Mevsim yine geldi, deniz ve orman hayatımıza daha çok girecek.

Tatil için her ikisine de daha çok ihtiyacımız var.
Aslında her zaman ihtiyacımız var ama biz sadece kullanacağımız zaman ihtiyacımız varmış gibi yaşıyoruz. Bunun için gerçekte hayatımız için ne kadar önemli olduğunu belki de bunun için kolay kolay fark edemiyoruz.

Belki onun için deniz sadece mavi orman da yeşil.
Deniz su, orman da ağaç.

Denize gir yüz güneşlen, balığını ye bırak.

Ormanın ağacını kullan, meyvesini kullan, gölgesini kullan, içindeki hayvanları nebatatı kullan, koruyuculuğunu kullan arkanı dön ve git.

Sadece bırakıp gitsek iyi.

Çöpünü at, kirlet, yak, pisliğini bırak, vahşiliğini bırak, yapısını boz hırslarına, nefsine kurban et  ondan sonra terk et.

Hiç denize empati yaptık mı?

Ormana empati yaptık mı?

Bir an deniz olalım;

Düşünün koca koca gemiler sintinelerini pisliklerini bırakarak gürültüsü ile geçerken deniz hale geliyor.

Ağlarımızı denize terk ediyor, çöplerimizi atıyor kirletiyoruz. Deniz acaba ne derdi.

Evler, binalar, yapılar, limanlar havaalanları inşa ediliyor,

Denizin ruhunu sıkıştırıyor, denizi doğal halinden alıyor kendi kontrolümüze sokuyor onun fıtratında var olan halini yok ediyoruz. Tecavüz ediliyor.

Akıntıları yön değiştiriyor, dalgalar eskisi gibi sahilde kendini arıtamıyor. Üstelik onun sahibi olduğunu düşündüğümüz insan onun kontrol haline aldıkça doğal halini büküyor, eziyor hareket edemez hale getiriyor. Tacizi faydalanmak sanıyor.

Sadece insan oğlu değil tabi olaylar da denizi bazen çalkalıyor. Yapısını değiştiriyor.

Depremler, tsunamiler, fırtınalar   da denizleri şekilden şekle sokuyor.

Deniz bazen patlıyor, yıkıyor kendine geliyor. Ama çevresi ve onu yaşayanlar daha çok onu kontrol edeceğim derken onu yaşamdan soğutuyorlar.

Deniz dile gelseydi eğer;

Mehtapta aşka gelmiş ruhlara,

İçindeki sevgisi depreşen kalbe,

El ele tutuşan insanlara,

Onu seyrederken kendini bulan insanlara,
Ona sığınan, yalnızlığını paylaşan ruhlara,

Melteminde serinleyen bedenlere,

Suyunda şifa bulan vücutlara,

Spor yapıp gelişen sağlık bulan insanlara,

Rızkını denizde arayan balıkçılarına,

Üzerinde yük taşıyan gemicilere,

Kendini tamamlayan yelkenlilerine,

Hırs sahibi lüks yat sahiplerine,

Şiir yazmaya ilham olduğu şairlerine,

Kendini hor kullanan,

Ruhunun sıkan insan oğluna

Sitemi ağır olurdu.

Keşke ona empati yapabilsek onun yaşamını paylaşabilsek.

Onlara hayatın yükünü tek başına çekemeyeceğini paylaşmaları gerektiğini anlatırdı.

Emin olun deniz kendine yakın olanı insan yapar.

Ellerinden tutanı,

Yaşamını tamamlayanı, hayatını paylaşan ruhları sarar sarmalar. Onlara hayat olur. Zenginleştirir.

Deniz pencerenden sadece kuşları seyreden, ağaç dallarında mutluluk arayana bir insana hayat olabilecek bir yaşam kaynağı.

Deniz kendini bilse , deniz dile gelse, deniz hayallerine sahip olup harekete geçse ufuklar ötesi hayata kapı olduğunu insanların gözüne soka soka anlatır.

Okyanusların yolunun denizden geçtiğini haykırır.

Deniz anlık yaşayan insanların günlük zevklerini tatmin eden basit bir yaşam parçası değil.

İçinde farklı alemleri barındıran, evrensel yaşamın dengesini sağlayan önemli bir yaşam katalizörü.

Deniz gerçekte çok önemli bir arkadaş bir dost.

Bakınca ruhun genişlediği, insanın içindeki sevginin depreştiği yaşama ilham olan önemli bir parçamız.

Deniz ıssızlığında ve karanlığında bile aydınlığı bağrında taşıyan, ruhlarımızın en yakın dostu.

Onu kaybetmekten korkacağımız en önemli varlığımız olarak görmemiz lazım.

Aynı şekilde ormanlarımız.

Denizimin tamamlayanı. Nefesimiz, koruyucumuz, yaşam kaynağımız.

Mevsim geldi ağlamadan onu korumak hepimizin görevi.

Yangın mevsiminde top yekûn onu korumalıyız.

Devlet öngörmeli geçmişten ders almalı.

Dönülmez akşamın ufkuna varmadan tedbirimizi alalım.

Denizi ve ormanı sevmekten usanan bir insan oğlu var mı?

Dünya denizciler günümüz kutlu olsun.

Deniz iyi ki benim arkadaşım, dostum  yaşam kaynağım .