Geçtiğimiz cumartesi günü Büyük Selçuklu Eğitim ve Kültür Vakfının programında davetliler arasın da idim. Davete katıldım ve gördüm ki programa ilgi oldukça büyüktü. Programın Şeref misafir İstanbul’un saygın ailelerinden olan Topbaş ailesi mensuplarından Osman Nuri Topbaş Hoca Efendi idi. Program Kur ‘an tilavetiyle başladı. Kur'an tilavetini gerçekleştiren seste özel konuklar arasındandı. Aziz Mahmut Hüdai Camiinin imamı muhteşem okuyuşu ile gönüllerin pasını temizledi. Semaya  Alak ve Fecr sureleri yükseldi. İnsan öylesine mest oluyordu ki sıcak ve kalabalığa rağmen insanlar kendilerini ayetlerin huzuruna bırakmışlardı.

        Daha sona mikrofona Sayın Topbaş hoca efendi geçti temmuz ayı içerisinde bulunmamız itibari ile 15 temmuz şehitlerini hatırlattı. Gerçekleşen hadiseyi zalimlik olarak değerlendirdi ve darbecilerin asıl zalimliği kendilerine yaptığını dünya ve ahiretlerini kararttıklarını belirtti. Şehitlerin acılarının burada kaldığından bahsederek ailelerine ve Türk milletine sabırlar diledi.

       Mütevazılık göstererek kendi cümleleriyle konuşmak yerine okunan ayetlerden bahsetmeyi tercih etti. Alak süresi üzerinde durdu yapılan her işin Allah adı ile yapılması gerektiği, insana  acziyetini belirten ayetler üzerinde durdu. Fecr süresinde ise yetimin hakkı konusu konu başlıkları arasındaydı. Bolluk içindeki nimetlere rahmet yetimi gözetemedigimizin vurgusu yapıldı. Ayette geçen yetim hakkının yalnızca maddi kısmından ibaret olmadığı manevî olarak da sorumlu olduğumuza vurgu yapıldı. Örneğin bir yetime en azından 10 dakikada olsa ahlak ve kişilik yapısının gelişmesi, vatan duygularının oluşması adına zaman ayrılması gerektiği ve bu zaman diliminde samimi olunması tavsiyeleri verildi. Örnekler arasında peygamber efendimiz ve Zeyd’ın ilişkisi arasındaki bağda vardı. Toplumumuzda ki her yetim ve sahipsiz çocuğun önemi, ihtiyaç duyduğu peygamber efendimizin örnek gösterdiği ilgiye değinildi. Ameller üzerinde yetim hakkının etkisi anlatıldı.

      Fecr süresinde bahsi geçen Semud ve Ad kavminin akıbeti ve çağımız insanlarının benzerlikleri. Her iki kavimin ilahlık tasladıkları hâlde Uzaktan gelen derin bir sayha ile helâk oldukları konuşuldu. Ne kadar da ibretlik değil mi bir tıp doktorunun yıllarca kanser üzerine araştırma yapması, çözüm yolu araması, tedavi metotları geliştirmesine rağmen  kendisinin de bu hastalığa yenik düşmesi gibi

Ne kadarda ibretlik bir hadise. Konuşmalar sırasında en çok bu iki kavmin vasıfları ve günümüz modern insanları karşılaştırıldık farketmeden, ne kadar çok kendimize güveniyoruz sağlam düzenler kuruyoruz sanki onunda bir düzenleyicisi yokmuş gibi. Firavunda bu konuşmadan nasibini alanlardandı. Firavunlaşan modern insanlarda.

        Konuşmanın sonunda ise hakiki müminlere müjde vardı. ''Ey itminana ermiş nefis Rabbin senden razı sende ondan razı bir biçimde gir cennete''. Yaradan zayıf noktalarımızı ve bunları giderme şifrelerini verdikten sonra (yetim hakkı gözetme, vermeye teşvik etme ve heva heveslere kapılma) cennet teminatını veriyordu. En güzel makam rıza makamı ile müjdeliyor vesselam.

     Oldukça bereketli bir programdı, istifade ettik ve buradan programı düzenleyen ve emeği geçen herkese teşekkür edip rıza makamında buluşmak temennisiyle….