlar. Ama işleri çok zor insanlardan daha çok katkı bekliyorlar.

Kızım Ceren Ovacık’ın tasarladığı bu üç kulübe barınağa çok yakıştı. Bir eksiği tamamladı. Çünkü sahipsiz birçok hayvan da Sille yolunun kuzeyinde kalan bu barınak alanına gelerek karınlarını doyuruyorlar.

Hayvanlar sadece sevilecek varlıklar değil, onlara karşı sorumluluklarımız var.

Gazi Üniversitesi Endüstriyel Tasarım bölümü bu proje ile barınaklara destek verirken kamuoyunun da dikkatini çekiyor.

Geleceğin ürün tasarımcısı gençlerimize bir bakış açısı vererek gelişmenin sadece insanlar için bir şeyler tasarlamak olmadığını, aynı zamanda insanlığın tamamlanması için çevresinin de aynı oranda yaşatılarak geliştirilmesi gerektiğini öğretiyorlar. Eğitiyorlar.