15 Temmuz 2016 gecesi. Evveli asrın ihaneti, sonu asrın zaferi olan gece… Başlangıcı zifiri karanlık, sonu apaydınlık olan gece… Öncesi ruhlarda kasavet oluşturan, nihayeti gönüllerde ferahlık oluşturan en uzun gece… T.C. döneminde gerçekleştirilen en kanlı darbe girişimine karşı milletimizin destanlar yazdığı gece…
İnsanlarımızın çoğu bilemese de, benim ve benim gibi Milli Görüşle yoğrulup gelenlerin nasıl bir hain olduklarını bildiği ve yıllardır karşı olduğu FETÖ grubunun, güzel ülkemizi dış güçlere peşkeş çekmek amacıyla kalkıştığı o ihanet gecesi…
Bu ihanet örgütünün; Dinler arası diyalog, Abant toplantıları, İsrail ile olan yakınlıkları, TV’lerindeki ihanet kokan diziler, Türkçe olimpiyatları adı altında insanımızı büyülemesi gibi her türlü icraatları hakkında 1997 yılından itibaren yıllarca yazılar yazdım, tehditler aldım.
Allah’a şükürler olsun ki gerek siyonizmin kölesi olan bu gruba ve bunların başındaki hain başına, gerek yine aynı dış güçlere bağlı gerçekte mason ve İsrail uşağı olan Adnan Oktar mehdi bozuntusuna gerekse kökü dışarıda olan, Allah ve Rasûlünün yolundan sapmış ve bu değerlerimizi istismar eden her türlü oluşumlara zerre-i miktar muhabbet duymadığımız gibi net bir şekilde karşı duruş sergiledik.
Bunun için Rabbime ne kadar şükretsem azdır. Bu net duruşumuz ve dosdoğru yolda yetişmemiz için merhum Erbakan hocamızın ve merhum babacığım Veyis Ersöz’ün üzerimde büyük katkıları, gayretleri ve emekleri var. Allah mekânlarını cennet eylesin.
28 Şubat ve 15 Temmuz gibi milletimizin değerlerini yok edip, Türkiye’mizi dış güçlere teslim etme planları işte bu FETÖ ve Adnan Oktar gibi köleler, uşaklar eliyle sahneye konmaktadır. Bunları ve bundan sonra ortaya çıkacakları iyi tanımak, iyi bilmek ve ölçülerimize iyi sahip olmak gerekir. Zira bunların tamamı aynı dış güçlere bağlı piyonlardır.
15 Temmuz’daki darbe girişimi FETÖ’ nün tek ihaneti değildi. 28 Şubat post modern darbesinde bunların parmağı olduğunu, Gezi Parkı olaylarının bunların tezgâhı olduğunu, 17-25 Aralık operasyonlarını bunların planladığını, MİT Tırlarının durdurulma, aranma ve uluslararası arenada Türkiye’yi suçlu gösterme olayının bunlar tarafından tasarlanan bir düzen, bir plan ve bir ihanet olduğunu artık bütün çıplaklığı ile biliyoruz.
FETÖ ihaneti bu kadarla bitmedi. Deştikçe altından ne pislikler çıktı. FETÖ hem PKK hem DAEŞ ile ortak hareket etmişti.
Ordumuz içindeki hain FETÖ’ cü generaller, PKK kamplarının bombalanmasından önce, koordinatları değiştirerek, kampların yerine dağları taşları bombalatmışlar. Ne zaman PKK kampları bombalanacaksa hemen PKK’lılar bilgilendirilmiş.
Gruplar halinde kıstırılan veya toplantı halinde olduğu belirlenen PKK’lılar, tam yakalanacağı veya infaz edileceği anda bu hain komutanlardan gelen bir emirle serbest kalıyorlar ve ellerini kollarını sallaya sallaya çekip gidiyorlarmış.
PKK içindeki devletimizin ajanları veya istihbarat görevlilerinin isimleri, FETÖ’ ye bağlı elemanlar tarafından PKK’ ya bildirilmiş ve hepsinin infaz edilmesi sağlanmış. Terörle mücadele eden askerlerimiz, bombalı tuzakların bulunduğu yerlere bile bile gönderilerek kırdırılmış.
15 Temmuz darbe girişiminden hemen önce de, Hatay – Suriye sınırındaki askeri birlikler çekilerek, sınırlar sızmalara açık hale getirilmiş. Bu ne demek? Darbe girişimi başarılı olmuş olsa idi PKK bütün gücüyle ülkemize girecek ve ortak katliam başlayacaktı.
Onun için diyoruz ki 15 Temmuz sadece bir darbe değil bunun da ilerisinde Türkiye’nin işgal girişimiydi. Bütün darbe ve işgal girişimlerinin arkasında, bu ihanet örgütlerini kullanan müttefik görünen büyük şeytan var.
Vay güzel ülkem vay… Seni dibi görünmeyen uçurumun kenarından döndüren ve korkunç karanlıklardan kurtaran Rabbimize sonsuz şükürler olsun. Sonsuza kadar var ol, bahtiyar ol Türkiye’m…
Kırk yıllık dış plan o gün bozuldu,
İhanet düğümü kesin çözüldü,
Tarihe bir zafer daha yazıldı,
İhanet gömüldü On beş Temmuz’da.
Sabahlara kadar susmadı diller,
Ya Allah, Bismillah, Allahuekber.
Millet şaha kalktı vatan aşkına,
Hainler döndüler birden şaşkına,
Şehitler uçtular Cennet köşküne,
Akan kanlar göldü On beş Temmuz’da.
Dualar, niyazlar gökleri deler,
Ya Allah, Bismillah, Allahuekber.
Ezanlar, salalar arşta inledi,
Tekbirler tüm arzda, gökte çınladı,
Hilâlimin nuru, haçı önledi,
Hain başı züldü On beş Temmuz’da
Şanlı bir direniş dünyayı bekler,
Ya Allah, Bismillah, Allahuekber.
Şehitler, gaziler bize nur oldu,
Bedeller ödedik, Allah yâr oldu,
Kocaman meydanlar şerre dar oldu,
Masum yüzler güldü On beş Temmuz’da.
O geceyi zafer yazar tarihler
Ya Allah, Bismillah, Allahuekber.
SALİH SEDAT ERSÖZ
*** *** ***
Yarın hicri aylardan Muharrem’in onuncu günü. İnsanlık tarihi 10 Muharrem’de meydana gelen çok önemli olaylara şahit olmuştur. Muharrem, hicri takvimin başı olmakla önem kazanmıştır. Dört haram aylardan biri olarak da ayrıcalığa sahiptir. 10 Muharrem ise özel bir gündür.
10 Muharrem’de; Allah (cc) Hz. Musa'ya, bir mucize ihsan etmiş, denizi yararak Hz. Musa ve inananları kurtarmış, Firavun ile ordusunu sulara gömmüştür. Hz. Nuh’un gemisi Cûdi Dağı'nın üzerine 10 Muharrem’de oturmuş ve büyük tufan bu günde sona ermiştir.
Ayrıca; Hz. Yunus (a.s.) balığın karnından kurtulması, Hz. Âdem'in tövbesinin kabulü, Hz. Yusuf’un kardeşlerinin atmış olduğu kuyudan çıkarılması, Hz. İsa’nın dünyaya gelişi ve semâya yükseltilmesi, Hz. İbrahim'in atıldığı ateşte yanmaması gibi tarih olaylar 10 Muharrem’de meydana gelmiştir.
10 Muharrem halk arasında aşure günü olarak bilinir ve halkımız arasında gelenek olarak yıllardır yardımlaşmanın güzel bir örneği ortaya konmaktadır. Bütün İslâm ülkelerinde 10 Muharrem’de çeşitli tahıllar bir araya getirilerek aşure tatlısı yapılır, bu tarihî hâdiselerin hatırlanması manasında yakınlara, komşulara ikram edilir.
Büyük mucizeler meydana geldi,
Çok olaylar oldu On Muharrem’de.
Yüce kattan gelen sır dolu haldi,
Hadiseler dolu On Muharrem’de.
Bir anda şeytana kanıp tutuldu,
Bulunduğu güzel yurttan atıldı,
Aktı gözyaşları, kabul edildi
Tövbesi Âdem’in On Muharrem’de.
Benzeri olmayan bir tufan oldu,
Su, isyan edeni içine aldı,
Nuh ve inananlar gemide kaldı,
Felaha erdiler On Muharrem’de.
Nemrut İbrahim’i fırlatıp attı,
Dağ gibi ateşin içine kattı,
Allah’a güvenen Tevhid-i Zat’tı
Yanmadı İbrahim On Muharrem’de.
Firavun’un zulmü herkese yağdı,
Mazlumlara Musa güneşi doğdu,
Allah zalimleri denizde boğdu,
Kurtuldu inanan, On Muharrem’de.
Balığın karnında Yunus Peygamber,
Kuyuda olsa da Yusuf muteber,
Semalardan geldi İsa’dan haber,
Kurtuldular hepsi On Muharrem’de.
SALİH SEDAT ERSÖZ
*** ***
Yukarıda sıraladığım çok önemli olayların zuhur ettiği 10 Muharrem’de, Kerbelâ olayı da vuku bulmuştur. Bilindiği gibi Kerbelâ’da, Efendimizin sevgili torunu Hz. Hüseyin ve yakınlarından 72 kişi acımasız bir katliama maruz kalmışlardı. Kerbelâ olayı, İslâm tarihinin en acı ve binlerce yıldır yüreğimizi dilhûn eden bir olay olarak tarihe geçmiştir.
Peygamberimizin torunu Hz. Hüseyin, Muaviye’nin ölümünden sonra halifeliğini ilan eden Yezid’in zulüm ve adaletsiz yönetimini kabul etmemiş ve ona biat etmemişti. Bunun üzerine Kûfeliler, Hz. Hüseyin’i ısrarla davet ederek, Yezid’in zulüm düzenine son vermesini istemişler ve kendisine biat edeceklerini bildirmişlerdi. Kûfe halkının bu sözüne güvenen Hz. Hüseyin yanına aldığı bir avuç dostu, akrabası ve ehli beytle birlikte Kûfe yolunda iken, Kerbelâ çölünde, Yezid’in ordusu tarafından ablukaya alındı. Hicretin 61. yılı Muharrem ayının 10. günü Kerbelâ’da, İmam Hüseyin’e saldırı başladı. Hz. Hüseyin’in yanındaki bir avuç mücahid ve ehli beytten hanım ve çocuklar, sayıca çok fazla olan bu orduya karşı büyük bir direnç gösteriyorlar ve bir bir şehadet şerbetini içiyorlardı.
Hz. Hüseyin’de kahramanca savaştı. Almış olduğu otuzüç mızrak ve otuzdört kılıç yarasıyla bedeni toprağa yığılırken, ruhu şehitlerin ruhuna karışıyordu. Şehit olanların içinde Hz. Hasan’ın iki küçük oğlu, Hz. Hüseyin’in bir küçük oğlu ve daha kundakta olan bir yavrusu da vardı. Kerbelâ’da Hz. Hüseyin’in akrabalarından 72 kişi şehit edilmişti. Ehli beyt adeta tümden imha edilmek istenmişti.
Hz. Hüseyin ve yakınlarının şehit edilmeleri haberi üzerine Medine halkı feryatlara boğulmuş, o günden bu güne geçen binlerce yıl, o feryadı ve yürek yangınını dindirememiştir. Kerbelâ hadisesi; vefasızlığın, verilen sözün yerine getirilmemesinin ve samimiyetsizliğin acı bir sonucu olarak tarihe geçmiştir.
Günümüz Yezidlerinin şerrinden mü’minleri korumasını Rabbimizden niyaz ediyorum. Sağlıklı ve mutlu yarınlar diliyorum.
Kerbelâ’da pusu kurdu zalimler,
Yazamaz bu hüznü asla kalemler,
Kalbimizde hâlâ acı, elemler,
Can ve canan ağlar ehlibeyt için.
Hainler, zalimler sinsice durdu,
Bir avuç insana on binler vurdu,
Su dâhi vermedi o vahşi ordu,
Han ve hakan ağlar ehlibeyt için.
Yetmiş iki kişi şehit edildi,
Yezit’in emriyle katle gidildi,
Zalimin üstüne Zeynep atıldı,
Dil ve lisan ağlar ehlibeyt için.
Tarihte çok azdır böyle katliam,
İhtiras uğruna bozuldu nizam,
Asırlardır bitmez hüzün, keder, gam,
Ehli vicdan ağlar ehlibeyt için.
Çok severdi, koklar, öperdi Rasûl,
Peygamber nezdinde oldukça makbul,
Cennetin âşığı mazlum ve maktul,
Ehli iman ağlar ehlibeyt için.
Aşure günüdür her On Muharrem,
Kutsal aydır ama kanar hep yaram,
Kerbelâ’dır bize en büyük deprem,
Ehli insan ağlar ehlibeyt için.
Şehit efendisi Hüseyin dedem,
Peygamber torunu bir ulu Âdem,
Yürekler dağlandı, kahroldu âlem,
Bütün cihan ağlar ehlibeyt için.
SALİH SEDAT ERSÖZ