Yazmak, herkesin harcı değildir. Zordur düşünceleri hisleri kelimelere dökmek. 
Bazısı yazar çünkü anlaşılacağı kimsesi yoktur, bazısı yazar çünkü içinde susan bir kalabalık vardır. Gökhan Akdeniz yazanlardan değil; kelimelerde kendini yeniden kuranlardan bence. Onun hayatı; tiyatro sahnesinde yankılanan bir tiradın ardından gelen sessizlik gibi.
1985’te Erzurum’da başlayan hayat yolculuğu, yıllar içinde Balıkesir, Konya, sahneler, sınıflar ve sonunda kitap raflarına uzanmış. Konya Selçuk Üniversitesi’nde Sosyal Bilgiler Öğretmenliği okusa da onun gerçek eğitimi hayatla olmuş. Sahnedeki her adımında, oynadığı her karakterde, izlediği her bakışta yeni bir “insan hikâyesi” toplamış.
Bugün onu sadece bir tiyatro oyuncusu, bir eğitmen olarak tanıtmak eksik kalır. Çünkü o bunların her birine ruh katmış bir sanat işçisi. Konya Şehir Tiyatrosu’nda başlayan bu yolculuğu, Konya Devlet Tiyatrosu ve Selçuklu Belediyesi Sanat Akademisi’nde yıllar boyunca devam etmiş. Bu süreçte tiyatro sadece bir meslek değil, onun için bir vicdan aynası olmuş. Drama, etkili konuşma, felsefe, dil eğitimi gibi pek çok alanda kendini geliştirmiş genç bir adam, hem sahnede hem sınıfta hem de yazı masasının başında yaşayan bir üreticiye dönüşmüş.
Ve artık…
Bu birikim, onun kaleminden çıkan bir esere dönüştü:
“Hacivat ve Karagöz: İlim İrfan Davası.”
Bu kitap, sadece çocuklara hitap eden bir masal ya da gölge oyunu uyarlaması değil. Bu kitap, geçmişle bugünü, gelenekle düşünceyi, mizahla derinliği aynı potada birleştirip eritiyor. Gökhan bu kitapta, Karagöz ve Hacivat’ın kadim çatışmasını sadece eğlencelik diyaloglarla değil, felsefi alt metinlerle ele alıyor. Her satırda, halk kültürümüzün esprili diliyle, bugünün bireysel sorularına cevap arıyor.
Karagöz her zamanki gibi düz konuşuyor ama altında hepimizin farkındalıkları var.
Hacivat ise bildiğimizden çok daha derin bir figür — bilgiyle, irfanla yoğrulmuş ama zamanla çelişkili karmaşalı.
Ve aralarında dönen bu diyalog, aslında bizim iç sesimiz. En önemli kısmıda bu.
Kitap, çocukların ilgisini çekerken yetişkinler için “ben bunu neden daha önce düşünmedim?” dedirtecek cinsten.
“Hacivat ve Karagöz: İlim İrfan Davası”nı okuduğunuzda fark ediyorsunuz ki; bu bir çocuk kitabı değil, çocukların da anlayabileceği dilden yazılmış bir hayat kitabı. Mizahın gölgesinde büyük farkındalık var. Gölge oyununun içinden çıkıp ruhumuzun karanlık köşelerine ışık tutan satırlar var. Felsefe var.
Gökhan Akdeniz, klasikle oynarken özüne saygı duyan ama bir yandan da modern düşüncenin izini süren bir yazar. Gelenekseli yeniden anlatmak, bunu yaparken geçmişi romantikleştirmeden geleceğe seslenmek zor iştir. Ama Gökhan bunu başarıyor. Çünkü onun derdi sadece yazmak değil; anlatmak, aktarmak ve dönüştürmek.
Bugün Konya’da yaşıyor, ama yazdıkları çoktan sınırları aşmaya başlamış durumda. Bu genç yazarımızı bende sizinle tanıştırmak istedim bu hafta. Bazı kitapların ve kalemlerin kıymeti geç farkedilir ya hani..
Tiyatro sahnesinden edebiyat raflarına, oradan çocuklara  ve yetişkinlerin kalbine doğru akan bir öykünün yolcusudur o.
Ve bizler, onun bu yolculuğunu izlerken sadece bir yazarın değil, aynı zamanda düşünen, hisseden ve hayal kuran bir insanın izini sürüyoruz.
Gökhan Akdeniz’in kaleminden çıkan her şey gibi, bu kitap da bir gölge oyunu değil,
bizzat gerçeğin ta kendisi.