Ezan hakka, hakikate, hilkate, kulluğa bir çağrıdır. İslam’ın bir sembolüdür. Günde beş defa minarelerden göğe yükselen gür sadadır. Ezanın diğer dinlerin sembolleri olan çan, boru, ateş vb. en önemli farkı lahuti bir sada ile insanların can bulması, bir sûr-i İsrâfîl ile dirilmesidir.

Bugün konumuz, sûr-i İsrâfîl olan ezan ile hayat bulan bir Budist kızın hikâyesi. Yıl 1994. Yer Avustralya.

Sydney Aceppella  ( Müziksiz Şarkı Yarışması). Yarışmaya solo ve koro olarak katılmak serbesttir. 5 solo 6 koro katılır. Toplamda 700 ses yarışmaya renk katar. Budist, Hristiyan, Yahudi ve Müslümanlar herhangi bir müzik aleti olmadan yarışırlar.

Müslümanları temsil görevi de içimizden birine, Konyalı Hafız Kazım Debreli hocamıza düşer. Hocamız,o sırada Sydney Auburn Camiinde görev yapmaktadır.

Önce provalar yapılır. Provalar sırasında Budist ve Hristiyan genç yarışmacılar ezanın duyduklarında kendilerinden geçerler.

Yarışma 3000 kişilik bir salonda yapılır. Işıklar söner. Derin bir sessizlik. Sahneye Kazım Debreli Hocamız çıkar. Davudi bir sesle Ezan-ı Muhammedî’ye okumaya başlar, dinleyicilerin gözlerinden yaşlar dökülür.

Budist genç kız,  kenarda hem iç çeker, hem  de yaş döker. Kendi lisanı ile yakarır. Derdi, dünyanın her yerinde yankılanan Ezan-ı Muhammedî’nin birinci gelmesidir.

Yarışma biter. Allah’ın lütfu ile Ezan-ı Muhammediye birinci gelir. Avustralya basın yayın organları konuyu haber yapar.

Yarışma sonunda Tibetli genç kız Kazım hocamıza gelerek :”Sizin kazanmanız için dua ettim ”der.

Çok geçmeden yaklaşık bir ay sonra bu genç kızın bir trafik kazasında vefat ettiği öğrenilir.

Kızın vefatı üzüntü kaynağı olsa da imanla gittiği düşüncesi ile teselli bulunur.

Ezanlarımız fem-i Muhsin ağızlardan ve ihlaslı hal ve kal ehilleri tarafından okunursa Allah’ın izniyle niceleri zulmetten nura hicret eder, ölü ruhları dirilir.

 Merhum Kocatepe Camii İmam Hatibi Hafız İsmail Coşar’ın okuduğu ezandan etkilenerek Müslüman olan bir İngiliz’in hikâyesini bir televizyon programında kendisinden dinlemiştim.

Arşa yükselen üç ses vardır denilir. Ezan sesi, Kur’an sesi ve mazlumun ahı. Makam ve tecvide uygun Kur’an’, ezanın bereketiyle nice Müslüman olmayanlar hidayete ermişlerdir.

İnsan ömrü de iki ses arasındadır. Doğarken ezan, ölünce de sala okunur.

Yazımıza burada nokta koyarken; Avustralya’da yarışmada birinci olan Hafız Kazım Debreli hocamıza nezaket gösterip bizi hanelerinde ağırladıkları, hatıralarını paylaştıkları için teşekkür ediyor, hayırlı ve afiyet içinde bir ömür diliyoruz. Son olarak İstiklal Marşımızdan bir kıta:

“Ruhumun senden İlahi şudur ancak emeli:

Değmesin ma'bedimin göğsüne na-mahrem eli;

Bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli

Ebedi, yurdumun üstünde benim inlemeli.”

                                             (Mehmet Akif Ersoy)

Aminn!

Selam ve dua ile…