Ebu Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: Allaha ve ahiret gününe iman eden kimse misafirine ikram etsin. Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse akrabasına iyilik etsin. Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse ya faydalı söz söylesin veya sussun! (Buhari, Edeb 85; Müslim, İman 74, 75. Ayrıca bk. Buhari, Nikah 80, Edeb 31, Rikak 23;  Ebu Davud, Edeb 123; Tirmizi, Kıyamet 50; İbni Mace, Edeb 4)

Peygamber Efendimiz çok önem verdiği bazı konuları, çoğu zaman çarpıcı ifadelerle ortaya koyar. Bu hadiste de üç ahlak esasını, imanın iki ana konusuyla destekleyerek sunmaktadır. Müslüman olduğunu söyleyen kimse mutlaka bu üç esasa uysun demektedir. Başka bir hadiste bu üç ahlak esasına ilave olarak bir de komşuya iyilik etmekten söz edilmiştir. Hadisimizin bizden istediği şudur: Ben müslümanım diyen kimse, misafirine iyilik ve ikram etmelidir. Çünkü İslam dini insanların dayanışmasına çok önem verir. Denebilir ki, İslamiyet’in bütün emir ve yasakları, insanların birbiriyle yardımlaşmasını ve iyi geçinmesini sağlamak için ortaya konmuştur. Misafiri iyi karşılamak ve maddî imkânlar ölçüsünde ona ikramda bulunmak, bu dayanışma ve yardımlaşmanın bir gereğidir.

Müslüman olmanın bir gereği de akrabasıyla ilgisini devam ettirmek ve onlara iyilikte bulunmaktır. Bu ihmal edilmemesi gereken bir görevdir. Akrabalarıyla ilgiyi koparmak ve onlara kötü davranmak büyük bir günahtır. Akrabaya iyiliğin ölçüsü, onların yakınlık derecesine, ihtiyaç durumlarına, bizim de maddi gücümüze göre değişiklik gösterir. Amcalar, dayılar, teyzeler ve bunların çocukları yakın akrabalardır. Aç açık kalmışlarsa, onları doyurmak, giydirip kuşatmak şart olur. Böyle muhtaç bir durumda değil iseler, zaman zaman kendilerini ziyaret etmek, elden geliyorsa müşkillerini çözmeye çalışmak, mektupla veya telefonla hatırlarını sormak, sevinç ve kederlerine ortak olmak, hiçbir şey yapılamıyorsa selam vermek veya selam göndermek suretiyle akrabalık ilgisini devam ettirmek gerekir. Bir diğer ahlâk esası da insanlara faydalı sözler söylemektir. Faydalı söz söyleme imkanına sahip değilse susmaktır. İyi ve hayırlı söz insanı nasıl iyi ve güzele yönlendirirse, kötü ve zararlı sözler de kötü yola ve zararlı davranışlara sevk eder. Bir defasında Peygamber Efendimizin ağlamakta olan ashabına, gözyaşından veya üzüntüden dolayı azaba uğramayacaklarını, fakat dil yüzünden ilahi azabı veya merhameti kazanacaklarını söylemesi (Buhari, Cenaiz 45), konumuzun önemini göstermektedir.

Mümin olduğunu söyleyen bir kimsenin uyması gereken önemli ahlak esaslarından üçü şunlardır: Misafire iyilik ve ikram etmek.  Akrabalık bağını iyi bir şekilde sürdürmek. Faydalı söz söylemek veya susmak.