Bildiğiniz gibi 2022 yılında verilecek olan yeni asgari ücret Asgari Ücret Tespit Komisyonu tarafından karara bağlanıyor.

İşçi, İşveren ve Hükümet temsilcilerinden oluşan bu komisyon, asgari ücreti belirliyor.  

Yasa gereği işçi, işveren ve hükümetten oluşan Asgari Ücret Tespit Komisyonu yeni asgari ücreti belirleme çalışmaları kapsamında dört kez toplanıyor.

Bakanlığın belirlediği üyelerden birinin başkanlık ettiği komisyon, en az 10 üyenin katılımıyla toplanıp oy çokluğuyla karar veriyor.

Sosyal Güvenlik Kurumu’nun 2020 yılı verilerine göre, Türkiye’de çalışan kayıtlı işçi sayısı 15 milyon 203 bin 423’tür

Bu işçilerin yaklaşık 6 milyonu asgari ücretle çalışanlardır. Umarım Komisyonu günümüz koşullarında bir asgari ücret belirleyerek, Asgari Ücretlilerin rahat bir nefes almaları sağlar.  

Türkiye’nin en büyük sendikalarından TÜRK-İŞ, HAK-İŞ ve DİSK, 2022 yılında uygulanacak asgari ücretin belirleneceği toplantıdan bir gün önce ortak bir açıklama yayınladı.

Sendika şubelerinin bulunduğu illerde eş zamanlı yapılan basın açıklaması ile asgari ücret beklentileri açıklandı.

Şehrimizde de Türk-İş Konya Temsilcisi ve Tarım Sendikası Başkanı Abdülkadir Tamak Türk-İş’e bağlı sendikaların Konya şube Başkanlarıyla birlikte bir basın açıklaması yaptı.

Günümüzün ekonomik ve sosyal koşullarına uygun bir asgari ücretin açıklanmasını dile getirdi:

Abdülkadir Tamak, “Asgari ücret, işçi ve ailesinin günün ekonomik ve sosyal koşullarına göre insanca yaşamasını mümkün kılacak, insanlık onuruyla bağdaşacak bir ücrettir. Bu yönüyle asgari ücret, insanın yaşaması ve varlığını sürdürebilmesi için gerekli olan asgari gelir kaynağıdır.  Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Anayasası’nın girişinde, “işçinin ve ailesinin yalnızca geçimini temin eden ücret, insanca yaşamaya yeterli bir ücret değildir. Üç İşçi Konfederasyonu “insan onuruna yaraşır bir asgari ücret” belirlenmesi taleplerini bir araya gelerek ortaklaştırmıştır. Asgari ücret belirleme çalışmaları sadece ücretli kesimi değil, toplumun tümünü yakından ve doğrudan ilgilendirmektedir. Sadece asgari ücret alanlar değil; asgari geçim indirimi, işsizlik ödeneği, kısa çalışma ödeneği, engelli ve yaşlılık aylığı ile bakım yardımı, genel sağlık sigortası, bireysel emeklilik, sosyal güvenlik borçlanması,  sosyal güvenlik alt ve üst primlerinin belirlenmesi gibi çok geniş bir alanı kapsamaktadır. Ekonomide özellikle son dönemde döviz kurlarında yaşanan olağanüstü dalgalanma ve başta gıda ve kira olmak üzere temel mal ve hizmet fiyatlarında görülen artışlar, emeğinden başka hiçbir geliri olmayan ücretli çalışanların satın alma gücünü geriletmiştir. Bu nedenle, 2022 yılında geçerli olacak asgari ücretin, ekonomide yaşanan gelişmeler de dikkate alınarak, insana yakışır bir yaşam düzeyini sağlayacak şekilde tespit edilmesi gereği ortak düşüncemizdir. Sosyal devlet anlayışı çerçevesinde, gelir dağılımında adaleti ve iyileştirmeyi temel alan, refahın geniş kitlelere yayılmasını amaçlayan bir yaklaşımla tespit edilmesi toplumsal huzur ve iş barışının sağlanması için gereklidir.”

Asgari ücretin insana yaraşır bir ücret olmasının şart olduğuna dikkat çeken Abdülkadir Tamak, Sosyal devlet anlayışı çerçevesinde, gelir dağılımında adaleti ve iyileştirmeyi temel alan, refahın geniş kitlelere yayılmasını amaçlayan bir yaklaşımla asgari ücretin tespit edilmesi gerektiğini dile getiriyor.

Öte yandan bugün asgari ücretlilerin üzerinde dayanılmaz bir vergi yükleri bulunuyor. Asgari ücretli Vergi yüklerinden dolayı da geçinmekte oldukça zorlanıyor.

Türkiye’de gelir vergisi mükelleflerinin büyük çoğunluğu ücret geliri elde edenlerden oluşuyor.

Kaldı ki, hem doğrudan gelir ve kazanç üzerinden hem dolaylı olarak mal ve hizmet alımında yapılan zorunlu ihtiyaç harcamalarından dolayı günlük yaşantısının her aşamasında vergiye maruz kalıyorlar.

Ücretli çalışanların net ücreti, vergi dilimlerindeki artışlar nedeniyle ilerleyen aylarda da düşmektedir.

Asgari ücret alan işçiler bile yılın son dört ayında eksik ücret almak durumunda kalmaktadır.

Asgari ücrette gelir vergisi nedeniyle meydana gelen gerilemenin telafi edilmesi uygulaması, sadece asgari ücretle çalışan bekâr işçiler için geçerlidir.

 Evli, üç çocuklu ve eşi çalışmayan bir işçi yılbaşında elde ettiği ücret düzeyini yılsonunda alamamaktadır.

Bu işçinin yılın toplamı itibariyle kaybı devam etmektedir. Mevcut bu uygulamayla aile korunmamaktadır.

Tüm ücret gelirlerinde, asgari ücrete denk gelen kısmına kadar olan tutarın vergi dışı bırakılması yönünde sosyal taraflar arasında görüş birliği oluşmasına rağmen, şimdiye kadar herhangi bir düzenleme yapılmamıştır.

İşverenin sosyal güvenlik primi düşürülmüş ve buradan doğan milyarlarca liralık gelir kaybı Hazine tarafından karşılanmaktadır.

Ancak işçilerin sosyal güvenlik priminde bir indirim yapılmamıştır. Sosyal devletin koruyucu vasfı öncelikle düşük gelirli olan ücretli çalışanlar için olmalıdır. 

Asgari ücretin saptanmasında sendikalar Anayasada yer alan “Geçim Şartları” yaklaşımına öncelikle uyulmalıdır talebinde bulunuyorlar.

İnsan onuruna yakışır bir asgari ücret tespit edilmesi için sendikalar, aşağıdaki şartlara uyulması beklentisi içindedirler.

Asgari ücretin saptanmasında Anayasa’da yer alan “geçim şartları” yaklaşımına öncelikle uyulmalıdır.

Günün ekonomik ve sosyal koşullarına göre işçinin ve ailesinin insanca yaşamasını mümkün kılacak ve insanlık onuruyla bağdaşacak asgari ücret belirlenmelidir.

Asgari ücret net olarak açıklanmalıdır. Bu ücretten yapılacak vergi, sosyal güvenlik vb. kesintiler net tutarın üzerine ilave edilmeli ve yıl boyunca asgari ücret açıklanan bu net ücretin altına düşmemelidir.

Asgari Geçim İndirimi (AGİ) işçinin medeni durumuna göre ayrıca ilave edilmelidir.

Tüm ücretlerin asgari ücrete tekabül eden kısmı vergiden muaf olmalıdır. Gelir vergisi tarifesi en az yeniden değerleme oranında artırılmalıdır. 

Ayrıca ücretliler için damga vergisi uygulaması kaldırılmalıdır. Asgari ücret sonrası ilk vergi basamağı için uygulanacak oran da yüzde 10 olmalıdır.

Asgari ücret, herhangi bir ayırım yapılmadan yine ulusal düzeyde tek olarak ve yıllık belirlenmelidir. İşçilerin arasında nitelik, kıdem, işin mahiyeti gibi ekonomik amaçlı değerlendirmelerin tümünden bağımsız olarak ele alınmalıdır.

Asgari ücret, ekonomik ölçülerin ötesinde sosyal bir ücret olarak kabul edilmeli ve bu özelliği temel alınarak belirlenmelidir.

 Devlet çalışanlar arasında ayrım yapmamalı, kamuda geçerli en düşük aylık tutarını asgari ücret belirlenirken de dikkate almalıdır.

Asgari ücret ile bağlantılı olarak ve günümüz ekonomik koşullarını da dikkate alarak; İşverenlere sağlanan sosyal güvenlik prim desteğinin benzeri bir destek işçilere de verilmeli ve işçilerin sosyal güvenlik haklarında bir kayıp yaratmayacak şekilde işçi SGK prim payı 5 puan düşürülerek bütçeden karşılanmalıdır.

 “Sosyal Devlet” ilkesi gereği memurlara çalışmayan eş için ödenen “aile yardımı” işçiler için de uygulamaya konulmalıdır.

Sendikal örgütlenmenin önündeki engeller kaldırılmalı ve asgari ücret teşviki sadece sendikal örgütlenmenin olduğu işyerleri için uygulanmalıdır.

Sonuç olarak sendikaların asgari ücretin geçinebilecek en az net 5 bin lira olması talebi yerine getirilir.

Ülkemiz genelindeki yaklaşık 6 milyon asgari ücretli çalışanın, ailesinin geçinebilecekleri bir ücret almaları sağlanır.

Ne dersiniz sizce de öyle olması gerekmez mi?