Organize olamamış, her kafadan bir sesin çıktığı memleketlerde başarılı iş yapmak malumunuz çok zordur.

Elbette farklı fikirlerin çok olması güzel bir şey ama bu fikirleri hedefe götürecek rotayı bulabilmek önemli…

Bir rotaya, bir sonuca odaklanmamış bir şekilde ortaya bir fikir atmak, sadece düşünce zenginliği ve hoşça vakit geçirme aracı olabilir.

Fikri organize edebilmek, bilinç ve irade gerektirir.

İradeye teslim edilemeyen fikirler, hatta yaşamlar sadece hoşça vakit geçirmenin bir yolu olabilir.

Bilinç, fikri zamanında işler, içselleştirir sonuca götürecek bir projeye dönüştürür.

Bunun için samimi kararlı ve tutarlı şekilde bir projeyi işler.

Onu yaşam içinde sınar ve yeniden düzenler, içindeki eksiklikleri tamamlar.

Hedefe yönelik ümidi tamdır.

Bu bireysel bir yöntem olabileceği gibi, “bir” olabilecek insanların da yöntemidir.

İnanmış bir ekip dünyanın en zorlu projelerini başarabilir.

İnanmış bir ekip aynı zamanda inandırabilen bir ekiptir de …

Böyle bir ekip aynı zamanda strateji üretebilen bir güç olursa ne olur?

İşte işin bam teli burasıdır.

Eğer bu ekibin amacı insanı ve insanlığı yüceltmekse toplum refaha erer, eğer bu ekip toplumu kullanmak istiyorsa o zaman tehlikeli bir boyuta bürünür.

Gelişmiş ülkelerde bile refah uçurumları olduğuna göre azınlık olan bu ekibin çoğunluk olan toplumun kaynaklarını kullandığını gösteriyor.

Çoğunluk dağınılmış, azınlık birleşmiş ve bilincini organize etmiştir.

Bunu köylere, ilçelerimize, ülkemize, hatta dünyaya bakarak görebiliriz.

Tabi ki kafamız dağınık değilse, çünkü görebilmek için odaklanabilmek de lazım.

Ömrüm boyunca hem köyümde hem ilçemde, ilimde ve ülkemde gözlemim, her seçim bir ümittir.

Oy verilir. Hatta seçeriz ve seçenler verdikleri oydan pişman olurlar. Çünkü iktidara gelenler neredeyse cenneti vaat ederler ama ellerimizdeki cennetlik imkânlar da kaybolur.

Ve seçtiğimiz insanlara kızarız, yeni seçecek insanlar buluruz.

İşte o birleşmiş ve bilinçli küçük azınlık o sırada kesesini dolduruyordur.

Onların imkânları genişlediğinde dağınık çoğunluk mutsuzluğu ile baş başadır.

Dağınık çoğunluğun ruh haleti şikâyet eden, ümitsiz, her şeye olmaz diyen, dayanışmayı beceremeyen, bir birini kıskanan, bir biri ile kavgalı, inatlaşmış, bir birinin doğrusuna bile katlanmayan davranışların bolca yaşandığı bir atmosfere bürünmüştür.

Birleşmiş ve bilinçli küçük azınlığın tam istediği ruh haleti de budur. Sevgileri ve nefretleri ile karar veren muhakeme ve düşünmeden uzak bu geniş yapı kullanışlı seviyeye gelmiştir.

Kavgalar kaoslar, terör de bu ortamdan yeşerir ve bu ortamı besler.

Bilinçli ve birleşmiş küçük azınlık dağınık çoğunluğa hükmetmek için gerekli ortamı yakalamıştır.

Bu gözle köyümüze bir bakalım, ilçemize, ilimize bir bakalım acaba nasılız. Ülkemize bakalım. Kaynaklarımızı ve zenginliklerimizi kimler kullanıyor.

Bir de dünyamıza bakalım. Küresel kaynaklar nasıl paylaşılıyor.

Dünyanın büyük bir çoğunluğunun yoksulluk sınırında yaşadığını düşünürsek, savaşların göçlerin yaşandığı bu ortama bir de bu gözle bakarsak sanırım bir şeyleri görebiliriz.

Düşünün dünyanın gıda endüstrisini bir grup, sermayeyi bir grup, enerjiyi bir grup, yer altı kaynaklarını bir grup, deniz ulaşımını bir grup esas olarak kontrolü altına almış. Onlardan habersiz küresel yaşamda hareket yapamıyorsun.

Bu grupların en büyük özelliği sahip olduğu bu gücü korumak ve geliştirmek için dinleri, inançları, kültürleri, insanlığın temel yapılarını kullanmaktan çekinmemeleri.

Bizler seçtiğimizi sanırken, dağınıklığımız, bilinçsiz davranışlarımız, organize olamayan ruhsal yapımız sayesinde bilinçli bu azınlığın tercihlerini gerçekleştiriyoruz.

Ne yapmalı?

Bence dayanışabileceğimiz her yolu açmalıyız.

Tamamlanabileceğimiz ortamları oluşturmalıyız.

İrademizi her an kullanmalıyız.

Sevdiklerimize ve nefret ettiklerimize göre karar vermemeliyiz. Sevdiğimizin yanlışını, nefret ettiğimizin de doğrusunu göremeyiz.

Yaşam merkezimize nefsimizden önce birlikte istikbal ve istiklalimiz koymalıyız.

Doğru bir.

Peygamberimizin bu düşüncesi; Birleşmiş küçük azınlık dağınık çoğunluğa hükmeder.

Bilgi ve bilinçle dayanışmayı zenginleştireceğiz.

Atatürk’ün 6 ilkesini içselleştireceğiz. Bunu anlamadan algılamadan yaşamına uyarlamadan savunanlarda olmadan…

Türk milletinin binlerce yıllık geleneği, İslam’la tanıştıktan sonraki zenginliğimiz, Cumhuriyet ile sahip olduğumuz yeniden var oluş dayanışma özelliklerimiz aslında bizim ihtiyaç duyduğumuz yöntemleri barındırmakta.

Hatta bu özelliklerimiz dünyanın yeniden şekillenmekte olduğu bu dönemde bizim rotamızın ana dayanağı olmalı.

Yoksa birleşmiş ve bilinçli azınlığın mutlu olduğu hükmettiği bir yaşamda mutsuz dağınık çoğunluğun bir üyesi olarak kalacağız.