Yazılarımda daha çok güncel, siyasi ve sosyal konuları kaleme almaya çalışıyorum.

Bu arada insanlarımızın davranış şekilleri ve toplum içinde yaşama biçimi gibi uymamız gereken bazı önemli ölçülerimiz kaybolup gidiyor. Gerçi yazsak da ne kadar etkisi olacağı ayrı bir konu… Biz yine de her konuda uyarı, ikaz görevimizi yapmaya devam edeceğiz. Uygulama sorumluluğu okuyana ait.

Bugün, güncel ve siyasi olaylardan uzak ama bizi yakından ilgilendiren, toplumsal realiteden hareketle farklı ama oldukça önemli bir konuda yazı kaleme alacağım.

Yazım, ülkemizdeki ve dünyadaki olaylardan uzak olsa da bizden uzak olmayacak. Bize son derece yakın hatta yanı başımızda cereyan eden bir davranış biçimini konu edeceğim. Bu öyle bir konu ki hepimizin sağlığını yakından ilgilendiriyor.

Bir şahıs herhangi bir konu hakkında düzenlenen konferansa katılıyor, orada olmaktan mutluluk duyuyor ama yanı başında oturan bir diğer şahsa ne tür bir etki yapacağını düşünmüyor.

Bir kişi faaliyet yaptığı derneğin, vakfın, cemiyetin bir toplantısına iştirak ediyor ama aynı amaç için çalıştığı dava arkadaşının sağlığını bozabileceğini akıl edemiyor veya umursamıyor.

Bir Müslüman namaz kılmak için camiye geliyor ama camide yan yana, omuz omuza saf tuttuğu diğer Müslümanları rahatsız etmemesi gerektiğini ya bilmiyor ya da aldırış etmiyor.

Yani bir kişi sevap umacağını, hayır işleyeceğini, iyilik ve güzelliklere katkıda bulunacağını düşünerek bir adım atıyor ama attığı bu adımın günaha dönüşebileceğini düşünmeden hareket ediyor.

Nasıl mı? Örneklerle açıklamaya çalışayım.

Temiz olmayan, pis kokular ihtiva eden, başka insanları rahatsız edecek şekilde bir elbise ve çorapla veya çıplak ayakla camiye gelen bir kişinin bu davranışı doğru mudur, caiz midir? Düşünmemiz gerekir.

Elbise ve çoraplardaki kirlilik halıya ve diğer insanlara da bulaşacağından, çıplak ayaklardan mantar vb. gibi çeşitli hastalıklar yayılacağından dolayı bu gibi davranışlara kesinlikle dikkat edilmesi gerekmektedir. Bir kişinin bastığı yere biraz sonra bir başka kişinin secde edeceğini düşünmek gerekir.

Ayrıca ağzında sigara kokusu ile camiye gelmek, toplum içine girmek başka insanları rahatsız edeceğinden bunun da doğru ve caiz olup olmadığını düşünmemiz gerekir.

Cami önlerinde görüyoruz. Adam Ezanın bitmesini sigara çekiştirerek bekliyor. Ezan biter bitmez sigara izmaritini bir köşeye atıp camiye giriyor. Ağzındaki sigara kokusu, yanında duran adamı rahatsız ettiği gibi secde yaptığı halıya bile sirayet ediyor. Aynı yere secde eden bir başka kişinin duyacağı rahatsızlığı hesap etmek gerekir.

Şimdi daha dikkatli okuyun.

Adam grip. Hapşırıyor, öksürüyor, burnunu çekip duruyor. Bu haliyle camiye geliyor, topluma giriyor, konferansa gidiyor, dernek veya cemiyet faaliyetlerine iştirak ediyor. Bu adam grip hastalığını bir başkasına bulaştıracağını ya düşünmüyor veya umursamıyor.

Grip olduğu halde insanların bulunduğu mekânlara, toplum içine giren, diğer insanlarla tokalaşan hatta onlarla kucaklaşan bir kişi hastalık bulaştırdığı kişilere nasıl bir zarar verebileceğini düşünmüyor veya aldırış etmiyor.

Yahu ne işin var kardeşim senin bu halinle camide, salonda, toplum içinde… Hastalığını başkalarına bulaştırmaya ne hakkın var?

Efendimiz, rahatsızlık veren soğan sarımsak kokusu ile camiye gelmeyi yasaklamışken sen bir de hastalık bulaştırıyorsun. Başkasına sıçrattığın hastalık, vebal olarak sana yeter de artar bile…

O halinle gelme kardeşim. O hasta halinle gelme. Grip olduğun halde toplum içine girme. Başkalarına hastalık bulaştırma. Bu hastalığın bazı kişilerde ölümcül olabileceğini düşün. Grip deyip geçme. Grip bazı insanları öldürebilir, öldürmese de süründürür. Bu insanların hakkına tecavüz etme.

Çorap kokusu, sigara kokusu, soğan sarımsak kokusundan daha aşağıda değildir. Bunlar da en az soğan sarımsağın verdiği rahatsızlık kadar hatta onlardan daha fazla rahatsızlık verirler. Gribin yaptığı etki ise bunlardan kat kat fazladır. Grip, bırakın koku ile rahatsızlık vermeyi hastalığı, bulaştırmak, yaymaktır.

Bu şekilde camiye, salona, toplum içine gelenlere sözüm şudur ki; Sizin bu hallerinizle camiye, konferansa, dernek faaliyetine gelerek almayı düşündüğünüz sevaptan çok daha fazla, hem de kat kat fazla günaha giriyorsunuz. Üzerinize çok büyük günah, vebal, mesuliyet yükleniyorsunuz. Haberiniz olsun. Allah aşkına bu şekilde camiye gelmeyin. Allah aşkına bu şekilde toplum içine girmeyin. Başka insanların sağlığını düşünün.

“Ben hastayım ama işime gitmem gerekir, mecburen bazı işleri yapmam gerekir” diyenlerin seslerini duyuyorum. Bu gibi kişiler hasta oldukları halde yapmaları gereken mecburi işler için önlem almak, tedbir almak zorundadırlar. Öncelikle maskelerini takacaklar, sonra da insanlara fazla yaklaşmadan, onlarla kucaklaşmadan hatta tokalaşmadan işlerini yapıp hemen uzaklaşacaklar. Hastalığı fazla olanlar mutlaka doktor raporu ile evlerine çekilip, istirahat edecekler ve kendilerine karantina uygulayacaklar. Ailenin diğer fertlerinden bile uzak duracaklar.

Bunlara dikkat edilirse bulaşıcı olan hastalıklar toplumda fazla yayılma imkânı bulamaz. Aksi halde bugün olduğu gibi hastalık bütün toplumu sarar.

Böyle bir yazı yazmak nereden aklıma geldi? Onu da yazayım.

Yaklaşık bir aydır şiddetli bir şekilde öksürüyorum. Neden mi? Bir ay önce bir dernek faaliyetine katıldım. Yanımda oturan ve grip olduğu halde bu faaliyete katılan şahıstan anında hastalık kaptım. Hastalık vücudumun her yanını olumsuz etkiledi. Her yanımı mahveden grip iki hafta boyunca devam etti. Diğer etkileri geçti ama öksürük bir türlü geçmek bilmedi. Hâlâ takır takır öksürüyorum. Öksürük geceleri uyutmuyor. Kullandığım ilaçların, bitkilerin haddi hesabı yok ama hiçbirinin faydası olmadı. Şimdi bana hastalık bulaştıran ve beni bir aydır perişan eden bu adam, o faaliyete o şekliyle katıldığı için sevap mı işledi yoksa bana çektirdiği onca cefa için günah mı yüklendi? Elbette günah yüklendi. Benim hakkıma girdi. Sağlığımı alt üst etti. Ben bu adama şimdi hakkımı helal eder miyim? Bu adam benden başka bakalım kaç kişiye daha hastalık bulaştırdı ve kaç kişinin daha günlerce eza, cefa çekmesine sebep oldu.

İyi olmak ümidiyle gittiğiniz hastanelerden bile daha fazla hastalık mikrobu kaparak dönüyorsunuz. Yukarıdaki şartlara dikkat edilmediği için hastalık her tarafa yayılıyor ve her hasta soluğu hastanede alıyor. Bulaşıcı hastalıkların yayılmasını önlemenin tek çaresi yukarıda açıkladığım şartlara riayet etmektir. Yazıyı bir kere daha okumanızı tavsiye ediyorum.

NOT:  Bu gece idrak edeceğimiz mübarek Berat Kandilinizi tebrik ediyor, Cenab-ı Hakk’tan beratlarını alan kullardan olmamızı temenni ve niyaz ediyorum. Bu gece en büyük duamız başta Gazze olmak üzere sıkıntıda olan dünya Müslümanlarının kurtuluşu, İslâm dünyasının birlik beraberliği ve zalimlerin kahrı için olsun İnşallah… Sağlıklı ve mutlu yarınlar diliyorum.