Geçtiğimiz haftaki yazımızın başlığı “Bizim Olan Ama Bizden Uzaklaşan Gençlerimiz (1)” şeklindeydi. Yazımıza kalan yerden devam ediyoruz. Gerçi muhterem Prof. Dr. Mehmet Görmez hocamız, “dinden uzaklaşan gençlerimiz” ifadesine haklı olarak itiraz ediyor. Hocamız, şöyle demeyi daha uygun buluyor: “Bizim din söylemimiz gençlerden uzaklaşıyor.”

Günün sonunda yüzleştiğimiz bir gerçek var: Gençlerimiz, bizim temsil ettiğimiz değerlere daha mesafeli yaklaşıyorlar. Özellikle dini hassasiyeti olan kesimler, bazen çok gayret sarf etmelerine rağmen istedikleri sonucu alamıyor ya da çocuklarının kendileri gibi olmadığına üzülüyorlar.

Konunun uzmanlarından Prof. Dr. Nevzat Tarhan hoca: “40 yaşındaki bir insanın olgunluğunu, 15 yaşındaki bir kimseden beklemeniz gerçekçi değil.” diyor.

Çocuklarımız eve geliyorlarsa, kötü alışkanlıkları yoksa tam olmasa da ibadetlerini yapıyorsa, günümüz şartlarında mutlu olmamız gerekir. Eğer çocuklarımızı sevgiyle büyüttüysek, arayış içinde olsalar da yine eve döneceklerdir. Biz her şeyi yaptıysak, tebliğ ettiksek, buna rağmen imtihan oluyorsak, evlatlarımıza dua edeceğiz. Bizim gücümüz yeten şeyler var, yetmeyen şeyler var. Kadir-i Mutlak Allah’tır. Yegâne güç sahibi Cenab-ı Haktır.

Bize düşen, doğruları anlatarak örnek olmak; çocuğumuza düşen ise doğrulara uymaktır. Uymazsa, bedelini öder.

Nuh (a.s), oğluna; Lut (a.s), hanımına; âlemlerin efendisi Resul-i Ekrem efendimiz, amcası Ebu Talib’e hidayet konusunda yardımcı olamadılar.

Bize düşenler nelerdir?

• Çocuklarımıza kıyafet, hediye almak elbette iyi bir şey. Âmâ en önemlisi, ona zaman ayırmamız, verimli zaman geçirmemiz ve oyun oynamamızdır.

• Çocuklarımızla çok fazla hikâye, anı biriktirmeliyiz. Çünkü geleceğinin inşasında, gençlerimiz ailedeki güzel yaşantılardan yararlanacaktır.

Hikâyesi olmayanın, hikâyesi yazılmaz.

• Küçük yaşta gül tohumu ektiysek, elbette gül gibi gençliğe sahip oluruz. Diken tohumu ektiysek, batan, acıtan, kanatan dikenler gibi çocuklar karşımıza çıkar.

• Çocuklarımıza adil davranmamız, onları adam yerine koymamız gerekiyor.

Yeri geldi, Belçika’nın Brüksel şehrinde toplu ulaşımda şahit olduğum bir gözlemi sizinle paylaşmak istiyorum. Kıyafeti pek düzgün olmayan 45-50 yaşlarında bir baba ile 10-12 yaşlarında bir ilkokul öğrencisi oğlu arasındaki konuşmaya şahit oldum. Genç, babasına soru soruyor. Anladığım kadarıyla "Moğollardan" bahsediliyordu. Baba, oğluna beden dilini de kullanarak, Moğolların çekik gözüne kadar her şeyi dramatize ederek anlattı. Ona ne kadar değer verdiğini gösterdi. Çocuktaki merak duygusuna sahip çıktı ve ona değer verdi.

Şair Abdülhak Hamit Tarhan’ın ifadesiyle:

“Kim demiş çocuk küçük bir şeydir,

Belki de çocuk en büyük şeydir.”

• Çocuk yetiştirirken hata yapmışsak, bunu da sonradan fark ettiysek, onlarla bunu paylaşmamız, yaptığımız hatalardan pişman olduğumuzu dile getirmemiz, bizi küçültmez; aksine gençlerimizin gözünde bizi büyütür.

Söylem ve eylemimizle, geleceğimizin güvencesi gençlerimizi dine yaklaştıran, yakınlaştıranlardan olmamız temennisiyle.

Selam ve dua ile