Kast ettiğimiz siyasî rejim değil. Evli kişiler arasındaki edinilmiş mallara katılma rejimi.
İsviçre'den kopya edilen ve 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı yeni Türk Medenî Kanunu ile kabul edilen bu mal rejimi daha şimdiden ciddî sorunlara ve haksızlıklara yol açmaya başladı.
1926 yılında İsviçre Medenî Kanunundan tercüme edilerek yürürlüğe konulan Türk Medenî Kanunu ile mal ayrılığı rejimi kabul edilmişti. Aslında İsviçre Medenî Kanunu mal birliği rejimini kabul ediyordu. Fakat bu rejim kadının mallarını kocasının hâkimiyeti altına sokuyor, kadına kendi malları üzerinde söz hakkı tanımıyordu. Oysa Türk Milleti yüzlerce yıl İslâm Hukuku tarafından kabul edilen mal ayrığı rejimi ile idare edilmişti. Erkeğe kadının malları üzerinde söz hakkı tanımayan bu rejim mal birliğine göre daha adil bir rejimdi. Bu nedenle daha Atatürk zamanında mal birliği yerine mal ayrılığı benimsenmiş, üstelik İsviçrelilerin mal birliği rejiminin sakıncalarını biraz olsun giderebilmek için getirdikleri kadını koruyan ve ona neredeyse hiçbir sorumluluk yüklemeyen hükümler aynen kabul edilmişti. Böylece Türk kadını pek çok Avrupa ülkesinin kadınlarına göre aile içinde çok daha iyi bir konuma getirilmişti.
Ancak her iki eşin de çalışmasına rağmen kazanılan malların erkeğin üzerine yapılması haksızlıklara yol açmaya başlamıştı. Bu haksızlığı giderebilmek adına İsviçre'nin geliştirdiği edinilmiş mallara katılma rejimi benimsendi.
Pek çok medenî hukukçu gibi daha kanun taslak aşamasındayken biz de bu rejimin büyük haksızlıklara yol açacağını, adil olmadığını üstelik çok karışık bir mal rejimi olduğunu, tasfiye davalarının yıllarca süreceğini, ihtilafların bitmeyeceğini, bu haliyle Medenî Kanun'un kutsal bir kurum olan aileyi adeta bir şirkete benzettiğini, bu rejim yüzünden boşanmaların ve mal kavgalarının artacağını söylemiş en çok on yıl sonra işaret ettiğimiz problemlerin doğmaya başlayacağını her yerde ifade etmiştik.
Nitekim öyle de oldu. Sözünü ettiğimiz olumsuzluklar bir bir ortaya çıkmaya başladı.
Tasfiye davaları yıllarca sürüyor. Boşanan eşler, boşanmadan sonra ortalama on yıl, mallarını tasfiye edebilmek için mahkemelerde karşı karşıya geliyor. Mal rejimi çok karışık olduğu için tasfiyenin nasıl yapılması gerektiğini hukukçular bile tam olarak anlayabilmiş değil.
Üstelik son derece haksız ve adaletsiz bir mal rejimi!
Bu rejimde her bir eşin çalışarak elde ettiği kazancı onun edinilmiş malı sayılıyor. Boşanma ya da ölüm halinde diğer eş bu kazancın yarısını alıyor.
Örneğin evliliğin başlangıcında eşlerden birinin hiç mal varlığı yoktur. Ve bu eş hiç çalışmamış, diğer eş ise ticaretle uğraşmıştır. Dört yıl evli kalmışlar ve bu süre içinde ticaretle uğraşan eş önceden bir milyon lira olan servetini üç milyon liraya çıkarmıştır. Aradaki iki milyon liranın yarısı boşanma halinde, hiçbir katkısı olmadığı halde diğer eşe verilmektedir.
Şayet eşlerden biri diğerinin malvarlığına kendi malvarlığından katkıda bulunmuşsa, önce, değer artış payı adı verilen bu katkıyı geri almaktadır. Daha sonra edinilmiş mal sayılan malların değerinin yarısını talep edebilmektedir.
Bu rejime göre, talepte bulunan eşin çalışıp çalışmamasının ya da belli bir malvarlığının olup olmamasının hiçbir önemi bulunmamaktadır. Davacı eş, hiç çalışmasa, hiçbir malı olmasa, eve hiçbir katkısı bulunmasa, örneğin ev işlerini diğer eşin tuttuğu hizmetçiler görse hatta yatalak hasta bile olsa diğerinin edinilmiş mallarının yarısı üzerinde hak sahibidir.
Böyle bir rejim adil bir rejim olabilir mi?
Her iki eşin de çalıştığını, gelirlerinin de eşit olduğunu farz edelim. Bu kez de yarı yarıya paylaşım, bir yandan çalışan öbür yandan da eve ve çocuklara bakan kadın aleyhine haksızlığa yol açmıyor mu?
On iki yıllık uygulama bu rejimin ne kadar haksız bir rejim olduğunu yeterince gösterdi. O dönem yaptığımız eleştirilerin tamamı maalesef doğru çıktı.
Onun için diyoruz ki, zararın neresinden dönülürse kârdır. Bu nedenle kanun koyucunun bu haksız rejimi bir an önce değiştirmesini tavsiye ediyoruz.
Nasıl bir değişiklik olması gerektiğini soran olursa bu konudaki bilgi ve birikimimizi paylaşmaya hazırız.