Bir Ramazan daha bitti, bir bayram daha geçti.
Başlangıçta oldukça uzun gibi görünen ve insanda bitmeyecekmiş hissi uyandıran bir ay daha geçti gitti.
İnsan ömrü de böyle değil mi?
Çocukluğumuzda, 60 - 65 yaş civarında ölen bir kişi duyduğumuz zaman “ne kadar da çok yaşamış” şeklinde konuştuğumuz yaşları şu anda kendimiz aştık.
Bu kadar yıl nasıl da hızlıca akıp gitti bilmiyoruz.
Diyeceğim o ki, zaman hızlı akıyor.
Bir sel gibi, bir fırtına gibi akıp, esip gidiyor zaman…
Son bir aylık zaman dilimi de aynen böyle aktı, esti gitti.
Bitmeyecek zannettiğimiz Ramazan ve akabindeki bayram da 1 gün gibi geldi geçti.
Günler, haftalar, aylar, yıllar geçip gidiyor. Bu aylar ve yılların içinde insanoğlu sevinçler ve üzüntüler yaşıyor. Düğünler, bayramlar sevinç günlerimizin, hastalıklar ve ölümler de hüzünlü günlerimizin başında yer alıyor.
Öyle anlar oluyor ki insan sevineceğine veya üzüleceğine karar veremiyor. Sevinç ve üzüntü birbirinin içinde aynı anda yaşanıyor.
Toplum olarak bizi birbirimize kenetleyen, birlik ve beraberliğimizi zirveye taşıyan dini ve milli günlerimiz ve bayramlarımız var. Bunlar çok özel günlerimizdir bizim…
Bu özel günler beraberlik içinde, birbirimizle kaynaşarak kutlanırsa bir anlam ifade eder ve millet olarak bizi kopmayan bir bağ ile bağlar. Aksi takdirde bu özel günlerin diğer günlerden bir farkı kalmaz.
Diğer yandan son yıllarda dini bayramlarımız maalesef bir tatil olarak algılanmaya başlandı. Ne zaman bayram gelse hemen evlerini kapatarak tatile koşan ailelerin sayısı yıl geçtikçe arttı.
Ailesinden ve ebeveyninden böyle gören yeni nesillerimiz de aynısını taklit ediyor ve bayramlarımız asli unsurundan giderek uzaklaşıyor.
Dini ve milli günlerimizden kopmak, milleti millet yapan en önemli özelliğin kaybolması anlamına gelir ki bu durum geleceğimiz için endişe vericidir.
Biz bir ve beraber olursak ancak millet olma vasfımızı sürdürebiliriz. Her bir ferdin ayrı baş çektiği bir toplum millet olma vasfını kaybeder.
Ne diyor milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy;
“Girmeden tefrika bir millete düşman giremez.
Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.”
Zaman ayrılık gayrılık değil, birlik beraberlik zamanı. Birlik beraberlik anlayışının toplumumuzda bir an önce yerleşmesini temenni ediyorum.
GÖNÜLLÜ DENETMENLİK PROJESİ
Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri denetim eksikliğidir. Ülkemizde denetimler yetersiz. Bu sebeple fiyat artışlarının ve bozuk ürünlerin önüne geçilemiyor. Denetim eksikliğinin giderilmesi konusunda uzun yıllar Almanya'da yaşamış gurbetçi bir vatandaşımız tarafından bir proje geliştirildi.
Ertan Akmeşe isimli vatandaşımız tarafından Avrupa’daki uygulamalardan da yararlanılarak geliştirilen projeyle devletin denetim kapasitesi artırılacak, aynı zamanda sıfır maliyetle binlerce kişiye istihdam sağlanacak. Projeyle hem ekonomik istikrar hem de toplumsal güvenlik açısından büyük fayda sağlaması düşünülüyor.
Almanya’da 33 yıl boyunca çeşitli kurum ve sivil toplum kuruluşlarında görev alarak tecrübeler edinen Kadim Dostlar yönetim kurulu üyesi ve Selamet Akıncılar grubu üyesi olan Ertan Akmeşe, Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri olan denetimsizlik ve işsizlik konularına çözüm getirmek amacıyla, kendi adını verdiği "Akmeşe Denetçilik Sistemi’ni geliştirdi.
Bana projesini göndererek duyurulması yönünde katkı bekleyen Ertan Akmeşe, uzun yıllar boyunca Avrupa’da belediyecilik ve sosyal hayatla ilgili edindiği deneyimleri Türkiye’ye uyarlayarak, burada yaşanan denetim eksikliklerinin önüne geçmeyi amaçlıyor.
Projeyle özellikle gıda, sağlık, turizm gibi sektörlerdeki denetimde olan eksikliklerin giderileceğini belirten Akmeşe, hem vatandaşın hizmet kalitesini hem de ekonomik kazancı artıracağını ifade etti. Ertan Akmeşe, sistemin tüm Türkiye’de etkili olacağına, toplumsal rahatlama sağlayacağına ve denetim konusundaki sıkıntıların giderileceğine de inanıyor.
PROJE NEDİR?
Akmeşe Denetçilik Sistemi’nin temeli, denetim yapacak kişilerin önceden eğitilmesine dayanıyor. Projede yer alacak denetçiler, belirli alanlarda uzmanlık kazanacak ve ardından ‘denetimci kimliği’ alacaklar. Bu proje, günlük hayatta vatandaşın hayatını zorlaştıran denetimsizlikten doğan bütün problemleri ve mutfaktaki enflasyonu en aza indirmeyi amaçlayarak gıda, sağlık, turizm, ticaret vb. alanlarda uygulanabilecek olan bir sistem olarak öne çıkıyor. Denetimci adayları, önceden alacakları eğitimle, hangi alanlarda nasıl denetim yapacaklarını öğrenirken, aynı zamanda yasal çerçeveler ve etik kurallar hakkında da bilgi sahibi olacaklar. Bu eğitim, denetim yapacak kişilerin görevlerini doğru ve etkili bir şekilde yerine getirmelerini sağlayacak.
Sistemin en önemli avantajlarından biri, denetimci adaylarının sisteme katıldıktan sonra kazanç elde etmeleri. Denetçiler, yapılan denetimlerde tespit ettikleri usulsüzlüklerden ve yasal ihlallerden dolayı devletin kesmiş olduğu cezaların bir kısmından prim alacaklar. Bu model hem denetçileri teşvik edecek hem de devletin herhangi bir ek maliyet üstlenmeden denetim işlevlerini yerine getirmesine imkân sağlayacak.
Akmeşe, bu konuda şu açıklamayı yapıyor: “Denetimcilerin maaşları doğrudan yaptıkları denetimlerin sonuçlarına bağlı olacak ve kesilen cezaların bir kısmı onlara ödenecek. Bu, denetçilerin sadece sorumluluklarını yerine getirmekle kalmayıp aynı zamanda daha fazla denetim yapmaları için motivasyon sağlayacak. Sonuç olarak, denetçilerin kazancı, onları daha dikkatli yapacak ve sürekli denetim yapmaya yönlendirecek”.
Akmeşe Denetçilik Sistemi, devlet için önemli gelir kaynakları da oluşturuyor. Sistem, denetim süreci sonucunda ortaya çıkan cezaların hem devletin kasasına bir gelir olarak yansımasına hem de denetimcilerin elde ettiği kazançlardan devletin vergi almasına imkân sağlıyor.
Yapılan denetimler sonucunda işletmelerde tespit edilen usulsüzlükler devletin gelirini artıracağını belirten Akmeşe, denetimcilerin kazançlarının da vergi yoluyla devletin bütçesine katkı sağlayacağını ifade etti.
Projesinin toplumsal faydalarına değinen Akmeşe, bu proje kapsamında sistemin toplumsal faydasının da büyük olacağına dikkat çekti. Denetimlerin, yalnızca devletin gelirini artırmakla kalmayacağını, aynı zamanda denetlenecek alanlarda usulsüzlük ve yasadışı faaliyetlerin azalmasını sağlayacağını söyleyen Akmeşe şunları söyledi:
“Özellikle gıda güvenliği, sağlık ve turizm gibi kritik sektörlerde yaşanan eksiklikler ortadan kalkacak ve vatandaşlar daha güvenli bir yaşam alanına kavuşacak. Ayrıca, denetçilerin denetim yaptığı yerlerdeki esnaf üzerinde oluşturduğu psikolojik baskı, usulsüz faaliyetleri azaltacaktır. Esnaf, her an denetim yapılabileceğini bilerek, daha düzgün ve yasal yollarla ticaret yapmaya yönelecek. Ancak, denetçilerin direkt ceza yazma ehliyeti olmayacak. Sadece ceza yazılacak belgeyi hazırlamak ve ilgili kuruma sunmakla mükellef olacaklar. Diğer taraftan da rotasyon sistemiyle her hafta denetçilerin görev bölgesi değişecek. Denetlenen iş yerine sonradan başka bir denetçinin gelip denetleme yapmaması için sticker gibi bir bildirim bırakılacak. Bu sayede yerinde doğabilecek sıkıntıların önüne geçilecek”.
Sistemin uygulanmasıyla, özellikle büyük şehirlerde binlerce kişiye iş imkânı sağlanmasını öngören Akmeşe; “Türkiye’nin 81 ilinde her ilde en az 1000 kişiye iş imkânı sağlanabilir. İstanbul gibi 16 milyon nüfusa sahip bir metropolde bu sayı 10 binlere kadar çıkabilir. Bunların hepsi istihdam demek olacak ve devletin kasasından çıkmadan olacak. Bu, sadece işsizlikle mücadele etmekle kalmayacak, aynı zamanda denetim sistemini güçlendirerek ülke genelindeki ekonomik yapının sağlamlaştırılmasına katkı sunacaktır” dedi.
Akmeşe Denetçilik Sistemi’nin, sadece bir istihdam projesi değil, aynı zamanda Türkiye’nin ekonomik ve toplumsal yapısına katkı sağlayacak bir yenilik olarak öne çıktığını vurgulayan Ertan Akmeşe; “Devlete sıfır maliyetle istihdam sağlayarak, devletin denetim bağlamında yetişemediği durumlarda denetim sıkıntılarını ortadan kaldıracak” ifadelerini de ilave etmiş oldu.
Ben de bu projenin hayata geçmesi ile denetim konusundaki eksikliklerin giderilebileceğine olan inancımı ifade ederek yazımı noktalamış olayım. Sağlıklı ve mutlu yarınlar diliyorum.