Ülkemin gündemi o kadar karışık ve insanı o kadar vurdumduymaz ki düşünen, eli kalem tutan ve milli şuura sahip olan herkes düşüncesini birileri ile paylaşmak, içindekileri dökmek istiyor. Ancak halkın vurdumduymazlığı bu isteği köreltiyor veya “aman adam, yazsan ne olacak sanki!” umutsuzluğuna sürüklüyor.

Ben de hemen hemen 7 yıldır Konya gazetelerinde yazıyorum. Bu süre içerisinde Ergenekon Davası konusunda yazdıklarım yüzünden “Ergenekoncu” yaftası yedim. 12 Eylül Anayasa oylaması sırasında HAYIR dediğim için darbe taraftarı olmakla suçlandım. Cemaatin özellikle sınav sorularını kendi adamlarına vermesini eleştirdiğim için Müslüman olmamakla itham edildim. 

Açılım sürecine ve akil adamlara karşı çıktığım için Irkçılıkla ve anaların ağlamasını istemekle, barış karşıtı olmakla ve kandan beslenmekle suçlanıp hakarete maruz kaldım. Sonuçta bütün yazdıklarım doğru çıktı. Beni ve benim gibi düşünenleri hakir görenler yanıldıklarını, kandırıldıklarını itiraf ettiler. Ama bu sadece sözden öteye gitmedi. Halen yanılmaya ve yanıltılmaya devam ediyorlar.

Ülke ikiye ayrılmış gibi görünüyor. Görünüyor diyorum çünkü öyle değil. Ama ülkem üzerinde algı operasyonu yapanlar böyle algılanmasını istiyorlar. Birinci taraf; iktidarda olan ve yaptığı her şeyin doğru olduğu var sayılan güç.

İkinci taraf; İktidarın ülke aleyhine aldığı kararlarda onun yanında olan, ülke lehine aldığı kararlarda ise cephe alan gayri milliler.

Hükümeti destekleyen ve yapılan her işte bir keramet olduğuna inanmış gibi yapan ve halkı buna ikna etmekle görevli yandaş medyanın kelam ve kalemşorları!

Bunlar yazılı ve görsel basında o kadar çoğalmışlar ki kendi fikirleri dışında hiçbir fikrin doğru olabileceğini kabul dahi etmiyorlar. Ama ne hikmetse sürekli yanılıyor veya kandırılıyorlar. 

İkinci kısım ise Ali Kemal'in artıkları diyebileceğimiz güruh! Bunlar Türk Milletinin aleyhine olan her konuda ahkâm kesmek için sürekli hazır ve nazırlardır. Türk aşağılanacak veya küfredilecekse koşar adımlarla görevlerinin başına geçer ve bütün zehirlerini dökerler. İçinde yaşadıkları milletin örf, adet ve geleneklerinden bihaber veya düşmandırlar. Aslında birinci kesimin içinde de bunlardan çok vardır. Ancak bunlar zehirlerini Müslümanlık ambalajı içinde sundukları için daha tehlikelidirler.

Bir de hiç dikkate alınmayan üçüncü kesim vardır. Bunların terk derdi mensubu bulundukları milletin Dünya milletleri arasında saygın bir yer edinmesi. Bunun için hiçbir güce boyun eğmeden milletlerinin hayrına olduğunu düşündükleri her şeyi söylemekten ve yazmaktan çekinmezler. Bunlar hiçbir yerden ve makamdan bir ödül veya hediye beklemezler. Tek istekleri Rızayı İlahiye kavuşmaktır. 

Yok sayılan, dikkate alınmayan ve tek arzuları mensubu bulundukları Türk milletine hizmet etmek isteyen bu insanlar, dışlanmanın ve yapılan hakaret ve küfürlerin altında ezilmekte ve yazıp yazmamak konusunda kararsız kalmaktadırlar. Ancak yazmanın bir görev olduğu bilinci ile hareket edenler bu zorluklara göğüs gererek yazmaya devam etmekte umutsuzluğa düşenler ise bir kararsızlık içinde bocalamaktadır.

Ülkemiz her ne kadar millet ve vatan menfaati düşünmeyip kendi dünyalıkları için çalışanların meydan savaşına maruz kalsa da bizler nihai zaferin ALLAH'A İNAN VE ONUN RIZASI İÇİN ÇALIŞANLARIN olacağına iman ediyoruz.

***

Uyanmak yok, uyumaya devam!